Kur ’Ân ile tedavi nedir, nasıl olur? Kur ’Ân ile butun hastalıkların tedavisi mumkun mudur? Rukye nedir, nasıl yapılır? Rukye ile tedavi caiz midir? Kur ’an ’da gecen şifa ayetleri ve şifa veren dualar...Kur ’Ân ’la tedavi ile ilgili hadisler ve hadislerin acıklaması...
KUR ’AN ’LA TEDAVİ OLUR MU? Hz. Ali (r.a.) der ki: Resûlullah şoyle buyurdu:
“Devanın en hayırlısı, Kur ’Ân ’dır.” (İbn-i MÂce, Tıb, 28, 41)
Hz. Ayşe (r.a.) şoyle buyurur:
“Resûlullah yatağına girdiği zaman, Kul huvallÂhu ehad ve Muavvizeteyn ’in (FelÂk ve NÂs sûrelerinin) tamamını okuyarak avucuna ufler, sonra elleriyle yuzunu ve vucudunun erişebildiği yerlerini meshederdi. Rahatsızlandığında bunu, kendisi icin benim yapmamı isterdi.” (Buharî, Tıb, 39)
Hadislerin Acıklaması Allah TeÂlÂ, yarattığı her derdin muhakkak şifÂsını da var etmiştir.[1] Bunun icin hastalıkların şifÂsını aramak îcÂb eder.
Peygamber Efendimiz, kendisine:
“–YÂ Resûlallah! TedÂvî olalım mı?” diye soranlara:
“–TedÂvî olunuz! Allah -azze ve celle-, ihtiyarlık haric, her derdin devasını yaratmıştır” cevabını vermiştir. (Ebû DÂvûd, Tıb, 1/3855; İbn-i MÂce, Tıb, 1)
Ancak Allah Resûlu, tedÂvinin helÂl kılınan maddelerle yapılmasını zarûrî gormuş ve:
“Haramla tedÂvi olmayınız!” buyurmuştur. (Ebû DÂvûd, Tıb, 11/3874)
Şarapla tedÂvi olduklarını soyleyen kimselere de:
“O, deva değil derttir” buyurmuş ve bundan nehyetmiştir. (Tirmizî, Tıb, 8/2046)
Herşeyin sahibi ve hÂkimi olan CenÂb-ı Hak, butun hÂdiseleri sebeplere bağlamıştır. Cunku bu Âlemi Âlemu ’l-esbÂb, yani sebepler Âlemi kılmıştır. Dolayısıyla hastalıkların tedÂvisini de bazı ilaclara havÂle etmiştir. Esasen hastalıklarla meşgul olmak, tıp ilminin mevzuudur. Bununla birlikte, Allah ’a dua etmenin luzûmu ve faydası da hicbir zaman inkÂr edilmemelidir. Her şeyde olduğu gibi hastalıklarda da dua son derece ehemmiyet arzeder. Cunku, herşey Allah ’ın elindedir. Peygamber Efendimiz ’in hastalar icin okuduğu pek cok dua nakledilmiştir. Efendimiz, dua ile birlikte hastalar icin Kur ’Ân ’dan bazı Âyet ve sûreler de okumuş ve boyle yapanları tasvîb etmiştir.
