“El kÂrda, gonul YÂr ’da” olduktan sonra, servet ve zenginliğin hicbir zararı yoktur. Dunya ile meşgul olmak değil, onu Hakk ’a kulluğa perde etmek mahzurludur. Yanlış olan, vÂsıtayı gÂye hÂline getirmektir.Oyle erler vardır ki, onları ne ticaret ne de alışveriş AllÂh ’ı zikretmekten, namaz kılmaktan ve zekÂt vermekten alıkoyamaz. Onlar, kalplerin ve gozlerin (dehşetten) allak bullak olduğu bir gunden (kıyÂmetten) korkarlar. (Nûr, 37)
Zenginlik ve fakirlik bu imtihan dershÂnesinin zorlu imtihanlarıdır. CenÂb-ı Hak ikisiyle de kullarını imtihan eder.
Zenginleşmek, ağır bir imtihandır. Zira parayı gÂyeli kullanabilmek, mÂnen seviye kazanmış kalplerin sanatıdır. Coğu insan, parayı kullandığını zanneder. HÂlbuki para onları yonlendirmektedir de farkında değildirler.
PARANIN MAHKUMU DEĞİL HAKİMİ OLMAK LAZIM! Bugun sermaye, fertlerin davranışlarına damgasını vuruyor. HÂlbuki fertler sermayeye damgasını vurabilmelidir… Bu sebeple paranın mahkûmu değil, hÂkimi olmak lÂzımdır. Bu da HÂkimler HÂkimi ’nin emrine teslîmiyet gosterip itaat etmekle olur.

Bu hÂlin en zirve tezÂhurlerini peygamberlerde, ashÂb-ı kiramda ve evliyÂullah ’ta goruyoruz. Onlar, parayı bir gÂye değil, CenÂb-ı Hakk ’a yakınlaşmanın vÂsıtası olarak kullanmışlardır.
Hz. Suleyman ’dan daha zengin bir kul cihana gelmemiştir. Fakat o, hicbir zaman kalbini dunyanın kasası, kesesi hÂline getirmemiş, Rabbimizin “ne guzel kul” iltifatına mazhar olmuştur.
Hz. İbrahim de cok zengin olmasına rağmen hicbir zaman Rabbinden gÂfil kalmamış, CenÂb-ı Hakk ’ın muhabbetiyle infÂk etmiş ve bu sayede AllÂh ’ın Halîli(dostu) pÂyesine nÂil olmuştur. CenÂb-ı Hak da onun bu sehÂveti dolayısıyla malına bereket vermiş; hatt bu bereket, halk ağzında “Halil İbrahim bereketi” diye meşhur olmuştur.

EL KÂRDA, GONUL YÂR'DA Yani dunya ile meşgul olmak değil, onu Hakk ’a kulluğa perde etmek mahzurludur. Yanlış olan, vÂsıtayı gÂye hÂline getirmektir. Meşhur tÂbiriyle “El kÂrda, gonul YÂr ’da” olduktan sonra, servet ve zenginliğin hicbir zararı yoktur.
Dolayısıyla, “mÂnevî huzur icin fakirleşmek gerekir” gibi yanlış bir kanaat oluşmamalıdır. İslÂm, İnsanın zengin olmasını asl yasaklamaz. Yine İslÂm inancının dayandığı beş temel amelî esÂsın “hac” ve “zekÂt” gibi cok ehemmiyetli iki tanesi, zengin olan mu ’mine mahsustur ki, bunlar da aynı zamanda meşrû yoldan zengin olmanın teşviki mÂhiyetindedir. Hadîs- i şerîfte de:
Doğru sozlu, durust ve guvenilir bir Musluman tÂcir; KıyÂmet gunu nebîler, sıddıklar ve şehidlerle beraberdir.” buyrulmuştur. (Tirmizî, Buyû, 4)

Gecmişte olduğu gibi gunumuzde de yoksullara, muhtaclara, gariplere sığınak ve barınak olacak meşrû kazanclı ve comert zenginlere ihtiyac vardır. Yani dunyadan zuhd ve istiğnÂ, kalbî bir tavırdır. Mu ’minin vazifesi, dunyadan el etek cekmek değil, kalbini ona esir etmemektir.
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Muslumanın Para ile İmtihanı, Erkam Yayınları
İslam ve İhsan
OMUR BOYU ZENGİNLİK KAPILARINI ACAN AMEL