
Gonul namazı nedir? İslam ’da namaz nicin onemlidir?MevlÂn Hazretleri buyurur:
“Gonul namazı kılmayan, namaz ehli olmayan kimseyi; ofke ruzgÂrı, şehvet ruzgÂrı, hırs ruzgÂrı kapıp goturur.
Şehvete kul-kole olan kişi ise, Allah indinde, alınıp satılan kolelerden daha değersizdir.”
GONUL NAMAZI NEDİR? Gonul namazı, tÂdil-i erkÂn ve huşû icinde, gonlu AllÂh ’a vererek kılınan makbul namazdır. Hev ve hevesinin esiri, nefsÂnî arzularının kolesi oldukları icin “gonul namazı” kılabilme şerefinden mahrum kalanlar, bu dunyada zevk u saf icinde saltanat bile surseler, Mahşer ’in dilencileri olacaklardır.
Buna mukÂbil, Allah icin nefsinin hev ve hevesini bertaraf ederek buyuk bir azim, sebat ve istikrarla namazlarına devam edebilenler, bu dunyada fakr u zaruret icindeki bir kole gibi de yaşasalar, hakîkatte Âhiret sultanları olacaklardır.
Şu hÂdise, bu hakîkati ne guzel îzah etmektedir:
Resûlullah -sallÂllÂhu aleyhi ve sellem- Efendimiz bir gun Medîne-i Munevvere ’deki carşılardan birine uğramıştı. Carşıda siyÂhî bir kole[1] muzÂyede ile satılıyordu. İslÂm ’la şereflenmiş olan bu kole:
“–Beni alacak olana bir şartım var.” diyordu. Alıcılardan biri:
“–Nedir o şart?” diye sordu. Kole:
“–Farz namazlarımı ResûlullÂh ’ın arkasında kılmama mÂnî olmayacaksın.” dedi. Adam bu şartı kabul ederek koleyi satın aldı.
Allah Resûlu -sallÂllÂhu aleyhi ve sellem- o koleyi hep farz namazlarda gorurdu. Bir gun yine bakındı, fakat o koleyi goremedi. Kolenin efendisine:
“–Hizmetcin nerede?” diye sordu. Adam:
“–Ey AllÂh ’ın Resûlu, o, hummÂya yakalandı.” dedi. Resûl-i Ekrem -sallÂllÂhu aleyhi ve sellem- ashÂbına:
“–Kalkın, onu ziyarete gidelim.” buyurdular.
Birlikte kalktılar ve şif dilemek icin ziyaretinde bulundular.
Peygamber Efendimiz birkac gun sonra yine:
“–Hizmetcinin hÂli nicedir?” diye sordular. Adam bu defa:
“–Ey AllÂh ’ın Resûlu, onun olumu yakındır.” cevabını verdi.
Bunun uzerine Efendimiz -sallÂllÂhu aleyhi ve sellem- kalkıp o kolenin yanına gittiler. Bu sırada kole vefat etti. Onun techiz ve tekfinini Resûlullah -sallÂllÂhu aleyhi ve sellem- Efendimiz ustlendi ve goturup defnetti.
AshÂb-ı kirÂm, bu durumu bir hayli garipsediler. MuhÂcirler:
“–Biz, vatanımızı, mallarımızı, Âilelerimizi terk edip buraya geldik; hicbirimiz Rasûlullah ’tan şu kolenin gorduğu iltifÂtı, hayatında, hastalığında ve olumunde gormedi.” dediler.
EnsÂr:
“–Biz de Allah Rasûlu ’nu misafir ettik, O ’na yardımda bulunduk ve mallarımızla O ’nu destekledik ama, Habeşli bir koleyi bize tercih etti.” dediler.
ALLAH KATINDA EN DEĞERLİ KUL Bunun uzerine şu Âyet-i kerîme nÂzil oldu:
“…Muhakkak ki Allah katında en değerli olanınız, O ’ndan en cok korkanınızdır…” (el-HucurÂt, 13) (VÂhidî, s. 411-412)
İşte zÂhiren bir kole olan bu mu ’mini, Allah ve Rasûlu ’nun nezdinde bu derece kıymetli kılan; şuphesiz ki onun kalbindeki takv duygusu ve bilhassa namaza olan duşkunluğudur. Nitekim o, kendisi icin dunyevî bir şey istememiş, yalnızca farz namazları Allah Rasûlu ’nun ardında cemaatle kılma imkÂnından mahrum bırakılmamasını şart koşmuştu. Yani onu ilÂhî ve nebevî iltifÂta mazhar kılan meziyeti; Allah Rasûlu ’yle beraber olma iştiyÂkı ve namazı cemaatle ed edebilme arzusuydu.
Şuphesiz ki namaza olan bu iştiyak ve muhabbet, gonuldeki Allah sevgisinin bir tezÂhurudur. AllÂh ’ı seven, O ’nun emrini de severek îf eder. Bizler de, sabırla, yılmadan, usanmadan AllÂh ’ın sevdiği amelleri îf etmeye calışalım ki, Allah da bizi sevsin. Zira Allah bizi sevdiğinde, sevdiği amellerin sevgisini de gonullerimize lûtfeder, onları tÂrifsiz bir lezzet duyarak îf edebilmeyi nasîb eyler.
Yeri gelmişken burada bir hÂtıramı da nakletmek isterim:
Bir gun siyÂhî bir genc yanıma geldi ve;
“–Hocam benim icin du edin.” dedi.