EN HAYIRLI DEVA Hatta Kur ’Ân ’ın en hayırlı deva oluğunu bildirdiği icin, mu ’minlerin ilÂclarla birlikte, duayı ve Kur ’Ân okumayı da hicbir zaman ihmal etmemeleri îcÂb eder. Zira ilaclar, gıdalar ve vitaminler, hastalıkların tedÂvisinde Allah ’ın yarattığı bir vesile olmaktan ote gecemez. Gercekte şif veren ise Allah TeÂl ’dır. Dolayısıyla, bir taraftan şifÂya vesile olacak butun tedÂvi yolları tecrube edilirken, obur taraftan da samimiyetle Allah ’tan şif istenmeli, dua edilmeli ve Kur ’Ân okunmalıdır.[2]
HİDÂYET VE ŞİF KAYNAĞI Kur ’Ân-ı Kerim, bir hidÂyet ve şif menbaıdır. O, kalpler, bedenler ve rûhlar icin en muhim devadır. Beşerî tıb ile ilÂhî tıbbı, bedenlerin tıbbıyla ruhların tıbbını, yeryuzune Âit deva ile semÂvî devayı cem etmiştir. Ancak onun şifÂsı, daha cok rûhÂnî hastalıklar icindir. Bununla birlikte maddî hekimliğin, butun gayretlere rağmen tedÂvisinde Âciz kaldığı nice cismÂnî hastalıklara karşı da Kur ’Ân ’ın şif bahşeden hususiyetleri, ehli tarafından oteden beri muşÃ‚hede edilegelmiştir. (RÂzî, XXI, 29; Elmalılı, V, 3195, [İsr 17/82])
Bazı beşerî sozlerin bile tesiri ve faydası kabul edilirken, Âlemlerin Rabbi olan Allah ’ın indirdiği Kur ’Ân ’ın, hastalara fayda vermeyeceğini duşunmek doğru değildir. İnsafla bakıldığında, ihlÂslı bir şekilde ve bereketini umarak Kur ’Ân okumanın, pek cok hastalığı iyileştirdiği gorulur.
Resûlullah, hastalık ve sıkıntılar icin, Kur ’Ân okumayı hicbir zaman terk etmemiştir. Hz. Ayşe (r.a) şoyle der:
“Allah Resûlu, vefat ettiği hastalığında Muavvizeteyn ’i okuyup ellerine ufler ve onları da yuzune surerdi. Hastalığı ağırlaştığında o sûreleri ben okuyup ufler ve bereketinden istifÂde etmesi icin kendi ellerini yuzune surerdim.” (BuhÂrî, Tıb, 32)
Yezîd bin Ebî Ubeyd (r.a.) şoyle anlatır:
Seleme bin Ekv ’nın (r.a.) bacağında bir darbe izi gordum ve:
“‒Ey Ebû Muslim, bu darbe de nedir?” diye sordum. Seleme (r.a.) şu cevÂbı verdi:
“–Bu bana Hayber gunu isabet eden bir darbedir. O zaman insanlar:
«–Seleme vuruldu» dediler. Hemen Nebiyy-i Ekrem Efendimiz ’in yanına vardım. Yaraya uc def nefes ettiler, uflediler. O andan şu vakte kadar buramda hic rahatsızlık hissetmedim.” (BuhÂrî, MeğÂzî, 38; Ebû DÂvûd, Tıb, 19/3894)
Resûlullah, goz değmesi, yani nazar icin de okunmasını emretmiştir. Nitekim Umm-i Seleme vÂlidemizin odasında yuzunde sarılık eseri bulunan bir kız cocuğu gorunce:
“–Bu kızcağıza okutunuz, buna nazar değmiş” buyurmuştur. (BuhÂrî, Tıb, 35)
RUKYE NEDİR, NASIL YAPILIR? Ebû Saîd (r.a.) anlatıyor:
“Biz, Peygamber Efendimiz ’in gonderdiği askeri bir seferde idik. Bir yerde konakladık. Yanımıza bir hizmetci gelip:
«–Kavmimizin efendisini zehirli bir yılan soktu. Onunla meşgûl olacak erkekler de şu anda yanımızda değil. Sizde rukye yapan (tedÂvi maksadıyla okuyan) biri var mı?» dedi.
Bunun uzerine bizden, rukye hususunda mahÂretini bilmediğimiz bir adam kalkıp onunla birlikte gitti ve hastaya okuyuverdi. Adam iyileşti. Okuyan arkadaşımıza otuz koyun verdiler. O da bize onların sutunden icirdi. Kendisine:
«–Sen rukye yapmasını bilir miydin?» diye sorduk.
«–Hayır, ben sÂdece FÂtiha Sûresi ’ni okuyarak rukye yaptım» dedi.
Biz ona:
“–Resûlullah ’a sormadan bu koyunlara dokunma!” dedik.
