
Af iki dunya saadetiyken, kin iki dunya esaretidir. Af sağlıkken, kin marazdır. Cunku duyguların merkezi olan kalp, af ve ihsana gore programlanmıştır.
Efendimiz (s.a.v.) affın ve ihsanın fazileti hakkında şoyle buyurmuştur. “Ben yemin edici değilim. Ancak yemin edecek olsam şu uc şey icin yemin ederim.
Hicbir mal sadaka vermekle eksilmez. Kim kendisine yapılan bir haksızlığı, sırf Allah rızası icin affederse, Allah ’da ahiret yurdunda onun derecesini yukseltir. Kim dilenciliğin kapısını calarsa (istemeyi meslek edinirse), Allah ’da ona fakirliğin kapılarını acar.” (İhya-i Ulumiddin)
AF VE İHSAN ALLAH'IN ŞÂNINDANDIR
Af ve ihsan Allah ’ın şanındandır. O, mutlak manada sonsuz, sınırsız, eşsiz ve benzersiz bağışlayıcıdır. Kerim kitabında bu manada kendini el-Afuv, el-Gafur, el-Gaffar ve el-Halim gibi isimlerle niteler. Niteler ve kullarının da bu niteliklere sahip olmasını ister. Mesela Allah affedicidir, affedenleri sever; Allah kerimdir, ikram edenleri sever; Allah comerttir, comertleri sever gibi. Yani nimetlerini kullarının uzerinde gormek ister.
Affetmek nefse ağır geldiği icin cok faziletli sayılmıştır. Cunku af, oncelikle şeytana, daha sonra nefse ve duygulara karşı amansız bir mucadeledir. Bu nedenle af, bir kalp hareketi ve bir ruh inkılabıdır. “İyilikle kotuluk bir olmaz. Sen kotuluğu en guzel bir şekilde sav; o zaman, sana duşmanlık besleyenin sıcak bir dost olduğunu goreceksin. Bu haslete ancak sabredenler kavuşur ve buna ancak hayırdan buyuk pay sahipleri kavuşur.” (Fussilet 35-35) Bu ayet, her ne kadar iyiliği on plana cıkarsa da, affın anlam ve onemine atıf yapmaktadır. Cunku affedemeyenin yaptığı iyilik, aslında olmak değil, gorunmektir. Bu yuzden Allah buyuk ve yucedir. Tabi ki O ’nun bağışlayıcılığı bir zorunluluk değil, sorumluluktur. Zira O, ozunde ve işinde sonsuz ve sınırsız merhametli olandır. Annelerin evlatlarına karşı merhameti de, işte bu rahmet ve merhametin tecellisidir. Bu nedenledir ki butun anneler, cocuklarına karşı asla kin besleyemez ve onlara karşı tarifsiz bağışlayıcıdırlar.
AFFEDENLERE EN GUZEL ORNEK: HAZRET-İ EBÛ BEKİR
Affetme erdeminin kuldaki tecellisine dair en guzel orneklerden biri merhamet abidesi Hz. Ebubekir ’dir. Biricik kızı, muminlerin annesi Hz. Aişe ’ye iftira atanlar arasında teyzesinin oğlu Mıstah b.Usase de vardı. Yetim buyuduğu icin Hz. Ebubekir ona surekli yardım etmişti. Medine ’ye goc ettiğinde ise adeta bakımını ustlenmişti. Mıstah, Hz. Aişe ’ye yapılan iftiraya inanıp munafıklarla birlikte hareket etmişti. Hz. Ebubekir Mıstah ’ın bu hareketine oldukca kırılmıştı ki, kendisine: ”Ne sen bendensin, ne de ben sendenim” diyerek aralarına mesafe koymuştu. Hatta “Bundan sonra Mıstah ’a benden zırnık bile yok” diyecek kadar gonul koymuştu. Bunun uzerine şu ayet indi. “Şu halde, icinizden servetce bolluk ve rahatlık icinde olanlar, yakınlara, muhtaclara ve Allah davası icin hicret edenlere yardım etmekten geri durmasınlar; onları affedip bağışlasınlar. Hem Allah ’ın sizi bağışlaması hoşunuza gitmez mi? Nitekim Allah Ğafur ’dur, Halimdir.” (Nur, 22) Efendimiz (s.a.v.) Hz. Ebubekir ’i cağırtarak kendisine inen bu ayeti okudu. Resulullah ayetin “Allah ’ın sizi bağışlaması hoşunuza gitmez mi” cumlesine gelince, Hz. Ebubekir (r.a.) “Elbette Rabbimin beni bağışlamasından hoşnut olurum” diyerek Mıstah ’ı evine cağırttı. Mıstah mahcup bir halde Hz. Ebubekir ’in yanına gittiğinde Hz. Ebubekir onu kucaklayıp “Rabbimin indirdiği başım gozum ustunedir” dedi. O gunden sonra da Mıstah ’a daha once verdiği yardımın iki katını verdi.
