AshÂb-ı kiram, comertlik, fedakÂrlık ve îsar hususunda Âdeta birbiriyle yarışmıştır. MuhÂcir kardeşine, evini, malını-mulkunu her şeyini “kardeşce” ve “dunyevî bir menfaat beklemeksizin paylaşan” EnsÂr ’ın comertliği dillere destandır.ÎsÂr ahlÂkının gonullerine yerleştiği nice guzel insanlar tanıdım. Bunların icinde sadece kendine yetebilecek kadar az olan maaşının, ayın sonuna kadar yetip yetmeyeceğini duşunmeden verenler de vardı, sofrasındaki yemeği paylaşanlar da... Comertlik, “fazla olandan” ve “ihtiyac dışındaki maldan verme hÂli” iken paylaşmanın bu zirve hÂlinin, yani kendisi ihtiyac icindeyken vermenin, Allah vergisi olabileceğini duşunurdum hep… AllÂh ’a olan îtimadın ete-kemiğe burunmuş hÂli...

Kendi ihtiyacı olduğu halde elindekini kendinden daha zor durumda olan biriyle paylaşmak ve AllÂh ’a tam anlamıyla guvenmenin adıdır îsÂr... Bu nebevî ahlÂkın pek cok misali, İslÂm tarihinin şeref sayfaları arasında yerini almıştır. Hazret-i Ali -kerramellÂhu vecheh- ile Hazret-i FÂtıma -radıyallÂhu anhÂ- ’nın kendilerinden gecercesine iftar sofralarındaki birkac lokmayı, “yoksula, yetim ve esire yedirmeleri” ve yaptıkları bu iyilik karşısında en kucuk bir dunyevî karşılık bile beklememeleri Kur ’Ân-ı Kerîm ’e konu olmuştur. (Bkz: el-İnsÂn, 8-11)

DUNYEVİ MENFAAT BEKLEMEKSİZİN PAYLAŞANLAR

AshÂb-ı kiram, comertlik, fedakÂrlık ve îsar hususunda Âdeta birbiriyle yarışmıştır. MuhÂcir kardeşine, evini, malını-mulkunu her şeyini “kardeşce” ve “dunyevî bir menfaat beklemeksizin paylaşan” EnsÂr ’ın comertliği dillere destandır. Yine olum Ânında bir kap suyun bir turlu sahibini bulamadığı, olum Ânında bile kardeşini kendisine tercih eden kahramanların meydanıdır İslÂm tarihi…

Bu rûh canlıdır ve hÂl aramızdadır. Cocukları daha guzel bir hayat yaşasın diye, silahsız ve dimdik bir şekilde hÂin darbecilerin karşısına dikilenlerden; geride kalanlara “Bizi beklemesinler! Vatan bize emanet artık…” diyerek cepheye gonullu koşanlara kadar bir îsÂr ve fedakÂrlık destanıdır yaşadıklarımız!.. Bazen Yemen olur adı, bazen Canakkale, bazen Sarıkamış, Plevne… Bazen de Afrin, el-BÂb… Bazen Sarıkamış ’ın soğuğu vurur gencecik bedenlere, bazen Yemen ’in sıcağı kavurur. Bazen Canakkale ’de bomba duşer başına, bazen yere atılan bir Kur ’Ân ’ı kaldırmak uzereyken icine hÂince yerleştirilmiş bir bomba patlar.

ALLAH YOLUNDA HER ŞEYLERİNİ VERENLER

Zaman değişir, mekÂn değişir; ama bu ruh değişmez! Vatanı duşman cizmeleri ciğnemesin, şehitlerin al kanıyla boyanmış bayrağa nÂmert eli değmesin diye gencecik fidanlar, hayatlarının baharında gozunu budaktan esirgemez. Olume gulerek, koşarak giderler. Geride kalanları duşunmezler, onları AllÂh ’a emanet ederler cunku…

En kıymetli varlıklarını, hayallerini, gencliklerini, mallarını, sevdiklerini ve canlarını seve seve teslim ederler, cennet karşılığında… Onlar bu dunyadan bir şey almadan gitmek uzere yaşamışlardır sanki… Oyle mÂsum, oyle temiz ve oyle “yuksuz” olarak giderler AllÂh ’ın huzuruna…

İMAN EHLİ KARŞILIKSIZ VERENLERDİR

Bugun yediğimiz her lokmada, soluduğumu her hurriyet havasında, nÂil olduğumuz her îman ve ibÂdet ikliminde; her şeyini bu uğurda fedakÂrca sarf eden gÂzilerin, şehitlerin, Âlimlerin payı vardır. Biz bugun onların bize ikram ettiklerinin farkında olmasak da, Rabbimiz, kimin ne fedakÂrlıklarda bulunduğunu cok iyi bilmektedir. Ve hicbir iyilik yok olup gitmez, tıpkı hicbir kotuluğun cezasız kalmayacağı gibi… İlÂhî adÂlet, mutlaka ve mutlaka tecellî eder; ya bu dunyada ya da sonsuzluk diyarında…

Îman ehli, karşılıksız verendir; sahip olduğu nîmetleri her yerde ulu orta paylaşıp muhtacları ozendiren değil... Yediğinden yediren, giydiğinden giydirendir. Kendinden cok din kardeşini duşunur ve asl onu imrendirecek bir hÂlin icine girmez. Mu ’min, sahip olduklarını sosyal medyada paylaşarak “hava atmaz”; o bu dunyada emanetcisi olduğu şeyleri mu ’min kardeşleriyle paylaşarak, Âhiret icin ebedî bir sermaye yapar. Rabbimiz, bizi diğergÂmlık ve îsar ile kanatlandırsın, kardeşlik ve muhabbetle birleştirsin. Âmin.

Kaynak: Dilek Savaş, Şebnem Dergisi, Sayı: 160
İslam ve İhsan