Medine ’ye gelince durumu Peygamber Efendimiz ’e anlattık. Allah Resûlu:
«–FÂtiha ’nın rukye olduğunu sana kim soyledi? Verdikleri koyunları paylaşın, bana da bir hisse ayırın!»[3] buyurdu. (Muslim, SelÂm, 66, 65; BuhÂrî, Fedailu ’l-Kur ’Ân, 9; İcÂre, 16; Tıp, 33, 39)
Mursel bir rivÂyette de:
“Fatiha Sûresi ’nde her hastalığa şif vardır” buyrulmuştur. (DÂrimî, FedÂilu ’l-Kur ’Ân, 12)
İlÂka bin SahÂr (r.a.), Peygamber Efendimiz ’in yanına gelip Musluman olmuştu. Sonra Efendimiz ’in yanından ayrılıp geri donmuş, yolda, yanlarında demirle bağlı deli bir adam bulunan bir topluluğa uğramıştı. Hastanın Âilesi ona:
“–Bize anlatıldığına gore, şu sizin arkadaşınız (Resûlullah, Allah ’tan bir takım) hayırlar getirmiş. Senin yanında bu deliyi tedÂvi edecek bir şif var mı?” diye sordular.
İlÂka (r.a.) sozlerine devam ederek şunları anlatır:
Bunun uzerine ben de deliye FÂtihatu ’l-KitÂb ’ı okudum. Adam iyileşti. Bu okumama karşılık bana yuz koyun verdiler. Peygamber Efendimiz ’e varıp durumu anlattım (ve koyunların bana helal olup olmadığını sordum).
“–(Kur ’Ân ’dan) başka bir şey okudun mu?” diye sordu. Ben de:
“–Hayır” cevabını verdim. Resûlullah Efendimiz:
“–Onları al! Omrume yemin olsun ki, bÂtıl bir şey okuyup ufleme karşılığında ucret alarak yiyen kimse, (bunun gunahını cekecektir.) Sen ise hak olan bir tedÂvi karşılığında aldığın ucreti yiyorsun!” buyurdu. (Ebû DÂvûd, Tıb, 19/3896; Buyû ’, 37/3420; Ahmed, V, 211)
Peygamber Efendimiz ’in, bu sahÂbîye, FÂtiha ’dan başka birşey okuyup okumadığını sorması, yaptığı tedÂviye cÂhiliye Âdeti olan bÂtıl şeyler karıştırıp karıştırmadığını oğrenmek icindir. Boyle bir şey karıştırmadığını anlayınca, kendisine verilen ucretin helÂl olduğunu soylemiştir.
CÂbir (r.a.) şoyle anlatır:
Resûlullah ile birlikte oturuyorduk. İcimizden birini akrep soktu. Oradakilerden biri:
“–Ey Allah ’ın Resûlu, rukye yapayım mı?” diye sordu. Resûlullah:
“–Kardeşinin imdÂdına koşmaya kimin gucu yetiyorsa, derhal koşsun!” buyurdu. (Muslim, SelÂm, 61, 62, 63; Ahmed, III, 302, 304)
RUKYE İLE TEDAVİ CAİZ MİDİR? Dua ederek ve okuyarak yapılan tedÂvi (rukye), cÂhiliye devrinde bilinen bir metod idi. Ancak hastaya soylenen sozler arasında, şirke giren ifadeler vardı. Bu sebeple Resûlullah ilk zamanlar rukyeyi yasaklamış, sonra; “Getirin, rukyelerinizi bana gosterin!” buyurmuş ve icindeki yanlış şeyleri ayıklayarak kalan kısmına musaade etmiştir.
Âlimler şu uc şartın bulunması hÂlinde, rukyenin cÂiz olacağı goruşunde ittifak etmişlerdir:
a) Allah TeÂl ’nın kelÂmı, isimleri veya sıfatlarıyla yapılması;
b) Arap diliyle veya başka bir dille anlaşılır şekilde olması;
c) Yapılan rukyenin, bizzat fayda verdiğine değil, umulan faydanın ancak Allah TeÂl tarafından ihsÂn edildiğine inanılması. (Bkz. İbn-i Hacer, Fethu ’l-BÂrî, X, 206 vd.)
