
Manevi hallerden nasiplenme yolları nelerdir? Hal inikasının beş yolu...
1- NAZAR (MANEVİ BAKIŞ) Peygamberler ve Allah dostlarının nazarıdır.
Nitekim Peygamber Efendimiz buyururlar:
“Mu ’minin firÂsetinden sakınınız! Cunku o, Allah ’ın nûruyla bakar.” (Tirmizî, Tefsîr, 15) Selîm bir kalbe vÂsıl olan kişinin nazarı, cevresindekilere guzel hallerin aktarılmasına vesîle olur. Onun kalbindeki feyz, nazar edilenin kalbine akseder. AshÂb-ı KirÂm, ResûlullÂh ’in sohbetlerinde bulunup nazarla- rına mazhar oldukları icin kıyÂmete kadar yaşayacak mu ’minler icinde en yuce makam olan “sahÂbî” mertebesine ulaşmışlardır.
Hazret-i Peygamber ’den sonra gelecek Muslumanlar, bu nazara nÂil olamayacaklarından “sahÂbî” makamına erişmeleri de mumkun değildir.
2- SOZ Nefsini tezkiye ve kalbini tasfiye etmiş bir kimsenin sozleri, yaşadığı guzel hallerin duygularıyla yuklu olduğundan bu sozler, muhÂtabın kalbine doğrudan tesir eder.
3- SOHBET Sohbette murşit ile muritler arasında bedenen beraberlik vardır. Sohbet meclislerinde, kalplerdeki mÂnevî nakışlar diğerlerine akseder. Gucluler, zayıfların ilhÂm kaynağı olduğundan zayıf olanlar, onlardan mÂnevî enerji toplamış olurlar.
4- GIDA BAKİYESİ İLE TEBBERRUK SahÂbe-i KirÂm, ResûlullÂh ’ın yemeğinden kalan mubÂrek artıklarından gıdalanarak bereket bulmuşlardır.
Tebuk ’te susuz kaldıklarında, Hazret-i Peygamber parmaklarına biraz su dokturmuş, sonra baş parmağından bir pınardan akar gibi sular akmıştır. Herkes kırbalarını bu suyla doldurmuş boylece ordunun su ikmÂli yapılmıştır. ResûlullÂh ’in parmağından akan bu su, zemzemden bile daha şifÂlı ve fazîletlidir. Cunku bu su Efendimiz ’in mubÂrek cism-i şerîfinden, nurlu ellerinden akmıştır. Bazı hadîs-i şerîflerde acıklandığı uzere ResûlullÂh, sut ictiği zaman ondan diğer arkadaşlarına da ikram ederdi. Boylece hem icene feyz aktarması olur hem de sutte bir bereket meydana gelirdi.
Teberruk ’un, Hazreti Peygamber ’in hayÂtında bircok kereler gercekleştiğine dÂir hadis ve siyer kitaplarında ceşitli misÂller yer alır.
Sehl bin Sa ’d (r.a.) şoyle rivÂyet etmektedir:
Efendimiz ’e bir icecek getirilmişti. Ondan bir miktar icti. Bu esnÂda sağ tarafında bir cocuk, sol tarafında ise ashÂbın
buyuklerinden yaşlı kimseler oturuyorlardı. Efendimiz sağındaki cocuğa buyuk bir incelik ve nezÂketle:
“– Musaade eder misin, bu iceceği evvel şu buyuklerine vereyim?” buyurdular. O akıllı cocuk da herkesi şaşırtan şu guzel cevÂbı verdi:
“– YÂ ResûlullÂh! Senden gelen ikrÂmı, nasîbimi hic kimseye vermem!”
Bunun uzerine Sevgili Peygamberimiz mubÂrek ellerindeki iceceği o cocuğa verdiler. (BuhÂrî, Eşribe, 19)
5- EŞYA İLE HAL AKTARMASI Peygamber Efendimiz hutbelerini bir hurma kutuğu uzerinde okurlardı. AshÂbının isteği uzerine bir minber yapılınca, kutuğu terk edip minberin uzerinde hutbe okumaya başladılar. Efendimiz minber uzerinde hutbe okurlarken kutuk, ResûlullÂh ’ın hicrÂnıyla ağlamaya başladı. Bu kurumuş ağac parcası ÂdetÂ, hassas bir mu ’min yureğinin yanışıyla cıkan nağmeler gibi inlemeye başlamıştı. Hazret-i Peygamber kutuğun yanına gelerek onu okşadı ve kutuk sÂkinleşti. (bk. BuhÂrî, MenÂkıb, 25) Bu hadîs-i şerif, muhtelif rÂviler tarafından nakledilmiş olup mutevÂtir derecesine ulaşmıştır.
Hazret-i Peygamber, ziyÂretine geldiği halde kendisini gorme şerefine nÂil olamayan Veysel KarÂnî Hazretleri ’ne mubÂrek hırka-ı saÂdetlerini gondermiş;
“–Bu hırkayı giysin ve ummetime du etsin!” buyurmuşlardır.
Yûsuf ’un (a.s.) gomleği Mısır ’dan yola cıktığı zaman, YÂkup (a.s.) onun kokusunu Ken ’an diyÂrından duymuştu. Gomleği gozlerine surduğu zaman da gormeye başlamıştı.
AshÂbın, ResûlullÂh ’a Âit eşyalarla teberruk ettiğine dÂir misÂllerden biri de şudur:
FirÂs adlı bir sahÂbî vardı. O da Peygamber Efendimiz ’e Âit bir eşyaya sÂhip olmak istiyordu. Bir gun Resûl-i Ekrem ’in yanına geldiğinde, onundeki bir tabaktan yemek yediğini gordu ve tabağı kendisine hediye etmesini ric etti. Kimsenin isteğini geri cevirmeyen ResûlullÂh da tabağı ona hediye etti.
Hazreti Omer (r.a.) zaman zaman FirÂs ’ın evine gider:
“– Hele şu mubÂrek tabağı bir getir.” derdi. HabîbullÂh Efendimiz ’in mubÂrek ellerinin değdiği bu tabağı zemzemle doldurup kana kana icer; artan suları yuzune gozune serperdi. (İbn-i Hacer, el-İsÂbe, III, 202)
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Nebiler Silsilesi 1, Erkam Yayınları
İslam ve İhsan