
Ramazan, butun hayır-hasenÂtın kat kat sevapla mukÂfatlandırıldığı ilÂhî bir lûtuf ayıdır. İcinde bin aydan hayırlı bir Kadir Gecesi bulunan RamazÂn-ı Şerîf ’i lÂyıkıyla ihy edebilenler, sayısız nîmetlere nÂil olurlar.MevlÂn Hazretleri buyurur:
“Ramazan geldi, artık maddî yiyeceklerden elini cek ki, sana gokten mÂnevî rızıklar gelsin. Bu ay, gonul sofrasının kurulduğu aydır. Gonlun, bedenin hatalarından kurtulduğu aydır. Gonullerin aşk ve îmÂn ile dolduğu aydır.”
RAMAZAN ’IN FAZİLETİ CenÂb-ı Hakk ’a hamd u senÂlar olsun ki, bizleri yine RamazÂn-ı Şerîf ’in uhrevî iklimine kavuşturdu. RamazÂn-ı Şerîf, omur takvimi icerisinde mus­tesn bir lûtuf ve rahmet ayı... MÂnevî kazancların en kıymetli mevsimi… CenÂb-ı Hakk ’ın ummet-i Muhammed ’e buyuk bir ihsÂnı, muazzam bir ikramı… Mu ’minler icin mÂnevî kıymetlerle dolu, ilÂhî bir hazine… Nitekim bir hadîs-i şerîfte:
“Eğer kullar, Ramazan ’ın fazîletlerini bilselerdi, butun senenin Ramazan olmasını temennî ederlerdi…” buyruluyor. (Heysemî, c. III, sf. 141)
Şuphesiz ki CenÂb-ı Hakk ’a kulluk, belli zamanlara has bir merasim değil, omurluk bir takv hayatıdır. Omrun her Ânı, rızÂ-yı ilÂhîyi tahsil fırsatıdır. LÂkin nasıl ki 24 saatlik bir gun icinde seher vaktinin, 7 gunluk bir hafta icinde mubÂrek Cuma gununun apayrı bir mÂnevî husûsiyeti varsa, senenin ayları icinde de RamazÂn-ı Şerîf ’in oyle mustesn bir kıymeti bulunmaktadır.
RamazÂn-ı Şerîf, CenÂb-ı Hakkʼın kuluna yakınlık ve dostluk davetidir. Bu davete icÂbet edenler icin mustesn bir mÂnevî kazanc mevsimidir. Nasıl ki bazı meslek erbÂbı, sahalarında başarılı olabilmek icin; sporcular da girecekleri musÂbakalarda gÂlip gelebilmek maksadıyla, calışma kamplarına cekilip ihtilÂttan men kararı alırlarsa, yani dış dunya ile alÂkalarını keserlerse, RamazÂn-ı Şerîf de mu ’minler icin dunyevî alÂkaları asgarîye indirip Hakk ’a yakınlık ve dostluğun mustesn fırsatları uzerinde yoğunlaşma mevsimidir. Kulu Rabbinden uzaklaştıran her şeyden el cekerek, rızÂ-yı ilÂhîyi tahsilin bereketli fırsatlarından bolca istifade etme zamanıdır.
Duşunmeliyiz ki;
Dunyevî işlerimiz icin ne kadar calışıp yoruluyoruz? Dunyevî hedeflerimize ulaşabilmek icin ne kadar vakit, nakit ve emek sarf ediyoruz?
İşte bu mubÂrek ayda; uhrevî hedeflerimiz icin, mÂnevî hayatımızı takviye icin, kalben merhaleler katedebilmek icin, kulluğumuzu kemÂle erdirebilmek icin, velhÂsıl Hakk ’a yakınlaşabilmek icin, Âdeta bir seferberlik heyecanıyla gayretlerimizi zirveye cıkarmalıyız.
Bunun icin de evvel CenÂb-ı Hakk ’ın biz kullarına olan bu mustesn ikramının değerini idrÂk etmeliyiz. Zira Ramazan, butun hayır-hasenÂtın kat kat sevapla mukÂfatlandırıldığı ilÂhî bir lûtuf ayıdır. İcinde bin aydan hayırlı bir Kadir Gecesi bulunan RamazÂn-ı Şerîf ’i lÂyıkıyla ihy edebilenler, sayısız nîmetlere nÂil olurlar. Ona duyarsız kalıp gafletle ziyan edenler ise, dehşetli bir mahrûmiyete dûcÂr olurlar.
CEBRAİL ALEYHİSSELAM ’IN RAMAZAN DUASI RamazÂn-ı Şerîf gibi yuce bir ikrÂm-ı ilÂhîden gafil kalmanın ne buyuk bir husran sebebi olduğunu, Peygamber Efendimiz -sallÂllÂhu aleyhi ve sellem- bir hadîs-i şerîflerinde şoyle haber vermişlerdir:
“…CebrÂil -aleyhisselÂm- bana gorundu ve; «Ramazan ’a erişip de gunahları affedilmeyen kimse rahmetten uzak olsun!» dedi. Ben de «Âmîn!» dedim.” (Bkz. HÂkim, IV, 170/7256; Tirmizî, DeavÂt, 100/3545)
Bu muazzam kazanc mevsimine bîgÂne kalanların hÂli, Âdeta bir define uzerinde yaşayıp da ac olen bedbahtların hÂline benzer. Yahut bu, bereketli Nisan yağmurlarında sırılsıklam ıslandığı hÂlde ondan zerre kadar istifade edemeyen sert kayalıkların nasipsizliğini hatırlatan bir mahrûmiyettir.
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Hz. Mevlana, Erkam Yayınları
İslam ve İhsan