Yani rukye, Kur ’Ân-ı Kerim ’den Âyetlerle Allah TeÂl ’nın isim ve sıfatlarıyla, Allah ’ın zikredildiği hadislerle ve anlamı anlaşılır bir dille yapıldığı takdirde mubahtır. Anlaşılmaz sozler, anlamsız kesik harfler, bilinmeyen isimlerle yapılan rukye haramdır. Yine demir ve tuz kullanarak veya ip bağlayarak rukye yapılması da doğru bulunmamıştır. Allah TeÂl ’dan başkasına dua ederek, sığınarak veya yardım dileyerek yapılan rukye ise, şirktir.
“Rukye yapmayan ve yaptırmayanlar”ın Cennete sorgusuz sualsiz gireceğini bildiren hadis-i şerif[4] ise, cÂhiliye doneminde yapılan ve bu tur haram ve şirk ihtiv eden rukyeleri kasdetmektedir.
KUR ’AN ’DA GECEN ŞİFA AYETLERİ - ŞİFA VEREN DUALAR Kur ’Ân ile tedÂvide en fazla tatbik edilen metod, şifÂdan bahseden Âyetlerin okunmasıdır. İmam Kuşeyrî ’nin anlattığına gore, oğlu hastalanmıştı. Durumu o derece kotuleşti ki hayatından umitlerini kestiler. İmam Kuşeyrî, ruyÂsında Peygamber Efendimiz ’i gordu. Oğlunun hÂlini ona arzetti. Allah Resûlu de kendisine Kur ’Ân ’daki şif ayetlerini hatırlatarak onları okumasını soyledi. Kuşeyrî, Efendimiz ’in tavsiyesini yerine getirince oğlu kısa surede şifÂya kavuştu. (Bkz. Âlûsî, XV, 145, [İsr 17/82])
Şif Âyetleri şunlardır:
“…Allah, mu ’min bir topluluğun kalplerine şif versin/gonullerini ferahlatsın.” (Tevbe 9/14)
“…Gonullerdeki dertlere şifÂdır...” (Yûnus 10/57)
“…Onların (arıların) karınlarından ceşit ceşit renklerde bir şerbet (bal) cıkar ki, onda insanlar icin şif vardır…” (Nahl 16/69)
“Biz, Kur ’Ân ’dan oyle bir şey indiriyoruz ki o, mu ’minler icin şif ve rahmettir…” (İsr 17/82)
“Hastalandığım zaman, bana O şif verir.” (Şuar 26/80)
“…De ki: O (Kur ’Ân), inananlar icin doğru yolu gosteren bir kılavuz ve şifÂdır…” (Fussılet 41/44)
Okuyarak tedÂvîde, kalbin ihlÂs uzere olması cok muhimdir. Bu usûlun fayda verebilmesi icin, ihlÂs ve samîmî bir niyetle sırf Allah rızÂsı icin hareket edilmeli ve gece gunduz Kur ’Ân ile hemhÂl olunmalıdır. Kişinin yaptığı fiiller, soylediği sozleri, okuduğu Âyet ve duaları yalanlamazsa, Kur ’Ân ’ın şifÂsı daha cabuk tahakkuk eder.
BUTUN HASTALIKLAR İCİN ŞİFA: KUR ’AN İbn-i Kayyım el-Cevziyye, Kur ’Ân ’ın hem ruhÂnî hem de bedenî hastalıklara şif oluşuyla alÂkalı şu îzÂhta bulunur:
Kur ’Ân, kalbî ve bedenî, dunyevî ve uhrevî butun hastalıklar icin tam bir şifÂdır. Fakat sıradan herkes, onunla şifayab olmaya ehil değildir. Hasta olan kimse onunla guzel bir şekilde tedÂvi olur, kesin bir iman, tam bir ihlÂs ve doğrulukla, butun şartlarına riayet ederek onu hastalığının uzerine koyar ise, hastalık ona karşı asla mukavemet gosteremez. Goklerin ve yerin Rabbı olan Allah ’ın kelamına karşı hastalıklar nasıl mukavemet edebilir ki? O kelam, dağların uzerine inseydi onları darmadağın eder, yeryuzune inseydi onu paramparca yapardı.[5] Hicbir kalbî ve bedenî hastalık yoktur ki, Kur ’Ân ’da onun tedÂvisi ve ondan korunma yolu gosterilmiş olmasın! LÂkin bundan, sadece kitabını anlama hususunda, Allah ’ın kendilerine hususî bir anlayış verdiği kimseler istifÂde edebilir.[6]