AF İNSANA MAHSUSTUR
Duşunce hayatımızın yıldız simalarından rahmetli Nureddin Topcu bu manada şunları soyler. “Toprak nankorluğu affetmiyor; tekrar tekrar vermek icin kendine tohumu bağışlayan şukranı bekliyor. Sema gafleti affetmiyor; yeryuzune rahmet indirmek icin guneşten şefkat bekliyor. Affetmek ve edilmek insana mahsustur. Şuphe yok ki affın fermanını hazırlayan kalptir. Affın asıl sahibi ise Allah ’tır. Allah bizi gunah işlemek icin yarattı demek yerine, bizi affetmek icin yarattı demek daha uygundur. İnsan ancak Allah sevgisiyle affediyor ve ancak Allah sevgisine sahip olanlar affetmesini biliyor. Allahsız insan affedemiyor.”
PEYGAMBERİMİZİN MİRASI
Efendimiz (s.a.v.) her konuda olduğu gibi bu konuda da bize buyuk bir miras bıraktı. O, kendisine zulmedenlere karşı hep bağışlayıcı oldu. Yurdundan cıkaranlara, eziyet edenlere kin gutmedi. Alaya alanlara, iftira edenlere kafa sallamadı. Sadece şefkat etti, dua etti ve affetti. “Rabbim! onları affet; zira onlar bilmiyorlar” dedi.
Anasır-ı Erbaa diye adlandırılan hava, su, ateş ve toprak insanın maddi yapısını oluşturur. Bu dort unsur onu aşağı doğru, yani dunyaya cekerken, onun manevi tarafı da yukarıya doğru, yani yucelere ceker. İnsan maddi tarafına ait olduğu zaman, affın ve ihsanın faziletini bir turlu kavrayamaz. Gayesi dunya olanın, obur dunyası olmaz. Bu nedenle de duygu ve duşuncesini gorduğu yere gore tanzim eder. Ama ahiret merkezli insan her iki tarafı da gorduğu icin hedef ve gayesini daha geniş tutar. Ruhunun derinliklerinden baktığı icin icgudulerinin efendisi olmuştur. Yalnızca Allah icin sever, Allah icin buğzeder, Allah icin savaşır ve Allah icin affeder vs.
AFFIN YUKU AĞIRDIR
Şuphesiz ki affın yuku ağırdır. Bu nedenle kuvvet ve kudret ister. Mesela Allah ’ın guzel isimlerinden biri de El Halim ’dir. Halim lugatte hoşgoru sahibi, musamahakÂr ve cezalandırmada acele etmeyendir. Allah bu manada sonsuz ve sınırsız Halim ’dir. Kuvvet ve kudretin olmadığı yerde, hilmden soz etmek mumkun değildir. Halim, gucu ve nufuzu olduğu halde hakkından vazgecendir. Mesela bir kimsenin dunyalık nufuzu olmayabilir, ama ahiretteki hakkına istinaden kuvvetlidir.
ALLAH İCİN AFFEDENLER
Rivayet edildiğine gore mahşer gunu insanlar tedirgin bir şekilde akıbetlerini beklerken meleklerden bir munadi şoyle nida eder. “Allah ’tan alacağı olanlar ayağa kalksın.” Bunun uzerine bir avuc insan ayağa kalkar. Kim oldukları merak edilen bu insanlar, yine melekler tarafından “Bunlar Allah icin affedenler” diye takdim edilirler. Bu değerin kıymetini ancak Allah ’ı bilenler bilir. Tıpkı “Şayet rastlamasaydık bizler edepsizlere, affetmenin zevkini kim verirdi bizlere” diyen, Mevlana Celaleddin-i Rumi ’de gorulduğu gibi.
AFFIN ZIDDI KİNDİR
Affın zıddı kindir. Af ozgurleştirirken, kin tutuklar. Af iki dunya saadetiyken, kin iki dunya esaretidir. Af sağlıkken, kin marazdır. Cunku duyguların merkezi olan kalp, af ve ihsana gore programlanmıştır. Kalp kini kaldıramaz. İnsanın ruhsal yapısını bozduğu gibi, biyolojik ve psikolojik yapısını da alt ust eder. İnsan kin ve intikam duygularıyla yaşarken bir turlu mesafe alamaz. Bu nedenle de yucelemez.
Allah bizi yucelenler zumresine ilhak eylesin. Bizi nimet verdiklerinin yoluna eriştirsin. Eriştirsin ki biz de bu yolda iz bırakanlardan olalım. Âmin…
Kaynak: Sebahattin Tuzun, Altınoluk Dergisi, Mayıs-2015
İslam ve İhsan