“–Oğlum ne arzu ediyorsun, hangi muşkulun icin du istiyorsun?” dedim.
Cunku genclerden ekseriyetle; ya bir imtihanda başarılı olabilmek, ya iş-guc sahibi olabilmek, yahut evlenebilmek gibi hususlarda, yani dunyevî meselelerle ilgili du talepleri geliyordu. O siyÂhî gencin talebi ise cok mÂnidardı:
“–Hocam, benim icin du edin; Allah bana namazı cok sevdirsin!” deyiverdi.
DAVUT VE İBRAHİM ALEYHİSSELAM ’IN DUALARI Hakîkaten namazı sevmek; her mu ’min icin, muhim bir hedef ve ideal olmalıdır. Zira bu sevgi, Allah sevgisinin bir alÂmetidir. O siyÂhî gencin bu hÂlisÂne talebi, Âdeta Hazret-i DÂvut AleyhisselÂm ’ın şu niyÂzından hisseler taşıyordu. Hadîs-i şerîfte buyrulduğu uzere;
“DÂvut Peygamber şoyle du ederdi:
«AllÂh ’ım! Sen ’den Sen ’i sevmeyi, Sen ’i seven kişiyi sevmeyi, Sen ’in sevgine ulaştıran ameli isterim.
AllÂh ’ım! Sen ’in sevgini bana kendimden, Âilemden ve soğuk sudan (yani dunyanın en cÂzip lezzetlerinden) daha sevimli eyle.»” (Tirmizî, DeavÂt, 72)
Yine o siyÂhî gencin bu talebi, Hazret-i İbrahim AleyhisselÂm ’ın derdini hatıra getiriyordu. Nitekim o da şoyle yalvarıyordu Rabbine:
“Ey Rabbim! Beni ve zurriyetimden gelecekleri, namazı devamlı kılanlardan eyle! Ey Rabbimiz, duÂmı kabul eyle!” (İbrahim, 40)
Demek ki kendisinin ve neslinin takv uzere namaz kılanlardan olabilmesi, peygamberlerin dahî gundemini en cok meşgul eden meselelerden biridir. Allah ’tan gafil kalmamak, bilÂkis secdelerle O ’na yaklaşabilmek, bunun icin de gonlumuzu namaz sevgisiyle doldurması icin CenÂb-ı Hakk ’a yalvarmak, ne yuce bir îman ufkudur.
PEYGAMBERİMİZİN “GOZUMUN NURU KILINDI” DEDİĞİ İBADET Resûlullah -sallÂllÂhu aleyhi ve sellem- Efendimiz; “namaz, gozumun nûru kılındı” buyurmuşlardır.[2] EvlÂtlarımızın da “goz nûru” olmasını dilemek, CenÂb-ı Hakk ’ın biz mu ’minlere Kur ’Ânî bir telkînidir.[3] O hÂlde evlÂtlarımıza namazın ehemmiyetini oğretmeli ve onlara guzel bir namaz disiplini vermeliyiz ki, onlar da bizlere bir goz aydınlığı, yuz aklığı, sadaka-i cÂriye olsunlar.
Nitekim hanım sahÂbîlerin derdi de buydu. EvlÂtları şayet Allah Rasûlu ’nu uzun muddet gormemişlerse, Efendimiz ’in ardında namazlarını cemaatle ed etmemişlerse, onları derhÂl uyarır, bir an once bu hatalarını telÂfi etmelerini isterlerdi.
Bizler de evlÂtlarımızı bugunden namaza ve cÂmiye alıştıralım ki yarın ıssız bir kabirde, sadaka-i cÂriyelerden mahrum ve perişan bir hÂlde kalmayalım.
Unutmayalım ki Resûlullah -sallÂllÂhu aleyhi ve sellem- Efendimiz, hesap gununde ibadetlerden ilk sorulacak suÂlin “namaz” hakkında olacağını, eğer kul, namazlarını AllÂh ’ın istediği şekilde ed etmişse kurtuluşa ereceğini, aksi hÂlde husrÂna uğrayacağını haber vermiştir.[4]
Ummetine son derece şefkatli ve merhametli olan Efendimiz -sallÂllÂhu aleyhi ve sellem- son nefeslerini verirken de uc defa; “Namaz hususunda Allah ’tan korkun!” buyurmuştur. Ardından bazı tavsiyelerde bulunduktan sonra yine “Namaz, namaz!..” diye tekrarlayarak muazzez rûhunu Rabbine teslîm etmiştir.[5]
Dipnotlar:
[1] Kolelik, harp hukukunun bir neticesi olarak tarih boyunca var olagelmiştir. LÂkin İslÂm, aldığı tedbirlerle kole ÂzÂdını teşvik etmiş ve kole sahibi olmayı Âdeta bir kulfet hÂline getirmiştir. Neticede kolelik zincirini insanoğlunun boynundan cıkaran, İslÂm dîni olmuştur.
[2] NesÂî, İşretu ’n-NisÂ, 10; Ahmed, III, 128, 199.
[3] Bkz. el-FurkÂn, 74.
[4] Tirmizî, SalÂt, 188/413; NesÂî, SalÂt, 9/462.
[5] Bkz. Beyhakî, Şuab, VII, 477.
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Hz. Mevlana, Erkam Yayınları
İslam ve İhsan