Seher Aydın, Şebnem Dergisi ’nin 120 ’nci sayısında, 21. yuzyıl insanının unuttuğu bir hakikati yazdı; sevgi.İnsanoğlu, et ve kemik yapısına ilÂveten, ruh ve gonulle tamamlanmış karmaşık bir varlıktır. Diğer canlılardan ayrıldığı irÂde vasfı ise ona “halîfelik” vazifesi yuklemesi yanında, gonul dunyasını şekillendirmesini de sağlamaktadır.

Yaratmış olduğu canlıları cok seven, onlar tarafından da cok sevilen “el-Vedûd” olan Rabbimiz; kullarının da aynı olcude sevmesini, sevginin tezÂhuru olan merhametle yaşamasını istemiş, bu sebeple onlara kendi rûhundan uflemiştir. Bu vesîle ile butun insanlık, hep birlikte dayanışma ve sevgi ile yaşamaya muhtactır.

EN BUYUK GIDA SEVGİDİRHayatta her şey sevgiyle doğar, sevgiyle yaşar ve sevgiyle kavuşur Mahbûbuna… Dunyaya sevgi basamağıyla adım atan her canlı icin, yaşarken en buyuk gıda sevgidir. Sevgi bedene kan, rûha enerji, hayata heyecandır. Butun canlılar Âleminde gorulen bu sevgi tezÂhurunun en bÂriz misÂlini, iki ayrı cins, iki ayrı fıtrat ve iki ayrı kulturden gelen eşler arasındaki sevgide goruruz. Sonra anne ve cocuk sevgisinde… Birbirlerini Allah icin seven İslam kardeşliği sevgisine ise, tarifler kifÂyetsiz kalır.

Yeryuzundeki butun canlılar da sevgiyle yaratılmışlar ve sevgiyle hayatlarını devam ettirmektedirler. Yuksek dağlarda keskin kayalarda acan rengÂrenk cicekler, hep sevgiliye olan muhabbetlerinden acarlar, yaz-kış demeden… Issız denizlerde gelip giden dalgalar, her seferinde aşkla vururlar başlarını kıyıya gece ve gunduz… İpek boceğinin sevgisi ise dillere destandır. Butun bir omrunu adamıştır kozasına sevgiyle…

SEVGİ, SEVENE HAYAT KAYNAĞI, SEVİLENE DİNAMİZMDİRSevmek ve sevgiyle yaşayabilmek, insanın sahip olduğu en buyuk zenginliktir. Sevgi, sevene hayat kaynağı, sevilene dinamizmdir.

Sevgi, yolları aydınlatan bir ışık, toplumu yıkayıp arındıran bir rahmet, besleyip buyuten bir gıdadır.

Sevgi gibi bol kazanclı bir ticaret ve zengin eden bir sermaye yoktur. Sevgi, ilÂhî bir tılsımdır; girdiği her yere inanmayı, guvenmeyi ve hoşgoruyu getirir.

SEVGİ, BUTUN GUZELLİKLERİN TOHUMUDURSevgi, butun guzelliklerin tohumudur. Yureklere bir atan, bin bulur. Sevgiyle yola cıkan her yolcu engelleri aşar, menzillere ulaşır.

Sevmek, her kişinin değil; er kişinin hakkıdır. Sevmeyenler, gercek mÂnÂda yaşamayanlardır. Onlar olu ruhlardır. Hayatı mÂnÂsız ve tatsız duygularla Âdeta bitkisel hayatta gecirirler. Gonullerinde sevginin yerini suflî duygular kapladığı icin kendileriyle dahî catışma icindedirler.

Cevrelerine asabî ve agresif bakarlar. Guzellikler yerine hep olumsuzluklar takılır objektiflerine... Yurekleri sevgiden fakir kaldığı icin coraktır; umitler yeşermez. ÂmÂdır onlar, nîmet ve hayırları gormez; kendilerinden de insanlar hayır ve guzellik gormez. Kısır dunyaları daima guduk kalır.

