Yaratıklar icinde sadece insanlara ait olan ahlÂk, İslÂm ’da dinin ana bolumlerinden biridir. Bizzat sevgili Peygamberimiz “ahlÂkî ustunlukleri tamamlamak icin gonderildiğini ’1 bildirmiştir. Yuce Kitabımız da, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ’i «en ustun ahlÂk›a sahip»2 olarak tanıtmıştır.Hadis kitaplarımızın “edeb” bolumlerini dolduran yuzlerce hadis, ahlÂkî ustunlukleri bize gostermekte ve oğretmektedir. Yazı başlığını kendisinden iktibas ettiğimiz hadis-i şerif de onlardan sadece biridir. Ebû Hureyre radıyallahu anh ’den rivÂyet edildiğine gore Resûlullah sallallÂhu aleyhi ve sellem şoyle buyurmuştur: “Muslumanların iman yonunden en olgunu, ahlÂkı en ustun olanlarıdır.”3

Gorulduğu gibi hadisimiz huy guzelliğini, ahlÂk ustunluğunu iman olgunluğunun gostergesi olarak nitelendirmektedir. Diğer bazı hadislerde de “En hayırlınız, ahlÂkı en ustun olanınızdır” ifadeleri yer almakta, hayırlı olmak, ahlÂkî ustunlukle değerlendirilmektedir. Her iki grup hadisin ortaya koyduğu olcu aynıdır: Dinimizde iman olgunluğu ahlÂkî ustunluğe/guzelliğe bağlıdır.

AHLÂKÎ DAVRANIŞ VE YAŞAYIŞ

AhlÂk-iman ilişkisi boylesine birbirinden ayrılmaz olunca, ahlÂkî davranış ve yaşayış da, hic şuphesiz, İslam ’a yani Kur ’an-ı Kerim ’e ve Sunnet-i Seniyye ’ye uygun olan davranış ve yaşayıştır. Bu iki kaynağa aykırı olan her davranış gayri ahlÂkîdir. Yani bize gore ahlÂkın kaynağı dindir; İslÂm ahlÂkının yegÂne kaynağı ve olcusu İslÂm ’dır. AhlÂkı ustun Musluman da İslÂm ’a gore ahlÂklı olandır. Hani “En iyi Musluman”ı secmek uzere bir yarışma duzenlenecek olsa, ahlÂkı en guzel olan Muslumanı bulmak suretiyle yarışma sonuclandırılır.

İSLAM AHLÂKI

İslÂm ahlÂkının en kısa ve en ozlu tanımı “et-Ta ’zim li emri ’llah, ve ’şefekatu ala halkı ’Ilah” = Allah emirlerine saygı/ta ’zîm ve yarattıklarına şefkat” diye yapılmaktadır.

Bu tanım, gerek ferdî ahlÂkın gerek sosyal ah­l­kın butun detayını icine alacak ve her turlu ahlÂkî davranışı anlatacak genelliktedir. Bu tanımın aslını Kur ’an-ı Kerîm ’de «Rabbimiz Allah›tır deyip sonra dosdoğru hareket edenler›4 anlamındaki Âyet-i kerimelerde ve “İslÂm ’ı bana oylesine anlat ki, bir daha başkasına sorma ihtiyacını duymayayım” diyen sahÂbîye Sevgili Peygamberimizin “Rabbim Allah ’tır de, sonra dosdoğru ol!”5 diye verdiği cevapta bulmaktayız.

Allah emirlerine saygı, her turlu hayrın ve ahlÂkî davranışın başıdır. YegÂne yaratıcıya, gizli-acık her şeyi bilen Allah ’a karşı derin bir saygı duymayan, kulluğunu sadece O ’na sunmayan insanın, ciddi şekilde saygı duyacağı başka ne olabilir? Allah emirlerine saygısızlık edenin, beşeri değerlere saygı gostereceğini kim garanti edebilir?

