
Kur ’an ’da anlatılan kıssalardan AshÂb-ı Kehf veyahut Yedi Uyurlar ile ilgili ayetler.AshÂb-ı Kehf, bir mağarada yıllarca uyuduktan sonra tekrar uyandıkları Kur ’Ân-ı Kerîm ’de haber verilen arkadaş grubudur.
AshÂb-ı Kehf kıssasının anlatıldığı Kur ’Ân-ı Kerîm ’in on sekizinci sûresine, bu kıssanın onemi dolayısıyla “Kehf” adı verilmiştir.
ASHAB-I KEHF HAKKINDAKİ AYETLER Rasûlum! Yoksa sen sadece AshÂb-ı Kehf ve AshÂb-ı Rakîm ’in mi ibrete şÃ‚yan Âyetlerimizden olduğunu sandın? Oyle sanma; başka nice ibretÂmiz Âyetlerimiz var! (Kehf / 9. Ayet)
***
Hani o genc yiğitler mağaraya sığınıp: “Rabbimiz bize katından bir rahmet ver, bize yardım et; şu işimizde doğru ve rızÂna uygun olan ne ise onu bize nasip eyle!” diye niyÂz etmişlerdi. (Kehf / 10. Ayet)
***
Bunun uzerine biz de onları sığındıkları o mağarada yıllarca surecek derin bir uykuya daldırdık. (Kehf / 11. Ayet)
***
Sonra iki fırkadan; AshÂb-ı Kehf ve duşmanlarından hangisinin bekledikleri gayeyi daha iyi hesap etmiş olduğunu ortaya cıkarmak icin onları tekrar uyandırdık. (Kehf / 12. Ayet)
***
Şimdi biz, onların başından gecen ibretli hÂdiseyi butun gercekliğiyle sana anlatacağız: Hic şuphesiz onlar Rablerine iman etmiş genc yiğitlerdi; biz de onların imanlarını daha da artırdık. (Kehf / 13. Ayet)
***
Kalplerine tam kuvvet ve metÂnet verdik de zÂlim krala karşı kıyÂm ettiklerinde şoyle dediler: “Bizim Rabbimiz goklerin ve yerin Rabbi olan Allah ’tır. Biz O ’ndan başkasını ilÂh kabul edip tapmayız. Boyle bir şey yaparsak, yemin olsun ki gercek dışı, pek sacma bir iddiada bulunmuş oluruz.” (Kehf / 14. Ayet)
***
“Şu bizim halkımız ise tuttular, Allah ’tan başka ilÂhlar edindiler. Madem oyle, onların gercek ilÂh olduklarına dair acık bir delil getirmeleri gerekmez mi? Artık Allah adına yalan uydurandan daha zÂlim kim olabilir?” (Kehf / 15. Ayet)
***
İclerinden biri şoyle dedi: “Madem ki siz onları ve onların Allah ’tan başka taptıklarını terk ettiniz, o halde mağaraya sığının ki Rabbiniz uzerinize rahmetini yaysın, işinizde size kolaylık ve fayda ihsÂn etsin.” (Kehf / 16. Ayet)
***
Rasûlum! Orada bulunsaydın guneşin doğduğu zaman onların mağaralarını sağ taraftan dolaştığını, battığı zaman ise onları sol taraftan makaslayıp gectiğini, boylece uzerlerine doğup onları rahatsız etmediğini gorurdun. Onlar mağaranın genişce bir yerinde idiler. Onların bu şekilde korunmaları, Allah ’ın kudretini gosteren delillerden biridir. Allah kimi doğru yola erdirirse, işte gercekten doğru yola ermiş kimse odur. Kimin de yoldan sapmasına fırsat verirse, artık sen ona doğru yolu gosterecek bir yardımcı bulamazsın. (Kehf / 17. Ayet)
***
Onlar uykuda oldukları halde sen onları uyanık sanırdın. Tek yanlarına yatıp zarar gormemeleri icin biz onları kÂh sağa kÂh sola ceviriyorduk. Kopekleri de mağaranın girişinde on ayaklarını uzatmış yatmaktaydı. Eğer onları bu halleriyle gorseydin donup kacardın ve onlar yuzunden icin korkuyla dolardı. (Kehf / 18. Ayet)
