Muslumanın para ile imtihanında, kazanırken ve harcarken dikkate alması zarûrî olan olculer nelerdir? Peygamberimizʼin ve sahÂbe-i kirÂmın hayatında nasıl bir denge kurulmuştu?Peygamber Efendimiz Medîneʼye hicretinde ilk olarak kardeşliği tesis etti. Onun akabinde, muslumanlarla gayr-i muslimler arasında vatandaşlık hukûkunu yururluğe koydu. Ardından carşıya cıktı, ticaret ve kazancı tedkik etti. Carşıda bir satıcıya uğradı. Onundeki buğday yığınının icine elini daldırdı. Islaklık hissedince:

“–Nedir bu?” diye sordu. Adam:

“–Yağmur ıslattı ey AllÂh ’ın Rasûlu!” dedi.

Efendimiz:

“–Bu ıslak kısmı ustte bırakıp insanların gormesini sağlayamaz mıydın? Aldatan benden değildir…” buyurdu. (Muslim, Îman, 164)

Allah Rasûlu buyurur:

“Yemin, mala alÂkayı artırır, ancak bereketi giderir.” (BuhÂrî, Buyû, 26)

REKLAMLAR İSRAFA TEŞVİK EDİYOR

Gunumuz ticÂrî hayatındaki aldatmaların en başında ise reklÂmlar gelmektedir. ReklÂmlar; ekseriyetle israfı teşvik, malı olduğundan daha ustun gosterme, diğer taraftan da kadının cÂzibesini bir vitrin malzemesine donuşturerek bu yolla ticaretine revac verme mÂhiyetini aldı…

Şu da cok hazin bir tablodur ki gunumuzde oburluğu teşvik yarışı başladı. Kebap ve emsÂli yemekler vitrine edilmekte, onu satın alamayacak olan bircok garip, yetim ve kimsesizlerin kul hakkına girilmektedir.

Eskiden bÂzı lokantalarda, yemeklerin bulunduğu kısmın onune bir perde cekilir, yemekler gosterilmezdi. Yine pazardan alınan meyve, sebze vs. fileye konur, file de, icini gostermeyen bir başka torbaya konurdu. Bunları alamayacak olan fakir-fukarÂnın gozu takılmasın diye…

YEMEKLERİN KOKUSUNA DİKKAT!

Nitekim Peygamber Efendimiz yemeğin kokusuyla bile komşuya eziyet etmeyi yasaklamıştır. Gunumuzde ise maalesef kokusuyla beraber bir de vitrine edilmesi, Âdeta mubah gorulmeye başlandı. Bu hÂl ise toplumda varlıklı ve yoksul arasındaki muhabbet, kardeşlik ve tesÂnud duygularını zayıflatmaktadır.

Efendimiz hayatı boyunca hak ve hukuk tevzî etti. Buna rağmen -daha once de ifÂde ettiğim gibi- vefÂtına yakın Mescid-i Nebevîʼde ashÂbını toplayıp onlara:

“‒AshÂbım! Kimin sırtına vurduysam işte sırtım, gelsin vursun; kimin malını sehven aldıysam, işte malım gelsin alsın.” buyurdu. Boylece kendi şahsında bizlere; “Kul hakkına riÂyet edin; bu dunyada helÂlleşin; nefsÂniyet yapıp da insanlara rezil olurum diye korkmayın; Âhiret rezilliği, bu dunyadaki rezillikten cok daha beterdir; ne yapın edin Âhirete kul hakkıyla gitmeyin!” tÂlimÂtı verdi. Hak yememek ve helÂlleşmek, ticÂrî hayatın en muhim dusturları...

Hadîs-i şerîfte buyrulur:

“Kimin uzerinde kardeşine karşı ırz veya başka bir şey sebebiyle hak varsa, dinar ve dirhemin bulunmadığı (kıyÂmet ve hesaplaşmanın olacağı) gun gelmezden once, daha burada iken helÂlleşsin. Aksi takdirde o gun, sÂlih bir ameli varsa, o zulmu nisbetinde kendinden alınır. Eğer hasenÂtı yoksa arkadaşının gunahından alınır, kendisine yuklenir.” (BuhÂrî, MezÂlim 10, RikÂk, 48)

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Muslumanın Para ile İmtihanı, Erkam Yayınları
İslam ve İhsan