
Allah dostları, tasavvufî terbiyeye girmek isteyenlere, evvel CenÂb-ı Hakk ’ın emir ve neyihlerine riÂyet etmelerini, Kur ’Ân ve Sunnet ’in muhtevÂsı dÂhilinde yaşamalarını tavsiye eder, ondan sonra tasavvufî derslerle meşgul olmalarına izin verirlerdi. Es‘ad Efendi Hazretleri de, her şeyin bu hassÂsiyete bağlı olduğunu beyan ederdi. BÂzı mektuplarında şoyle buyurur:
“Hadîs-i şerîflerde, haramları terk etmenin, sevap kazandıracak amel-i sÂlihleri işlemekten once zikredilmesinin iki muhim sebebi vardır:
1) «Def ’-i mefsedet celb-i maslahattan oncedir.» (Yani zararlı şeyleri uzaklaştırmak, faydalı şeyleri elde etmekten daha muhim ve onceliklidir. Şerîat yaşanmadan mÂnevî derecenin yukselmesi mumkun değildir.)
2) İbadet ve tÂatlerin tamamını yerine getirmek insan gucunun uzerindedir. Yasaklardan sakınmak ise -az olmaları sebebiyle- her ferdin imkÂnı dÂhilindedir ve bunun faydası daha şumulludur.
Hatt diyebilirim ki, İslÂm Âlemi icin tasavvur edilen yukselme ve ilerlemenin en muhim yolu, gunahları terk etmektir. Fıtraten gunahlardan uzak ve dolayısıyla mÂsıyeti terk etme sevÂbından mahrum olan meleklerin, tabiî makamlarından terakkî edemiyor olmaları da bu ifÂdemizin delîli mÂhiyetindedir. VelhÂsıl, haramlardan sakınmanın mÂnevî terakkîye hizmet etmesi kadar, maddî menfaat ve cismÂnî faydaları da gozden uzak tutulmamalıdır. Yasakları ciğnemenin, insanların malına, canına, şeref ve şÃ‚nına verdiği zararın telÂfisi mumkun değildir. Bu, basîret sahiplerince bilinip kabûl edilen bir hakîkattir.”[1]
“(Tasavvufî derslerde verilen zikir, tefekkur, sohbet gibi şeyler, kişinin mÂneviyÂtını yukseltmek icin yazılan receteler mesÂbesindedir.) Bu ilÂcın tesirine mÂnî bir şey varsa, o da (mÂnevî

1) Şerîate muhÂlif davranışlar,
2) İsraf kabîlinden olan birtakım sus ve ziynete muhabbet,
3) Gaflet ve kasvet ehli ile ulfet ve beraberlik.”[2]
Dipnotlar:
[1] M. Es‘ad Efendi, a.g.e, s. 37, no: 12.
[2] M. Es‘ad Efendi, a.g.e, s. 70, no: 40.
Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Altın Silsile, Erkam Yayınları
İslam ve İhsan