Dinimizde affetmek ve bağışlamanın onemi nedir?Affetmek, sucluyu cezÂlandırmaya muktedir olunduğu hÂlde, intikam almak yerine bağışlamaktır. Yaratan ’dan oturu yaratılanlara gosterilen en guzel bir muhabbet tezÂhurudur.
AFFETMENİN FAZİLETİ VE ONEMİ Sucluya karşılık verme husûsunda kendi nefsini aradan cıkarıp, AllÂh ’ın affını umarak, suclu şahsı ilÂhî af ve merhamete muhÂtap kılabilme olgunluğudur. Tabiî ki bu olgunluk, ilÂhî irÂde karşısında “hiclik” şuuruna ermiş, ilÂhî ahlÂk ile ahlÂklanmış, kÂmil mu ’min­lerin kÂrıdır. Affede affede, affa lÂyık olma azminin bir neticesidir.
Hazret-i Omer -radıyallÂhu anh- buyurur:
“Merhamet etmeyene merhamet olunmaz. Kusurları bağışlamayan kimsenin, kendisi de bağışlanmaz. Affetmeyen kişi affolunmaz...” (BuhÂrî, el-Edebu ’l-Mufred, s. 415, no: 371)
Ofkeyi yenmek ve affedebilmek, nefse zor gelen bir iştir. Fakat elde edilen bir neticenin şerefi, ona ulaşmadaki zorluk nisbetinde buyuk olduğundan, AllÂh icin bu dirÂyeti gosterebilmek, pek mustesn bir fazîlettir.
Yine Efendimiz -aleyhissalÂtu vesselÂm- mu ’minleri, ofkelerini yenerek affedebilme hasletini kazanmaya şoyle dÂvet etmiştir:
“İnsanlar iyilik yaparsa biz de iyilik yaparız, şayet zulmederlerse biz de zulmederiz, diyerek her hususta başkalarını taklîd eden basit kişiler olmayın! LÂkin kendinizi, insanlar iyilik yaparlarsa iyilik yapmaya,kotuluk yaparlarsa zulmetmemeye (affetmeye) alıştırın!” (Tirmizî, Birr, 63/2007)
Nitekim bu hakîkatler ışığında buyuklerimiz:
“İyilik yapana iyilik, her kişinin kÂrı; kotuluk yapana iyilik ise er kişinin kÂrıdır!” demişlerdir.
Bu ahlÂk, aslında muhim bir mÂnevî terbiye metodudur. Zîr iyilik yapılan kimse duşmansa, bu iyilik onun kalbindeki kin ve duşmanlığı kırar, dostluk temÂyullerini filizlendirir. Ortada bir kişiyse, gonlunde dostluk ve yakınlık arzusu peyd olur. Dost ve yakın biriyse, muhabbeti daha da artar.
KOTULUĞE KARŞI EN GUZEL YOL Nitekim Âyet-i kerîmede buyrulur:
“İyilik ile kotuluk bir olmaz. Sen (kotuluğu) en guzel yol ne ise onunla onle. O zaman gorursun ki, seninle arasında duşmanlık bulunan kimse bile sanki yakın bir dost(un olmuş)tur.” (Fussilet, 34)
İbn-i AbbÂs -radıyallÂhu anhumÂ- bu Âyeti şoyle tefsîr eder:
“Âyetteki «en guzel yol» tÂbiriyle kastedilen, ofke Ânında sabır ve kotuluğe mÂruz kalındığı andaki aftır. Allah, bunu yapabilenleri muhÂfaza eder, duşmanlarını da kendilerine boyun eğdirir, sanki samimî bir dost kılar.” (BuhÂrî, Tefsîr, 41/1)
Bizlere Rabbimiz tarafından emsalsiz bir ornek şahsiyet olarak takdim edilen Rasûlullah -sallÂllÂhu aleyhi ve sellem- Efendimiz, insan neslinin en mulÂyimi idi. Bu yuzden insanlarla muÂmelesinde dÂim kolaylığı tercih eder, zorluğa, ofke ve kızgınlığa yer vermezdi. Hakkın ciğnenmesi dışında celÂllenmez, şahsına karşı işlenen kusurları kolayca affederdi. Ne kadar kaba bir muÂmeleye mÂruz kalsa da nezÂketini bozmaz, kendisine kotuluk edenlere bile iyilikle muÂmele ederdi.
Nitekim, ofke zaafına dûcÂr olmuş bir kimse, Peygamber Efendimiz ’den nasihat istemişti. Efendimiz de ona;
“Kızma!” buyurdu.
Adam nasihat isteğini birkac kez tekrar ettiyse de Efendimiz -aleyhissalÂtu vesselÂm- her defÂsında aynı cevÂbı verdi. (Bkz. BuhÂrî, Edeb 76)
OFKEYİ YENMENİN FAZİLETİ CenÂb-ı Hak da, “ofkeyi yutma” fazîletini,sevdiği muhsin/ihsÂn ehli kullarının bir vasfı olarak bildirmektedir. (Bkz. Âl-i İmrÂn, 134)
TÂrih boyunca insanları zulum, haksızlık ve kotulukten vazgecirmek ve onlara Hakk ’ı ve hayrı telkin etmek husûsunda “affedebilme” fazîletinin cok bereketli neticeleri gorulmuş; bu meziyet, nice gÂfillerin intibÂhına vesîle olmuştur.
MEKKE ’NİN FETHİ VE PEYGAMBERİMİZİN UMUMÎ AFFI Nitekim Mek­ke ’nin fet­hi gu­nu Allah Rasûlu -sal­lÂl­l­hu aley­hi ve sel­lem-, umû­mî bir af ve emÂn îlÂn et­mişti. KÂbe ’de toplanmış olan halka:
“Ey Kureyş topluluğu! Şimdi benim, sizin hakkınızda ne yapacağımı sanırsınız?” diye sordu.
Kureyşliler:
“Biz Sen ’in hayrını ve iyiliğini umarak; «Hayır yapacaksın!» deriz. Sen, ke­rem ve iyilik sÂhibi bir kardeş, kerem ve iyilik sÂhibi bir kardeş oğlusun!..” dediler.
Bunun uzerine Efendimiz -aleyhissalÂtu vesselÂm-:
“Ben de Hazret-i Yûsuf ’un kardeşlerine dediği gibi: «…Size bugun hicbir başa kakma ve ayıplama yok! Allah sizi affetsin! Şuphesiz O, merhametlilerin en merhametlisidir.» (Yûsuf, 92) diyorum. Haydi gidiniz, artık serbestsiniz!” bu­yurdu.
Allah TeÂlÂ, yıllarca Muslumanlara zulmeden Kureyş muşriklerini Rasû­lu ’nun eline duşurduğu ve O ’na boyun eğdirdiği hÂlde, Efendimiz -aleyhissalÂtu vesselÂm- onları affetti ve serbest bıraktı.[2] Bu Âlicenap tavır karşısında nice taşlaşmış yurekler yumuşadı, nice karanlık gonuller hidÂyet nûruyla aydınlandı.
Dipnotlar:
[1] Cezerî, CÂmiu ’l-Usûl, XI, 687/9317.
[2] Bkz. İbn-i HişÃ‚m, IV, 32; VÂkıdî, II, 835; İbn-i Sa ’d, II, 142-143.
Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Oyle Bir Rahmet Ki, Erkam Yayınları
İslam ve İhsan