***
Biz onları uyuttuğumuz gibi, durumlarını aralarında soruşturmaları icin oylece de uyandırdık. İclerinden biri: “Burada ne kadar kaldınız?” diye sordu. Bir kısmı: “Bir gun, belki bir gunden de az” diye cevap verdi. Diğerleri ise şoyle dediler: “Ne kadar kaldığınızı Rabbiniz daha iyi bilir. Şimdi birinizi şu gumuş parayla şehre gonderin de yiyeceklerin hangisi daha temiz ve daha guzelse baksın, ondan size biraz yiyecek getirsin. Fakat cok nazik ve tedbirli davransın da sakın sizi ve yerinizi hic kimseye sezdirmesin.” (Kehf / 19. Ayet)
***
“Cunku eğer şehir halkı yerinizi oğrenirde sizi ellerine gecirirlerse ya sizi taşlayarak oldururler veya sizi kendi dinlerine dondururler. İşte o zaman ebediyen kurtuluşa eremezsiniz.” (Kehf / 20. Ayet)
***
Boylece biz insanları onların durumundan haberdar ettik ki, Allah ’ın va‘dinin gercek olduğunu ve kıyÂmetin mutlaka kopacağında hic şuphe olmadığını bilsinler. Vefatlarının ardından halk, aralarında AshÂb-ı Kehf ’in bu fevkalade hallerini tartışmaya başlamışlardı. Bir kısmı: “Uzerlerine bir anıt dikin; onların durumlarını en iyi Rableri bilir” dediler. Onlar icin ne yapılacağı konusunda goruşleri ağır basanlar ise: “Hayır, onların yanıbaşlarına mutlaka bir mescid yapacağız” dediler. (Kehf / 21. Ayet)
***
İnsanlar, bu kıssanın verdiği dersler uzerinde duşunecek yerde: “Onlar uc kişidir, dordunculeri kopekleridir” diyecekler. “Beş kişidir, altıncıları kopekleridir” diyecekler. Bunların yaptıkları gaybı taşlamaktan ibarettir. Bir grup da: “Onlar yedi kişidir, sekizincileri kopekleridir” diyecekler. De ki: “Rabbim onların sayısını daha iyi bilir. ZÂten onlar hakkında doğru bilgi sahibi olan cok az insan vardır.” O halde onlar hakkında Kur ’an ’da haber verilen acık delillerin dışında kimseyle tartışmaya girme ve onlarla ilgili olarak hic kimseye bir şey sorma! (Kehf / 22. Ayet)
***
Hicbir şey hakkında: “Ben yarın mutlaka şu işi yapacağım” deme. (Kehf / 23. Ayet)
***
Ancak: “İnşallah; Allah izin verirse yapacağım” de. Bunu soylemeyi unuttuğun zaman Rabbini hatırla ve: “Umarım ki Rabbim beni bundan daha yakın bir vakitte dosdoğru ve guzel bir başarıya eriştirir” de. (Kehf / 24. Ayet)
***
Yine bir kısmı: “Onlar mağaralarında uc yuz sene kaldı” dediler; bir kısmı da buna dokuz sene daha ilÂve ettiler. (Kehf / 25. Ayet)
***
De ki: “Onların ne kadar kaldığını en iyi Allah bilir. Cunku goklerin ve yerin gaybı Allah ’ın elindedir. O ne kadar guzel gorur, ne kadar guzel işitir. İnsanların Allah ’tan başka hicbir dostu ve yardımcısı yoktur. Allah, hukmune ve hÂkimiyetinin icrÂsına hic kimseyi ortak etmez.” (Kehf / 26. Ayet)
Kaynak: kuranvemeali.com
İslam ve İhsan
ASHAB-I KEHF KISSASI DİNLE