Yuce Rabbimiz, «Allah katında en değerliniz, Allah saygısı en ustun olanınızdır”6 buyurmakla, «en buyuk kurtuluş”7 diye tanıttığı Allah ’ın hoşnutluğuna ancak Allah saygısı yerinde olanların ulaşabileceğini duyurmuştur. İttika veya Allah emirlerine saygı, bireysel davranışların duzenleyici prensibi ve ahlÂkîlik olcusudur. Butun faziletlerin kaynağı da Allah ’a saygıdır. Hikmet, şecaat, iffet, adalet, comertlik, alcak gonulluluk ve sabır gibi butun guzel huylar ve faziletler teker teker incelendiği zaman, Allah emirlerine saygıya dayandıkları gorulecektir. Ne denilmiştir. «Her turlu hayrın başı Allah korkusudur.”8 Nitekim Mehmet Âkif merhum da insanî erdemleri Allah korkusuna bağlar:

Ne irfandır veren ahlÂka yukseklik, ne vicdandır;
Fazîlet hissi insanlarda Allah korkusundandır,
Yureklerden cekilmiş farz edilsin havfı YezdÂn ’ın,
Ne irfÂnın kalır te ’sîri, kat ’iyyen ne vicdÂnın.9

Bu demektir ki ustun ahlÂklı olgun Musluman olmanın ilk şartı, Allah emirlerine her alanda derin bir saygı gostermek ve onları her şeyin ustunde tutmaktır.

YARATILMIŞLARA ŞEFKAT

İslÂm ahlÂkının ikinci temeli olan yaratıklara şefkat ilkesi, aile ahlÂkından sosyal ahlÂka, iş ve ticaret ahlÂkına kadar her turlu beşeri ilişkileri ve hatta hayvanlar ve tabii cevreye karşı gosterilecek davranışları kapsar. Cunku her şeyi yuce Allah yaratmıştır.

Şefkat, kişiyi iki yonlu bir davranışa zorlar. Oncelikle, gorevini eksiksiz ve en iyi şekilde yapmayı gerektirir. Sonra da bile bile hic bir yaratığa zarar vermemeyi, aldatmamayı emreder. Cunku acıma ve merhametin gereği budur.

Hic bir yaratığa bilerek zarar vermemekten, başkalarını kendisine tercih etme (“îsÂr”) davranışına kadar her turlu guzel ve ahlÂkî fiilin temelinde imana dayalı engin bir şefkat duygusunun bulunduğu acıktır. Merhamet ve şefkatten yeterince nasibini alamamış insanların, bencillikten, cimrilikten, kendi zevk ve cıkarlarından başka bir şey duşunmedikleri bilinmektedir. Bunun en carpıcı delili, dunyamızın aclar toklar tablosu, ulkeler ya da kıtalar arası kahredici sosyal dengesizlik goruntuleridir.

Unutulmamalıdır ki, şefkat, merhamet, yumuşaklık, anlayış, sevgi ve nezÂket en ustun şekilde insanları Allah yoluna ve rızasına cağıran Allah elcileri peygamberlerde mevcuttur. Hic bir peygamberin şefkat ve merhametten yoksun olduğu ya da oyle davrandığı gorulmemiştir. Kalpleri kazanmanın şefkat ve merhametten başka yolu da esasen bulunmamaktadır.

“Âlemlere rahmet”10 ve “mu ’minlerin sıkıntıya duşmesi kendisine cok ağır gelen ’ ’11 “en guzel hayat orneği”12 ve “en yuksek ahlÂka sahip”13 Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem gibi bir Allah elcisinin ummeti olarak Muslumanların bu niteliklere imkÂn olcusunde sahip cıkmaya calışmaları kadar tabii ve doğru ne olabilir?

“AhlÂk-ı Muhammedî”ye sahip olmak, Kur ’an ’ı yaşamak anlamına gelecektir. Zira Aişe radıyallahu anh vÂlidemiz “Hz. Peygamberin ahlÂkı/yaşayışı Kur ’an ’dan ibaretti” buyurmuştur.14 Demektir ki, olgun Musluman, ustun ahlÂklı olandır. AhlÂksızın iyiliği, Musluman da olsa, buyuk bir yalandır.

AHLAK GUZELLİĞİNİN GUZEL SONUCU

Ebû Hureyre radıyallahu anh ’den rivÂyet edildiğine gore o şoyle demiştir: Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ’e insanları cennete en cok girdiren şey nedir? denildi. O (s.a.),“ Takva (Allah saygısı) ve huy guzelliği!” diye cevap verdi.15

Dunya ve Âhireti bir butun olarak değerlendirme bilinc ve sorumluluğunu derinden hisseden ve yaşayan sahÂbîler, Peygamber Efendimize yonelttikleri sorularla hem kendileri bilgilenmişler hem de gelecek Muslumanların meraklarını giderecek ve ihtiyaclarını karşılayacak cevaplar hazırlamışlardır. Allah kendilerinden razı olsun.

