
Alemlere rahmet, insanların en şereflisi ve ustunu Efendimiz'den (s.a.v) tevazu ornekleri...Fahr-i KÂinÂt Efendimiz; insanlar nezdinde en kuvvetli gorunduğu Mekke ’nin fethi gunu, korku ve heyecanla ve Âdet titremekten dişleri birbirine vurarak;
“–YÂ RasûlÂllah! Bana İslÂm ’ı telkin buyurunuz!” diyen hemşehrisine, imkÂnlarının en zayıf olduğu zamandan şu misÂli zikrederek sukûnet telkin etti ve şoyle dedi:
“–Sakin ol kardeşim! Ben bir kral veya hukumdar değilim. (Muhtereme vÂlidelerini kastederek) Kureyş ’ten guneşte kurutulmuş et yiyen senin eski komşunun yetimiyim!..” (Bkz. İbn-i MÂce, Et‘ime, 30; TaberÂnî, el-Mu‘cemu ’l-Evsat, II, 64)
İMTİYAZ İSTEMEZDİ Rasûlullah -sallÂllÂhu aleyhi ve sellem-, hic kimsenin kendisini arkadaşlarından farklı gormesini sevmezdi. Bir sefer esnasında, ashÂbından koyun kesip pişirmelerini istemişti. SahÂbeden biri;
“–YÂ RasûlÂllah, onu ben keseyim.” dedi.
Başka biri;
“–YÂ RasûlÂllah, yuzmesi de benim vazifem olsun.” dedi.
Bir başkası da;
“–YÂ RasûlÂllah, pişirmesi de bana ait olsun.” dedi.
Fahr-i KÂinÂt Efendimiz de;
“–O hÂlde odun toplamak da bana ait olsun.” buyurdu.
SahÂbîler;
“–YÂ RasûlÂllah! Biz onu da yaparız, Siz ’in yorulmanıza gerek yok.” dedilerse de Peygamber Efendimiz şoyle buyurdu:
“–Sizin, benim işimi de yapabileceğinizi biliyorum. Fakat ben, size gore imtiyazlı bir durumda bulunmaktan hoşlanmam. Cunku Allah TeÂlÂ; kulunun, arkadaşları arasında imtiyazlı durumda olmasını sevmez.” (KastallÂnî, el-MevÂhibu ’l-Ledunniyye, Mısır 1281, I, 385)
MESCİDİ İNŞA EDERKEN TAŞ TAŞIDI Yine Efendimiz, Ravza-i Mutahhara yapılırken taş taşıdı. Hatt sahÂbeden biri;
“–YÂ RasûlÂllah! Siz taşımayın, biz kÂfîyiz, biz taşırız.” deyince Rasûlullah Efendimiz şoyle buyurdu:
“Sen ey kişi! Taş taşımaya devam et. Zira AllÂh ’a sen benden daha cok muhtac değilsin. (Ben de AllÂh ’a muhtacım.)” (İbn-i HişÃ‚m, I, 496)
KİMSEYE RAHATSIZLIK VERMEZDİ İBADETTE BİLE Ebû UmÂme -radıyallÂhu anh- anlatır:
“Rasûlullah -sallÂllÂhu aleyhi ve sellem- ’in sozleri Kur ’Ân ’dı. Cok zikreder, hutbelerini kısa tutar, (ferdî olarak kıldığı namazlarını) uzun kılardı. Bir yoksulun, bir bîcÂrenin işini gormek icin onunla birlikte ihtiyacı gorulunceye kadar yurumekten cekinmez ve buyuklenmezdi.” (Heysemî, IX, 20. Ayrıca bkz. NesÂî, Cuma, 31)
Peygamberimiz; cemaat icinde cocuk ve yaşlı varsa, cemaate kıldırdığı namazları uzun tutmazdı. Hatt Efendimiz, kavminin mescidinde namaz kıldırırken yatsı namazını uzattığı icin şikÂyet edilen Hazret-i MuÂz ’ı îkaz buyurmuştu.
HALİFE ŞU HURMA AĞACININ ALTINDADIR Rasûlullah -sallÂllÂhu aleyhi ve sellem- ashÂbının arasında otururdu. Bu sebeple; bir yabancı geldiğinde, hangisinin Efendimiz olduğunu sormadan bilemezdi. (NesÂî, ÎmÂn, 6)
Mesnevî ’de gecen Hazret-i Omer -radıyallÂhu anh- ile ilgili şu kıssa, bu tevÂzu hÂlinin hulefÂ-i rÂşidînde de devam ettiğini ne guzel aksettirir:
“Rum elcisi, Medîne-i Munevvere ’ye siyÂsî bir goruşme icin gelir. Halîfe Hazret-i Omer ’in sarayını sorar. Sorduğu kimseler ona;
«–Halîfe ’nin adı emîr ve halîfe olarak butun cihÂna yayılmışsa da, onun dunyaya ait bir koşku yoktur.» derler. Elci şaşırır, halîfeyi nerede bulacağını sorar.
Bir Arap kadın;
«–İşte senin aradığın Halîfe, şu hurma ağacının altındadır! Herkes yatakta, doşekte yatarken; o, bunların zıddı olan kumların uzerindedir!.. Git de, hurma ağacının golgesinde yatan zıll-i ilÂhîyi (Hakk ’ın golgesini) gor!..» der.”
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Yuzakı Dergisi, Yıl: 2020 Ay: Ekim, Sayı: 188
İslam ve İhsan
Tevazu Olgunluk Merdivenidir