
Konuştuklarımızdan dolayı hesaba cekileceğiz? Belki iyi belki kotu ama Peygamber Efendimiz (s.a.v) insanları cehenneme en cok goturenin dilimiz olduğunu soyluyor. Aynı zamanda hem dunya hem ahirette kazanclı cıkaracak, rahat ve huzura kavuşturacak formulude veriyor...MuÂz -radıyallÂhu anh-;
“–Konuştuklarımızdan dolayı hesaba mı cekileceğiz?” diye sordu. Bunun uzerine Rasûlullah -sallÂllÂhu aleyhi ve sellem-, MuÂz ’ın dizine hafifce vurarak ona şunları soyledi:
“–Allah hayrını versin ey MuÂz! İnsanları yuzustu cehenneme surukleyen, dillerinin soylediğinden başka nedir ki?
Kim AllÂh ’a ve Âhiret gunune inanıyorsa; ya hayırlı soz soylesin veya sussun, zararlı soz soylemesin!
Sizler hayırlı soz soyleyerek kazanclı cıkınız, zararlı soz soylemeyerek rahat ve huzura kavuşunuz.” (HÂkim, IV, 319/7774)
Dînin hakikatlerinin, en guzel bir lisanla ifade edilmesi gerekir. Cunku dînimiz tebliğ ve emr-i bi ’l-mÂrûfu esas alan bir dindir. Kur ’Ân-ı Kerim ’de 11 yerde emr-i bi ’l-mÂruf ve nehy-i ani ’l-munker vazifemize temas edilmektedir. Âyet-i kerîmede buyurulur:
كُنْتُمْ خَيْرَ اُمَّةٍ اُخْرِجَتْ لِلنَّاسِ تَاْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَتَنْهَوْنَ
عَنِ الْمُنْكَرِ…
“Siz, insanlar icinden cıkarılmış hayırlı bir ummetsiniz. MÂrûfu emreder, munkerden nehyedersiniz…” (Âl-i İmrÂn, 110)
Demek ki; dînin yaşanması ve yaşatılması zarûrîdir. Bu da hÂl ve kāl yani yaşayış ve beyan ile mumkun olur.
Dil ile alÂkalı en muhim unsur, lisandan dokulen her sozun ahlÂken doğru ve guzel olmasıdır.
Allah Rasûlu -sallÂllÂhu aleyhi ve sellem- ashÂbına dÂim bunu tÂlim buyurmuştur:
Bir gun Rasûl-i Ekrem -sallÂllÂhu aleyhi ve sellem- devesinin uzerinde, arkadaşları da O ’nun onunde gidiyorlardı. MuÂz bin Cebel -radıyallÂhu anh-;
“–Ey AllÂh ’ın Elcisi! Siz ’i rahatsız etmeyeceksem, yanınıza yaklaşmama izin verir misiniz?” diye sordu.
Peygamber Efendimiz izin verince Hazret-i MuÂz;
“–Canım Sana fed olsun, y RasûlÂllah! CenÂb-ı Mevl ’dan niyÂzım, bizim emÂnetimizi Sen ’den once almasıdır. Allah gostermesin ama, Sen bizden once vefÂt edersen, Sen ’den sonra hangi ibÂdetleri yapalım?” diye sordu.
Hazret-i Peygamber bu soruya cevap vermedi. Bunun uzerine MuÂz;
“–Allah yolunda cihad mı edelim?” diye sordu. Peygamber Efendimiz;
“–Allah yolunda cihad guzel şeydir; ama insanlar icin bundan daha hayırlısı vardır.” buyurdu.
“–Yani oruc tutmak, zekÂt vermek mi?”
“–Oruc tutmak, zekÂt vermek de guzeldir.”
MuÂz -radıyallÂhu anh-, bu minvÂl uzere insanoğlunun yaptığı butun iyilikleri sayıp doktu. Rasûl-i Ekrem -sallÂllÂhu aleyhi ve sellem- her defasında;
“–İnsanlar icin bundan daha hayırlısı vardır.” buyuruyordu. Hazret-i MuÂz;
“–Anam, babam Sana kurban olsun, insanlar icin bunlardan daha hayırlı olan nedir?” diye sorunca Peygamber Efendimiz ağzını gosterdi ve;
“–Hayır konuşmayacaksa susmak.” buyurdu.
MuÂz -radıyallÂhu anh-;
“–Konuştuklarımızdan dolayı hesaba mı cekileceğiz?” diye sordu. Bunun uzerine Rasûlullah -sallÂllÂhu aleyhi ve sellem-, MuÂz ’ın dizine hafifce vurarak ona şunları soyledi:
“–Allah hayrını versin ey MuÂz! İnsanları yuzustu cehenneme surukleyen, dillerinin soylediğinden başka nedir ki?
Kim AllÂh ’a ve Âhiret gunune inanıyorsa; ya hayırlı soz soylesin veya sussun, zararlı soz soylemesin!
Sizler hayırlı soz soyleyerek kazanclı cıkınız, zararlı soz soylemeyerek rahat ve huzura kavuşunuz.” (HÂkim, IV, 319/7774)
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Yuzakı Dergisi, Yıl: 2017 Ay: Ekim Sayı: 152
İslam ve İhsan