
"Her huner makbûl imiş; illĂ‚ edeb, illĂ‚ edeb…” diyen Ă‚rif bir şĂ‚ir gibi, edebi bizlere her dĂ‚im ornek olan, gonul dunyamızın kandillerinden ustad Mahmud SĂ‚mi Ramazanoğlu -kuddise sirruh- Hazretleri ’nden ornekler... “Ehl-i diller arasında aradım kıldım taleb,
Her huner makbûl imiş; illĂ‚ edeb, illĂ‚ edeb…” diyen Ă‚rif bir şĂ‚ir gibi, edebi bizlere her dĂ‚im ornek olan, gonul dunyamızın kandillerinden ustad Mahmud SĂ‚mi Ramazanoğlu -kuddise sirruh- Hazretleri ’nden guzîde hayatlarından kendimize ornekler cıkartmak, edep dĂ‚iresinin ne denli geniş ve ehemmiyetli olduğunun bir kez daha altını cizmektir, niyetimiz…
NASIL BİR EDEP? SĂ‚mi Efendimiz ile ilgili şu hĂ‚tıra nakledilmiştir:
“-Es ’ad Erbilî Efendi -rahmetullĂ‚hi aleyh-, Karaman ’a bir mektup goturmek uzere SĂ‚mi Efendimiz ’i vazifelendirmiş. Bu mektupta emir ve tavsiyelerini beyan ettikten sonra hususî bir bilgi olarak şu notu yazmışlar:
“HĂ‚mil-i varak SĂ‚mi Efendi evlĂ‚dımızın edebine melekler gıpta eder. Mahfiyeti benden ziyĂ‚dedir.”
NASIL BİR TEVAZU? Meleklerin dĂ‚hî edebine gıpta ettiği Ustad Hazretleri ’nin Ă‚ile ici yaşantısına dair edep ve tevazû misĂ‚li hĂ‚lleri şoyle anlatılmaktadır:
“SĂ‚mi Efendimiz, bir kardeşin dĂ‚vetine icĂ‚bet etmek uzere, damadı merhum Omer Kirazoğlu Bey ’le birlikte bir gunluğune Bursa ’ya giderler. Programdan sonra sevenleri o gece misafir etmek uzere ısrar ederler. Muhterem UstĂ‚d ’ın bir gun daha kalmaları icin Omer Abi ’den ricada bulunurlar. «Ne olur bir gun daha huzurlarında bulunma ikramında bulunun.» diyerek istirhĂ‚m ederler. Omer Abi de kardeşlerin muhabbet ve ısrarına dayanamayarak Muhterem UstĂ‚d ’a durumu şoyle arz eder:
“-Efendim! Kardeşler zĂ‚t-ı Ă‚lîlerinizi bir gun daha misafir etmeyi arzu ediyorlar. «Ne olur, bizlere bir gun daha huzurlarında bulunma ikramında bulunun!» diyerek fakire ısrar ediyorlar.” diye kardeşlerin taleplerini bildirir.
Muhterem Ustad Hazretleri, sevenlerinin isteklerini gonulden kabul etse de şoyle cevap verir:
“-Omer evlĂ‚dım! Buraya gelirken annenizden bir gunluğune musaade almıştık. Haber verip tekrar musaade almak lĂ‚zım.”
Merhum Omer Abi, muhterem Ustad Hazretleri ’nin bu sozleri uzerine derhal İstanbul ’da bulunan vĂ‚lidemizi telefonla arayıp goruşurler. Muhterem Pederin selĂ‚mlarını ulaştırıp Bursalı kardeşlerin de muhabbetlerini ve taleplerini soyleyerek bir gun daha kalmak icin musaade isterler.
Muhterem Ustad Hazretleri ’nin bu nezĂ‚ketinden RĂ‚bia Annemiz cok duygulanır ve damadına şoyle cevap verir:
“-Estağfirullah!.. Oğlum, o babacığının edep ve nezĂ‚ketidir. İzin vermemek kimin hakkı ola? O arzu ederse tabiî ki kalırsınız.”
Allah dostlarının her hĂ‚li, Kur ’Ă‚n ve Sunnet-i Seniyyeye uygun olarak şekillenmiştir. Nitekim SĂ‚mi Efendimiz de:
“Verdiğiniz sozu (yaptığınız antlaşmayı) yerine getirin. Cunku verilen soz, sorumluluğu gerektirir.” (el-İsrĂ‚, 34) Ă‚yetinin gereğini yerine getirmiştir.