İNSANLARIN EN FAZLA OZLEDİĞİ ŞEYSevgiyle yaşayarak cevresine sevgiyle bakabilmek, gunumuz insanlarının en fazla ozlediği şeydir. Vaktinde yetişemeyen yığınla dunyevî işlerimiz, bizleri bir tebessumun dilencileri kılarken selÂma ve hasbihale de hasret bırakmıştır.

KAPİTALİST SİSTEMİN YORGUNLUKLARI MUHABBETİ BİTİRDİSabahleyin aceleyle evden cıkarken “Hayırlı sabahlar!”ı, akşam eve donerken “Hayırlı akşamlar!”ı hep unutmuşuzdur; esirgemişizdir etrafımızdan... Yoğun gundem programları, Âile efrÂdını aynı sofra etrafında toplamaya izin vermez bircok akşamlar… Kapitalist sistemin yorgunlukları ise kaldırmıştır artık komşu gezmelerini, arkadaş sohbetlerini ve akraba ziyaretlerini…

Saraycıkları andıran evlerimiz misafir kabulune bir turlu musait olamaz… İşci ve memurlar işyerlerinde sevgisiz, stresle calışırken, cocuklar okulda şiddete meyyÂl, evde hanımlar, sokakta yetişkinler agresif kişilik yapısı sergilemektedirler. İşgaller, toplu olumler, ağlayan mazlumlar ise cabası…

HEP DAHA FAZLASI...Âciz, kucuk, zayıf, cÂhil, unutkan, zÂlim, nahif olan insanoğlunun dunyada her şeye yetişmesi ve her şeyin en iyisini elde etmesi mumkun değildir. Ama insan, bu zayıflığına rağmen bircok zaman unutur bu ozelliklerini… Hep “daha fazlası”, “daha iyisi” diye koştururken ayağına takılan hayırları goremez.

Bu arada eşini, evlÂdını, komşusunu, sevgisini ihmal ediverir, farkında olmadan... Bunlara vereceği selÂm ve muhabbetten mahrumiyet ise en fazla insanın kendisini yaralar, kurutur tÂbiri cÂizse. Nitekim insan fiziğinden daha evvel metafiziğiyle, yani rûhu ve gonlu ile insandır. İnsanı yeşertip besleyen; kabuğu, kurku değil; ozu, icidir.

BİRBİRİNİ SEVMEYEN CENNETE GİREMEZBu vesîle ile Peygamber Efendimiz; “Canım kudret elinde olan AllÂh ’a yemin ederim ki sizler îman etmedikce cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikce de îman etmiş olmazsınız…” buyurmaktadır. (Muslim, Îman, 93-94; Tirmizî, Et ’ime, 45)

Dunya ve dunyalık fitnelerle imtihan edilen gunumuz insanı, butun Muslumanları ivazsız ve garazsız sevip kucaklayacak bir îman tazelemesi yapmak durumundadır. Madem ki aynı Rabbe iman edip aynı Peygambere ittiba edilmekte; gayrısı duşunulmeden yurekler acılabilmelidir.

Nitekim herkes zaten kendi hesabını kendisi verecektir. Her sabah şairin dediği gibi soyleyerek yola revÂn olunmalıdır:

İkilik kinini icimden atıp,
Ozde ben bir insan olmaya geldim.

Taht kuralı Âriflerin gonlune,
Sozde ben bir insan olmaya geldim.

Serimi meydana koymaya geldim.
Meğerse aşk imiş canın mayası.

Ona mihrab olmuş kaşın arası.
Hakk ’ın işlediği kudret boyası,

Yuzde ben bir insan olmaya geldim.
Serimi meydana koymaya geldim,

Âşık Nimri Dede

Kaynak: Seher Aydın, Şebnem Dergisi, sayı: 120
İslam ve İhsan