
CenÂb-ı Hak, hayÂtiyet sahibi her şeyi su ile yarattığını bildirir. Peki suyu bu denli onemli kılan sır nedir?İnsanın aslı saf ve temizdir. NecÂset, kir ve lekeler, ona sonradan bulaşır. Ama bunlar Ârızîdir. Kalıcı olan, ruhtaki asÂlet ve temizliktir.
Su; temizlenmenin yolunu lisÂn-ı hÂl ile, guneşin nazarında yanmak (nedÂmet), benliğinden soyunmak (itiraf, tevÂzu, zuhd) ve goklere cıkmak (Hakk ’a inÂbe) olarak gosterir.
Necip Fazıl da sudaki hikmetleri şoyle dile getirir:
KÂinatta ne varsa suda yaşadı once;
Ustumuzden su gecer doğunca ve olunce.
İnsanlar habersizken yolların verÂsından,
Gokle toprak arası su şaşmaz mecrÂsından.
Su kesiksiz hareket, zikir, Âhenk, şırıltı;
Akmayan kokar diye esrarlı bir mırıltı.
KÂh susar, kÂh cırpınır, kÂh urperir, kÂh cağlar;
Su, eşyayı kemiren kufe ve pasa ağlar.
Su bir şekil ustu ruh, kalıplarda gizlenen;
Yerde kire battı mı, bulutta temizlenen…
Bu dunya insanlığa mÂnevî hamam olsa;
Her rengiyle insanlık tek renkte tamam olsa…
Su duÂdır, yakarış, ayna, berraklık, saffet;
Onun madeni gokte altınlar gibi sarf et!
SU YANSITICIDIR
Bu sebeple insan, uzerine bulaşan kirleri temizlemek sûretiyle irÂdî olarak olgunluk basamaklarını cıkar ve yucelir. Belli bir makama yukseldikten sonra da; suyun yağmur olup yağdığı, akarsu olup her yere rahmet taşıdığı gibi, ic dunyasını temizlemiş insan da insanları tezkiye etme hizmetine koşar. O Âdet bittecrube bildiği bir hususu oğretecek bir muallim olur.
Su berraklaştıkca ayna gibi yansıtıcı olur. Bu sÂfiyeti elde eden insanlar; Hazret-i Muhammed Mustaf –sallÂllÂhu aleyhi ve sellem- ’i yansıtan berrak aynalar gibi, dupduru, pırıl pırıl olmalıdır. Yani su gibi hayat verici, şifÂlı, ferahlatıcı ve yeşertici olmalıdır. Kurdun, kuşun, herkesin icebildiği bir sebil gibi veya insanlara ibÂdet şevki veren bir şadırvan gibi olmalıdır.
SUDAKİ SIRLAR
Halk arasındaki şu darb-ı mesel ne guzeldir:
“Su gibi aziz ol!”
CenÂb-ı Hak, hayÂtiyet sahibi her şeyi su ile yarattığını bildirir. Suda nice sırlar vardır:
“Su; yeni bitmiş, yerden başkaldırmış cayır, cimene, ekine yağar. Yahut da yıkanmamış bir yuzu yıkar, temizler. Yahut elsiz, ayaksız gemiyi hamal gibi başının ustunde taşır, denizlerde yurutur. Suda yuz binlerce ilÂc gizlidir. Cunku ekserî ilÂclar onun feyzi ile yetişen bitkilerden elde edilir. Her incinin canı, her tanenin gonlu, bir eczÂhÂne gibi ırmakta akar durur.”
Hakikaten, su kimyevî formuluyle basitce iki hidrojen bir oksijen olarak bilinse de; latîf yapısı ve gercekleştirdiği uzun yolculuğu sebebiyle, insanların ve butun mahlûkātın ihtiyac duyduğu gozle gorulmez mineralleri de taşır. Bazen su, bu hikmetle aynı zamanda ilÂc ve gıda da olur.
Kaynak: Osman Nuri Topbaş / Yuzakı Dergisi, Sayı: 115
İslam ve İhsan