Hazret-i MevlÂn ne guzel soyler:
“Gozunu ac da AllĂ‚h ’ın kelĂ‚mına baştan başa bir bak! Âyet Ă‚yet butun Kur ’Ă‚n, edeb tĂ‚liminden ibĂ‚rettir!”
EDEP NEDİR? Ustad SĂ‚mi Efendi Hazretleri de edeple ilgili olarak:
“-Edep, bu yolun en muhim esasıdır. Bu yolda edeple yurunur, edebi olmayan kimse «mĂ‚nen» kovulur.” buyurur ve sohbetlerinde:
“Edep bir tĂ‚c imiş nûr-i HudĂ‚ ’dan
Giy o tĂ‚cı emîn ol her belĂ‚dan…” beytini sık sık okurlardı.
Edep tĂ‚cını bir omur hakkıyla takan Ustad Hazretleri ’nin ihvĂ‚na verdiği kıymet, insana verdiği değer de hepimiz icin onemli bir ornektir. Şoyle anlatılır:
“Bir Ramazan gunu sahurdan sonra Konya ’dan birkac kardeşimizle cıktık, İstanbul ’a geldik. Teravih namazını SĂ‚mi Efendi Ustadımız ’la kılmak icin Erenkoy ’e vardık. Gullu Koşk ’un alt katında hatimle kılınan namaza iştirak ettik. O akşam Muhterem Ustad Hazretleri, rahatsızlıklarından dolayı namaza cıkamamışlardı. Anadolu ’nun muhtelif yerlerinden, Konya ’dan, Kayseri ’den bir hayli kardeşler de gelmişti.
Hepsi gonlu buruk bir şekilde, huzunlu olarak namazlarını tamamlamışlardı. Namaz bittikten sonra boyunları bukuk bir vaziyette mahzun mahzun birbirlerine bakıyorlardı.
«-Acaba uzaktan da olsa muhterem Ustad ile bir selĂ‚mlaşma fırsatı doğar mıydı?»
«-Hic olmazsa bir yuzunu gorebilsek?» diye Omer Kirazoğlu Abi ’ye istirhamda bulunuyorlardı.
Omer Abi de o kardeşlerin edebine, samimiyetine ve gonullerinin mahzuniyetine bakarak:
«-Bir yukarı cıkayım ve durumu arz edeyim.» diyerek Muhterem Ustad ’ın huzurlarına vardılar ve:
«-Efendim! Namazımızı kıldık elhamdulillah, ama kardeşler mahzun kaldılar. ZĂ‚t-ı Ă‚lînizin rahatsızlığına ve huzurda birlikte olamamalarına cok uzulduler. Konya ve Kayseri ’den bir hayli de kardeşler gelmiş. Uzaktan da olsa zĂ‚t-ı Ă‚lînizi gorme fırsatı olamaz mı acaba, diye fakirden istirhamda bulundular. Balkondan veya pencereden bir selĂ‚m vermek mumkun olur mu acaba?» diyerek kardeşlerin gonulden isteklerini arz ediyor.
Muhterem Ustad Hazretleri, hicbir insanın gonlunun mahzun olmasını istemezdi. Hele uzaktan gelmiş bir mĂ‚nevî evlĂ‚dının boynunun bukuk kalmasını aslĂ‚ arzu etmezdi. Bu sebepten onların gonullerini almak uzere şoyle cevap verir:
«-EvlĂ‚dım Omer! Fakir, bugune kadar hicbir kardeşime tepeden bakmadım. MĂ‚dem ki kardeşler uzak yerlerden gelmişler, hasta olsam da aşağı inmek isterim. Butun kardeşlerle musĂ‚faha etmek isterim. Uzerimizi giyinip aşağıya inelim, inşĂ‚allah.. Kardeşlerimizle tek tek goruşelim.»
Muhterem Ustad, rahatsızlıklarına rağmen kalkıp uzerlerini giyinmiş, Omer abiyle birlikte aşağı kata inmiş. Anadolu ’dan gelen kardeşlerle goz goze gelerek selĂ‚mlaşıp musĂ‚faha etmişler.”
HĂ‚sılı, edep kalbin Ă‚meli, gonlun aynasıdır. Hazret-i Ali -kerremallĂ‚hu vecheh- ne guzel buyurur:
“Edebin ne kadar onemli olduğunu bilseydiniz, Allah ’tan rızık yerine edep talep ederdiniz.”
