
BÂtınî haramlara cok dikkat etmek îcÂb eder. Bunlar; Âdet anbardaki bir fare gibi, kulun zÂhiren ed ettiği sÂlih amelleri yok ederler.Mucerred hakikatler, teşbih ve temsillerle muşahhas hÂle getirilince; kalpler, onları cok daha iyi idrÂk eder.
Hazret-i MevlÂnÂ; mÂnevî kıymetlerin şeytan ve nefsin hilesiyle nasıl kaybedildiğini, temsilî olarak şoyle bir teşbih ile anlatır:
“Her gun azar azar da olsa; candan ve sevgi ile yapılan ibÂdetlerden, iyiliklerden hÂsıl olan ic rahatlığı ve huzur, neden gonlumuzde hissedilmiyor?”
“Biz, şu dunya anbarında buğday topluyoruz. Fakat topladığımız buğdayları kaybediyoruz. Bir gun aklımızı başımıza alıp da; buğdayın boyle azalmasının, kaybolmasının, anbara giren fareden ve onun hilesinden ileri geldiğini anlayamıyoruz. HÂlbuki fare; anbarımızı delmiş, anbarımız onun hilesinden harÂb olmuştur.”
“Eğer anbarımızda hırsız bir fare bulunmasaydı, kırk yıllık ibÂdet buğdayı nereye giderdi?”
“Ey Hak tÂlibi can; once anbara giren fareden kurtulma caresini ara, ondan sonra buğday toplamaya calış!”
Bu gizli hırsız kimdir ve ondan kurtulmanın caresi nedir? Hazret-i MevlÂnÂ, bunun tespiti husûsunda ashÂb-ı kirÂmın gayretlerini ifade etmektedir:
“Gerceği anlayabilmek icin ashabdan bazıları Rasûl-i Ekrem -sallÂllÂhu aleyhi ve sellem- ’den insanı azdıran nefsin hilesine dair bilgi isterlerdi.
«–Nefs; ibÂdetlere, rûhî ihlÂslara, oz temizliğine gizli garazlardan neler katar?» diye sorarlardı.
Peygamber Efendimiz ’den; ibÂdetin fazîleti ve sevabından ziyade, ibÂdetleri yaralayacak bÂtınî (gizli) Ârızalara dair mÂlûmat isterlerdi. Boylece nefsin hilelerini; inceden inceye, zerreden zerreye tanır ve bilirlerdi.
(Nefse ve gizli fucûruna cok dikkat ederlerdi; cunku) butun putların anası, nefs putudur. HÂricte gorulen putlar, birer yılandır; hÂlbuki nefs putu bir ejderhÂdır!”
BATINİ HARAMLARA DİKKAT!
Hazret-i MevlÂnÂ, bÂtınî haramlara dikkat cekmektedir.
Haram; CenÂb-ı Hakk ’ın kullarından yapmamalarını, terk etmelerini istediği gunahlardır.
Bunların bir kısmı zÂhir ve muşahhastır.
MeselÂ; şirk koşmak, icki icmek, kumar oynamak, zin etmek, fÂiz alıp vermek, hırsızlık yapmak gibi haramlar, mÂlûm ve muayyendir. Bircok mu ’min bunlardan ciddiyetle uzak durur. Bunlardan uzak durmakla vazifesini tamamladığını duşunur.
HÂlbuki;
Bunlar yanında kalbe ait birtakım muşahhas olmayan, mucerred, gizli ve bÂtınî haramlar da vardır.
Bunların bir kısmı kalbin hastalıklarıdır: Kibir, gurur, haset, bencillik, nefret ve ofke gibi…
Bu cirkin ve cehenneme lÂyık duygulardan kaynaklanan bazı muşahhas gunahlar da; icki, kumar ve hınzır eti kadar dikkat cekmez. Bu sebeple onları da bÂtınî haramlar levhası altında mutalÂa etmek îcÂb eder. Yalan soylemek, gıybet etmek, tecessuste bulunmak ve israfa duşmek gibi gunahlar, bunlara misaldir. Bunların bÂtınî haramlar arasında sayılmasının bir sebebi de, bunların; konuşmak ve malı uzerinde tasarruf etmek gibi, ozu itibarıyla mubah fiillerin arasına karışmasıdır. Ekseriy gıybet eden kişi, gıybet ettiğini itiraf etmez. Yine musrifler; israfa duştuklerini kabul etmez, ceşitli bahanelerle yaptıklarını meşrû ve masum gosterme gayretine duşerler.
Bu sebeple, bÂtınî haramlara cok dikkat etmek îcÂb eder. Bunlar; Âdet anbardaki bir fare gibi, kulun zÂhiren ed ettiği sÂlih amelleri yok ederler.
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Yuzakı Dergisi, Yıl: 2017 Ay: Mayıs Sayı: 147
İslam ve İhsan