
“Bir aceb nûr kim Guneş, pervÂnesi…” diyerek Guneş ’in dahî Fahr-i KÂinÂt Efendimiz ’in etrafında Âdeta pervÂne olduğunu mecÂzen ifade ediyor. Kalpleri zulmetten nûra kavuşturmanın yegÂne yolu, O HidÂyet Guneşi ’ne pervÂne olabilmektir.Mevlîd nÂzımı SuleymÂn Celebi:
“Bir aceb nûr kim guneş pervÂnesi...” mısrÂı ile guneşin AllÂh Rasûlu ’ne pervÂne olup etrÂfında donduğunu, yÂni cemÂdÂtın dahî O ’na Âşık olduğunu ne guzel fÂde eder.
Muhibbî mahlasıyla yazan KÂnûnî SultÂn Suleyman, Varlık Nûru ’na şoyle alvarır:
Nûr-i Âlemsin bugun hem dahî mahbûb-i HudÂ
Eyleme Âşıkların bir lahza kapından cudÂ…
Hazret-i Ali -radıyallÂhu anh- der ki:
“Ben Mekke ’de AllÂh ’ın Rasûlu ile dolaşırdım. Birgun, berÂberce Mekke dışına cıktık. Onunden gectiğimiz her taş ve ağac O ’na; «SalÂt ve selÂm Sana olsun ey AllÂh ’ın Rasûlu!..» diye selÂm vermeye başladı.” (Tirmizî, MenÂkıb, 6/3626)
CemÂdÂttaki bu aşk ve muhabbetin diğer bir tezÂhuru de şoyle sergilenmiştir:
AllÂh Rasûlu -sallÂllÂhu aleyhi ve sellem-, bir sefer esnÂsında iken rastladıkları bir bedevîye tevhîdi teblîğ ettiler. Bedevî, AllÂh Rasûlu –sallÂllÂhu aleyhi ve sellem- ’in bu dÂveti uzerine O ’ndan peygamberliği husûsunda bir delil istedi. Hazret-i Peygamber -sallÂllÂhu aleyhi ve sellem- de ilerideki bir ağacı işÃ‚ret buyurup onu yanlarına cağırdılar. Ağac, derhÂl emr-i Peygamberî ’ye riÂyet ederek toprağı yara yara geldi ve RasûlullÂh -sallÂllÂhu aleyhi ve sellem- ’in huzûrunda uc kere kelime-i şehÂdeti tekrarladı. Sonra yine emr-i Peygamberî ile yerine dondu. Bu mûcizeyi hayretler icerisinde muşÃ‚hede eden bedevî, kavmine donerken şoyle diyordu:
“–Eğer kavmim bana tÂbî olurlarsa onları Sana getiririm, aksi takdirde ben tekrar gelir Sen ’inle birlikte olurum.” (Heysemî, VIII, 292)
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Hazret-i Muhammed Mustaf -sallÂllÂhu aleyhi ve sellem- (Kitap) - Erkam Yayınları
İslam ve İhsan