YAŞANTISI İLE EDEP VE HOŞGORU ABİDESİ Mahmud SĂ‚mi Efendi Hazretleri, bir defasında nişan merĂ‚simine dĂ‚vet edilmişti. Damadın yuzuğunun Hazret tarafından takılması talep ediliyordu. SĂ‚mi Efendi Hazretleri, tepsideki yuzuğun altın olduğunu gorunce, hic kimseye bir şey demeden kendi yuzuğunu cıkarıp damadın parmağına taktı ve:
“–Bunu bugunun hĂ‚tırası olarak kabul edin, altın yuzuğu de hanımınıza hediye edersiniz!” buyurdu.
Boylece İslĂ‚m ’ın, altından yapılan sus eşyalarını erkeklere yasakladığını gĂ‚yet nĂ‚zik bir uslûpla ve fiilî olarak tĂ‚lim etmiş oldu.
İşte edep ehlinin inceliği ve guzelliği… Aslında Ustad şoyle de diyebilirdi:
“-Altın takmanın erkeğe haram olduğunu bilmiyor musunuz? Hem beni dĂ‚vet ediyorsunuz, hem de bu hususlara riĂ‚yet etmiyorsunuz!”
Bu şekilde soylemiş olsaydı, hem nişan sahiplerini, hem damadı mahcup edip hem de yanlış yaptıklarını yuzlerine karşı soylemiş olacaktı. Fakat Ustad Hazretleri ’nin o zarif edebi buna musaade etmedi ve İslĂ‚m ’ın koymuş olduğu bir kaideyi, edeb dĂ‚iresinde hic kimseyi incitmeden ve ornek olacak şekilde hĂ‚l diliyle anlatmış oldu.
İMANIN BEŞ KALESİ SĂ‚mi Efendi -kuddise sirruh- edebi, îmanın beş kalesinden biri olarak saymış ve şoyle buyurmuştur:
“Îman da boyle beş kale icindedir. Bunlar; yakîn, ihlĂ‚s, farzları edĂ‚, sunnetleri tamamlamak ve edebi korumaktır. Kişi edebi koruyup gozettiği surece; şeytanın ondan umidi olmaz. Şayet edebi terk ederse, o zaman şeytan kişinin sunnetlerine, farzlarına, sonra ihlĂ‚sına, sonra da yakîn ve îmĂ‚nına goz diker.”
Muhterem Osman Nûri Topbaş Hocaefendi, “edep” ile ilgili kaleme aldığı makalede konuyu şoyle hulĂ‚sa eder:
“Sozun ozu edep, İslĂ‚m ’ın insanlara tĂ‚lim ettiği ve son derece ehemmiyet verdiği bir husustur. Bu hassasiyet, başta AllĂ‚h ’a, Peygamber ’e, Hak dostlarına olmak uzere ana-babaya, mu ’minlere ve silsile hĂ‚linde butun mahlûkĂ‚ta kadar uzanır.
Altın ve gumuşun zenginliği gider, lĂ‚kin edebin zenginliği hep bĂ‚kî kalır. Dolayısıyla mu ’minler olarak, edep kĂ‚idelerini oğrenmeli, bunları canlı tutmaya îtinĂ‚ gostermeli ve başkalarına da bizzat yaşayarak ornek olmalıyız. Bunun icin de Ă‚dab-ı muĂ‚şeret kitaplarına murĂ‚caatla hĂ‚limizi nasıl daha guzel kılabileceğimizi oğrenmeli, daha muhimi canlı bir kitap olan edep ehli sĂ‚lih mu ’minlerle hemhĂ‚l olarak, onların guzel hĂ‚lleriyle hĂ‚llenmeye gayret etmeliyiz.
CenĂ‚b-ı Hak, ilĂ‚hî terbiyesiyle bizzat edeplendirdiği Rasûlu ’nun guzel hĂ‚liyle hĂ‚llenmeyi cumlemize nasîb eylesin! Hak dostu, Ă‚lim ve Ă‚rif kullarının gonul dokusundan hisse alarak zarîf, rakîk, nĂ‚zik ve edep ehli bir mu ’min olabilmemizi lûtfeylesin. Âmîn!..”
Kaynak: Merve GULEC, Şebnem Dergisi, 2019 – Şubat, Sayı: 168
EDEP İLE İLGİLİ BENZER YAZILAR ALLAH DOSTLARININ EDEP TANIMI ZAFER ZAMANINDA GOSTERİLECEK EDEP İSLAM ’DA EDEP KURALLARI EN BUYUK EDEP NEDİR? 60 YILLIK EDEP FARKI EDEP CİZGİSİ EVE GİRERKEN UYULMASI GEREKEN EDEPLER İslam ve İhsan
EDEP GONLUN SUSUDUR