Malikul Mulk bir Yaradana iman eden kulların, mulke bakış acısı nasıl olmalıdır? Hak dostları fakirlik ve zenginlikte ne yapar?Rabbimiz, MÂliku ’l-Mulk ’tur; butun mulkun gercek sahibi ve hukumdÂrıdır. O, mulkunde dilediği gibi tasarrufta bulunur. Dilediğine cok, dilediğine az verir. Fakat herkesi de verdiği nîmetler olcusunde mes ’ûl tutar.
İMTİHANI GOREN “RABBİM BENİ ONEMSEMEDİ” DİYOR Dunya sevgisi ve mal kazanma hırsı, gonulleri en cok gaflete duşuren hususlardan biridir. İnsanın bu zaafını, Yuce Rabbimiz şoyle beyan buyurmaktadır:
“İnsan var ya, Rabbi kendisini imtihan edip de ikramda bulunduğunda ve bol nîmet verdiğinde; «Rabbim bana ikram etti.» der. Onu imtihan edip rızkını daralttığında ise; «Rabbim beni onemsemedi» der.”(el-Fecr, 15-16)
HAK DOSTLARI FAKİRLİKTE VE ZENGİNLİKTE NE YAPAR? Mal ve mulkun saÂdet de felÂket de getirebileceğini, zenginliğin de fakirliğin de ilÂhî bir imtihan olduğunu lÂyıkıyla idrÂk eden Hak dostları ise, her iki durumdan da mÂnen kazanclı cıkmanın firÂseti icinde yaşarlar. CenÂb-ı Hak nîmetlerini artırdığında; israf, cimrilik ve şımarıklıktan sakınarak onu Hakk ’ın rızÂsı yolunda kullanmayı nîmet bilirler. Allah, nîmetlerini azalttığında ise, bunun da kendileri icin hayırlı olduğunu duşunurler. Zira dunya servetinin, niceleri icin bir fitne ve musîbet sebebi olduğunu hatırlayıp hÂllerine şukreder ve gonul huzuruyla sabrın lezzetini yaşarlar.
BUTUN FÂNİ MULKLER DEVRE MULKTUR Mu ’min de bu şuurla, ilÂhî taksîme kanaat edip rız ve teslîmiyet gostermeli, nefsÂnî ihtiraslarla ilÂhî hudutları ciğnemekten ve başkalarına takdîr edilmiş mal ve mulke goz dikmekten sakınmalıdır. Mulkun gercek sahibinin Allah olduğunu unutmamalı; kendisine takdir edilen mulkun, gecici bir sure kullanılacak bir emÂnet olduğunu hatırından cıkarmamalıdır. Şimdi bÂzı mulkler icin “devre mulk” denilmektedir. HÂlbuki îman nazarıyla bakıldığında, butun fÂnî mulkler devre mulktur.
SAHİP OLMA ARZUSU ALLAH ’A MUHABBET İLE BAĞDAŞMAZ EsÂsen, gonlu Allah muhabbetiyle dolu bir mu ’min, hakîkatte hicbir şeye mÂlik olmadığının idrÂki icindedir. Zira muhabbet, fedÂkÂrlık gerektirdiği icin haris bir mÂlikiyetle, yani nefsÂnî bir sahiplik arzusuyla asl bağdaşmaz. Seven, sevdiği uğruna her şeyden vazgecer. Nitekim mu ’min, îmandan ihsÂna giden Hak yolculuğunda mesÂfe aldıkca, dunyaya bakışındaki olculeri de aynı paralelde seviye kazanır:
MeselÂ, ilÂhî emir ve yasakların umum insanlığa teklif edilen asgarî seviyesi olan şeriatte; “senin malın senin, benimki ise benimdir” anlayışı gecerli iken;
Kalben istîdatlı kimselerin sulûk ettiği mÂnevî olgunlaşma yolu olan tarikatte bu bakış acısı; “senin malın senin, benimki de senin” şeklinde bir fedÂkÂrlık mÂhiyeti kazanır.
Bunun da otesinde Hakk ’ın seckin kullarının erişebildiği hakîkat iklîminde ise; “ne senin malın senin, ne de benim malım benim; hepsi AllÂh ’ındır!” telÂkkîsine ulaşılır.
GUNAH İŞLEYECEKSEN BÂRİ ALLAH ’IN NİMETİNİ YEME! İbrahim bin Edhem Hazretlerinin, kendisinden oğut isteyen birine soylediği şu sozler ne kadar mÂnidardır:
“Eğer gunah işleyeceksen bÂri AllÂh ’ın nîmetini yeme! Hem Hak rızkını yiyip hem de O ’na Âsî olmak rev mıdır?! O ’nun mulkunde oturup da O ’nun sozunu tutmamak rev mıdır?!”
UNUTMA! MULKUNDE MUHTACIN DA HAKKI VAR! Hak yolcusu, bu hakîkatler ışığında kendi vaziyetini dÂim gozden gecirmelidir. Ayrıca kendisine takdîr edilen mal ve mulk uzerinde muhtacların da hakkı bulunduğunu unutmamalıdır. Nitekim Âyet-i kerîmede şoyle buyrulur:
“S­ilin (ihtiyacını arz edebilen fakirin) ve mah­rû­mun (iffeti sebebiyle isteyemeyen muhtacın), on­la­rın (zenginlerin) ser­vet­le­rin­de (belirli bir) hak­kı var­dır.” (ez-ZÂriyÂt, 19)
Yine mu ’min; “…Sen onları sîmÂlarından tanırsın…” (el-Bakara, 273) Âyetinin sırrına ererek, muhtac durumdaki kardeşinin istemesine bile luzum kalmadan, onun sıkıntısını sîmÂsından anlayabilecek bir firÂsete ulaşmalıdır.
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Hak Dostlarının Ornek Ahlakından 2, Erkam Yayınları
İslam ve İhsan