Dipnotlar:
[1] BuhÂrî, Tıb, 1. [2] Son gunlerde inancın, duanın ve Kur ’Ân okumanın insan sağlığına tesiri uzerine bazı ilmî araştırmalar yapılmaktadır. Onlardan birkacına burada temas edebiliriz: ABD ’de calışan Musluman bilim adamı Dr. Ahmet el-KÂdî, “Kur ’Ân ve Stres” konusunda bir araştırma yapmış ve hazırladığı tebliği 1984 ’de İstanbul ’da yapılan İslam Tıp Kongresi ’ne sunmuştur. Bu bilim adamı, araştırmalarının neticesinde, Kur ’Ân kelimelerindeki ses hususiyetlerinin stresi azalttığını tespit etmiştir. (http://www.thehealthnews.org/tr/news/05/11/10/dua.tedavi.iyilesme.html, [23.04.2007]) ABD ’de, ceşitli konularda yapılan farklı araştırmaların gozden gecirilip derlenmesi yoluyla ortaya konulan bir calışmaya gore, omrun uzamasında, iyi beslenme, spor yapma, duzenli sağlık kontrolunden gecme ve hastalıkların uygun bir şekilde tedÂvi edilmesi kadar, dînî inancın da rol oynadığı tesbit edilmiştir. Pittsburgh Universitesi Tıp Merkezi ’nden Dr. Daniel Hall ’un calışması, dînî inancın sağlıklı uzun omre musbet katkısının, diğer faktorlerden cok daha kolay olduğunu gostermektedir. (http://www.ktuvakfi.org.tr/h1.htm, [23.04.2007]) Yine, Ağustos 1982 ve Mayıs 1983 tarihleri arasında 393 hasta uzerinde bir calışma yapılmıştır. Bu araştırmada, hastalar ikiye ayrılarak bir kısmına, haberleri olmadan dua edilmiş, diğer kısmına ise yine haberleri olmadan dua edilmemiştir. Calışmanın başlamasından sonra tahlil edilen hÂdiseler, kendilerine dua edilen gruptakilerin daha az konjestiv kalp bozukluğu yaşadığı, diuretiklere daha az ihtiyac hissettiği, onlara antibiyotik tedÂvisinin daha az uygulandığı, daha az pnomoni vakasına rastlandığı, daha az intube edildikleri ve oksijen verildiği gorulmuştur. Rakamlara bakıldığında, gıyaben dua edilen hastaların her bakımdan daha iyi bir tablo cizdiği tespit edilmiştir. Bu tur tecrubelerin sonucları 2001 yılının Ekim ayında New York Times dergisinde yayımlanmıştır. (http://www.benotesi.com/index.php?option=com_content&task=view&id=38&Itemi d=56, [23.04.2007]) [3] Resûlullah, bu sozu, ashÂbının gonlunu hoş etmek ve tedÂvî karşılığında alınan malın helÂl olduğunu acıkca gostermek icin soylemiştir. (Aynî, Umdetu ’l-kÂrî, XXI, 271-272) [4] BuhÂrî, Rikak, 50; Tıb, 17, 43; LibÂs, 18; Muslim, ÎmÂn, 367, 369, 371, 374. [5] Âyet-i kerimelerde şoyle buyrulur: “Eğer biz bu Kur ’Ân ’ı bir dağa indirseydik, muhakkak ki onu Allah korkusundan baş eğerek parca parca olmuş gorurdun. Bu misalleri, insanlara duşunsunler diye veriyoruz.” (Haşr 59/21) “Eğer dağları yurutecek, yeri param parca edecek ve oluleri konuşturacak bir kitap olsaydı, işte o, Kur ’Ân olurdu…” (Ra ’d 13/31) [6] İbn-i Kayyım el-Cevziyye, ZÂdu ’l-meÂd, IV, 352; KÂsımî, MehÂsinu ’t-te ’vîl, X, 3978.
Kaynak: Dr. Murat Kaya, Efendimiz ’den Hayat Olculeri, Erkam Yayınları
İslam ve İhsan
RUKYE NEDİR, HELAL MİDİR? - VİDEO