Bu son hadis-i şerifteki “İnsanları cennete en cok girdiren şey nedir?” sorusu tek bir sorudur ama verilebilecek cevap birden coktur. Cunku aynı sonuca bircok şeyle ulaşmak mumkun olabilir. Ancak merak edilen aynı sonuca “en cok”, “en fazla”, “en kısa yoldan” ulaştıran iş, amel, tavır ve davranıştır. Peygamber Efendimiz, bu tur sorulara her donemde gecerli olan en kapsamlı cevapları verirdi. Bu kez de iki cumlecikten oluşan bir cevap vermiştir: “Allah saygısı (takvÂ) ve guzel ahlÂk yani huy guzelliği.

Genellikle “Allah ’tan korkmak” diye anlamlandırılan takvÂ, Allah saygısı, sorumluluk bilinci diye de anlaşılabilecek, surekli bir uyanıklık ve disiplin halini ifade eder. Surekli denetim ve gozetim altında yaşadığının farkında olanlar, Allah ’a karşı ozel hayat sahibi olmadıklarını da bilirler. Nitekim Hz. Peygamber bir hadîs-i şerifinde “Nerede olursan ol, Allah ’a karşı saygılı ol!”,16 bir başka hadîs-i şerîfte de “İmanın en faziletlisi (en etkilisi), nerede olursan ol, Allah ’ın se­ninle birlikte olduğunu bilmendir”17 buyurmaktadır.

Ote yandan guzel, guzeli ister. Cennet guzeldir, guzeller yurdudur. Oraya ancak guzel huylular gider. İyi gecimli, guzel huylu insanlar, cevreleri icin daha dunyada cennet havası oluştururlar. Ancak “guzel huylu” olmanın elbette bir olcusu olacaktır. İslÂm ’da guzellik ve meşrûiyet kaynağı vahiydir. Guzel huyluluk, hicbir zaman her şeyi hoş gormek anlamına gelmez. Guzel-cirkin, iyi-kotu ayırımı ve olcusune sahip olanlar ve bu gerceğin ayırdında bulunanların toplumda etkinleşmesi icin gayret eden guzel huylu kişiler, herhalde cennete namzettirler.

Bu da ahlak guzelliğinin, iman olgunluğunun Âhiret hayatına yonelik kıbta edilecek nihÂî ve en guzel sonucudur.

Dipnotlar: 1) Bk. Muvatta, husnu ’l-hulk 8. 2) Bk. el-Kalem (68), 4. 3) Darimi, rikak 74; Arrıca bk. BuhÂrî edeb 38, 39; Ebû Davud, sunnet 14; Tirmizî, rada ’ ll, iman 6; Ahmed b. Hanbel, Musned, II. 250, 472, 527; V, 99; VI, 47, 99. 4)Bk. Fussılet (41), 30; el-AhkÂf (46). 13. 5)Muslim, Iman 62; Ahmed b. Hanbel, Musned, III, 413; IV, 385, Arnca bk. Tirmizi, zuhd 61; İbn MÂce, fiten 12; Darirnî, rikak 4; mukaddime 19. 6) el-Hucurat (49), 13. 7) Bk. et-Tevbe (9), 72. 8) Bilgi icin bk. Aclûnî, Keşfu ’l-hafa, I, 421 (No: 1350). 9) Safahat, s. 267. 10) el-Enbiya (21), 107. 11) et-Tevbe (9),128. 12) el-Azbab (33), 21. 13) el-Kalem (68), 4. 14) Muslim, musafirin, 139. 15) İbn MÂce, Zuhd 29; Ahmed b. Hanbel, Musned, II,392,442; RÂmehurmuzî, KitÂbu ’l-emsÂl, s. 158; HÂkim, el-Mustedrek, IV,324, Hakim “Bu, isnadı sahih bir hadistir, fakat Buharî ve Muslim kitaplarına almamışlardır” der. Zehebî de,“sahih” olduğu goruşune katılır. Hadisin devamında şu ifadeler de yer almaktadır: Yine Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ’e insanları cehenneme en cok surukleyen şey nedir? denildi: “-İki boşluk; ağız ve ureme organı!” buyurdu. 16) Tirmizî, Birr 55. 17) Heysemi, Mecmeu ’z-zevaid, I, 60.

Kaynak: Prof. Dr. İsmail Lutfi Cakan, Altınoluk Dergisi, 2014 - Ocak, Sayı: 335, Sayfa: 014


İslam ve İhsan