Kibir ve gururun zararları nelerdir?
TevÂzûda aşırıya kacmak, kişiyi ya zillete ya da dolaylı bir kibre goturur. Asıl tevÂzû, mÂnen seviyeli insanların kÂrıdır. Boyle olmadığı hÂlde, oyleymiş gibi davrananların yaptıkları, tevÂzû kisvesi altında boburlenmek ve riyÂkÂrlıktır.

Şeyh SÂdî ne guzel soyler:

“Fıstık misÂli kendisinde bir ic var zanneden, soğan gibi hep kabuk cıkar.”

Buna gore kıymeti hÂiz bir vasfı olmayan kimselerin o vasıfla ilgili kullandıkları tevÂzû ifÂdeleri, ayrı bir riy orneğidir.

Meyveleri olgunlaşmış ağacların, dallarını yere eğip insanlara ikram etmesi gibi; ancak akıl, ilim ve hikmet sahibi seckin insanlar mutevÂzı ve ikram sahibi olurlar. Şu hÂlde insanoğlu, gosterişe dayalı nefsÂnî şohret ve heybetten ziyÂde, ic Âlemini butun varlıkların istifÂde edebileceği bir hazine hÂline getirmelidir.

Kimileri ise kendileri hakkında “ne mutevÂzı insanmış” dedirtmenin nefsÂnî tatminkÂrlığı maksadıyla tevÂzû gosterirler. Bu riyÂkÂr hÂl, aslında “tevÂzûnun fahrı”ndan, yani tevÂzû goruntusu verilmiş bir kibirden ibÂrettir.

MeselÂ; “–Ben fakir, ÂcizÂne, ancak şu kadar hayır-hasenat yapabildim, şoyle şoyle ibÂdetlerim var.” gibi sozler, gurur ve kibrin, tevÂzuyla perdelenmesinden ibÂrettir.

Hasan-ı Basrî Hazretleri şoyle buyurur:

“İnsanlar arasında kendisini fazla zemmeden kimse, hakîkatte kendisini ovmuş olur. Bu ise riy alÂmetlerindendir.”


TEVÂZÛ'DA AŞIRIYA KACMAK


Dolayısıyla tevÂzûda aşırıya kacmak da tehlikelidir. Zira kibir ve gurur, nefsi palazlandırırken rûhu olduren zÂhirî yukselişlerdir. Hazret-i MevlÂn bu hususta şoyle îkaz eder:

“Kole gibi mutevÂzı ol da at gibi yerde yuru. Omuzlarda yuruyen tabut gibi yukselmeye kalkışma. Nefs, cok ovulme yuzunden Firavunlaştı. Sen, alcak gonullu ol; (ne kadar ulu olsan da) ululuk taslama!”

Asıl tevÂzû, nefsi Hakk ’a karşı kulluk, halka karşı insaf makÂmında bulundurmaktır. Yani AllÂh ’ın emirlerine samimiyetle itaat edip kusur ve acziyetini îtiraf etmek, insanların da haklarına riÂyet edip onların doğru sozlerini kabul etmek, hakîkatler husûsunda nefsÂnî bir inatlaşmaya girmekten sakınmaktır.

Nitekim Fudayl bin IyÂz (r.a.) şoyle buyurur:

“TevÂzû; ister cÂhilden, ister cocuktan olsun, doğru ve gerceği duyduğun vakit, ona boyun bukup onu kabul etmendir.”

Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Hak Dostlarının Ornek AhlÂkından 1, Erkam Yayınları
İslam ve İhsan