
Hayırlı bir amel işleyeceğimiz vakit nelere dikkat etmeliyiz? Cunku yapılan her amel guzel bir niyet ve ihlas ile yapılmazsa Allah muhafaza heba olması gibi bir durum sozk konusudur. Mahşerde Rabbimiz'in huzuruna cıktığımız vakit ya butun amellerimiz ziyan olursa! Omur boyu calıştınız ve her gun 24 altın koydunuz bir kupun icine... Bitti omrunuz ve altınların sayım zamanı geldi.
İşinin ehli bir sarraf, tek tek aldı biriktirdiğiniz altınları ve saymaya başladı. Tek tek alıyor ve mihenk taşına vuruyordu altınları. O da ne? Mihenk taşına vurduğu altınlara şaşkın şaşkın bakmaya başladı birden. “Bunun ayarı duşuk” dedi birisi icin. Sonra oburu, sonra oburu icin aynı şeyleri soyledi peşpeşe...
Olan biteni seyrediyor ve şaşkınlıktan gozleriniz faltaşı gibi acılıyordu. Nasıl olurdu, onların her birini 24 ayar sayılsın diye biriktirmiştiniz. Altınlar, sayıldı, sayıldı, sayıldı... Sonunda....
Acaba 24 ayar diye biriktirdiklerimizin ayarı nasıl cıktı? Altın oranı ne, bakır oranı ne, demir oranı ne ve en kotusu curuf oranı ne? Bir omru fireden ibaret olanın, ya da olcme- değerlendirme safhasında netleri sıfır cekenin karşı karşıya bulunduğu husranı duşunun.
Hicbirimiz, boyle bir hikayemiz olsun istemeyiz. Bu husrandır.
Hele bu hikaye, bizim ahirete goturduğumuz amel defterini anlatıyor, ayarı duşuk altınlar da, bizim gunun 24 saatinde yapıp ettiklerimizin kalitesini gosteriyorsa, vay halimize...
.....
DEFO "HATA" NE DEMEK?
Bazan binlerce halı uretirsiniz, ya da elbise, veya kristal vazo... Herbiri servet değerinde... Sonra pazara sunulur urettiğiniz her şey. Ama halının deseninde “hata” bulunur, elbisenin rengi atmış olur ya da kristal vazoların kesiminde kusur vardır. Muşteri farkeder ve urettiklerinizin fiyatı, “defolu mal” seviyesine iner. Uretici icin felakettir bu.
.....
AMELLERİMİZ
Dunyada yapıp ettiklerimiz...
Onlarda da bir kalite istiyor, bizi dunya hayatında yaşamaya gonderen, 24 saatleri veren Kudret...
Bildiriyor ki bir gun her yapıp edilen icin bir kalite değerlendirmesi yapılacak. Her birimize sunulan omur emaneti, icini ne kadar guzel doldurabileceğimizin imtihanına matuf olarak verilmiş.
Geri donduğumuzde Rabbimizin huzuruna, “Guzel bir hayat defteri sunmak” son derece hayati bir şey onun icin. Butun bir ebedi hayatın kalitesini belirleyecek olan defter olacak cunku o. Cennet de onun icinde, cehennem de.
....
Neden kalitesi duşer insanın hayatta yapıp ettiklerinin? “Defo” nasıl nufuz eder insanın hayat yuruyuşune, davranışlarının, amellerinin bunyesine?
Şunlar uzerinde duşunulebilir:
-Titizlenmez insan.
İtina etmez. Gelişiguzel yapar. Yapması gerektiğini bilir, zaman ayırır, yapar, yapmış gibi hisseder kendisini ama, icini gercek anlamda doldurmaz, hakkını vermez... Aradan cıksın psikolojisi icine girer. Başka aciliyetlere kaptırır gonlunu, o ana denk duşen amelin hayati değerini unutur.
-Yoğunlaşmaz insan.
Teksif etmez yureğini yaptığına... Hayattaki herhangi bir işi yaparken de “El kÂrda gonul Yar ’da” olması gerekirken, mutlak anlamda Rabbin huzurunda bulunma idrakinin diri olması gerektiği zamanlarda bile gonul başka başka yerlerde dolaşır.
Allah ’ı unutmama, Allah Teala ile birliktelik idraki demek olan “Zikir”de bile Rabbini unutmak gibi mesela. Dil Lafza-i Celal ’i tekrar ederken, aklın, kalbin başka dunyalarda dolaşması gibi...
Namaz kılıp, abdestin hakkını vermemek, kıblenin hakkını vermemek, tekbirin, kıyamın, kıraatin, rukuun, secdenin hakkını vermemek gibi mesela. Niyet ettiği halde, hangi vakte niyet ettiğinin farkında olmamak, bir anlamda namaza girememiş olmak gibi mesela.
Şu soru hayati bir soru mu?
-Yarın, Rasulullah aleyhissalatu vesselam Efen­di­mi­zin bildirdiği gibi, kıldığımız namazların yuzde 10 ’u kabul olunmuşsa ne yapacağız?
İnfak edip, sadakanın hakkını vermemek. Kep­cesi ile verip, sapı ile goz cıkarmak. Başa kakarak, peşinden eza vererek, icini boşaltmak infakın...
Ustelik sadakaları “Karzı hasen Ğ guzel borc” olarak sunduğu Rabbi zulcelal, kendisine onceden “”Ey iman edenler, başa kakmak ve karşı tarafın gonlunu incitmek suretiyle sadakalarınızı sadaka olmaktan cıkarmayın” (Bakara, 264) diye uyarmışken...
Kendisinin iğrenerek alacağını başkasına sadaka olarak verip, sadakayı Rabbin kudret eline vermiş olmanın izzetini ortadan kaldırmak...
Ustelik Rabbi zulcelal kendisini “Sizin goz yummadan alamayacağınız adi şeyleri vermeye kalkışmayın. Biliniz ki Allah her şeyden mustağnidir” (Bakara, 267) diye uyarmışken...
Oruc tutmak, ama gozun, elin, dilin, kalbin yaşaması gereken imsakin hakkını vermemek.
Yarın, ahiret mihengine vurulduğunda kırk yıl, elli yıl tutulan orucların, birer ac kalmadan ibaret olduğu ortaya cıkarsa, ne olacak?
Haccetmek, ama Arafat ’ın, Tavafın, Sa ’yin, Ka­be ’nin hakkını vermemek.
Bunlar, amellerimizin dokusunu yaralayacak olan “fire” sebepleridir.
-Rasulullah Efendimiz aleyhissalatu vesselam, “Bir cok insan Kur ’an okur, okuduğu Kur ’an boğazından aşağıya gecmez.” buyuruyor. Boğazdan aşağı gecmeyen Kur ’an kalbe ulaşır mı, oradan uzuvlara taşınır mı, oradan amel haline donuşur mu ve Kur ’ansız amel ahirete taşındığında başına ne gelir?
Rasulullah Efendimiz Kur ’an ’la ilişkimizde ortaya cıkabilecek problemli durumu ifade buyuran bu sozleriyle, aslında, İslam ’ın butun unsurlarıyla ilişkimizi anlamlı, değerli, kaliteli kılmamız gerektiğini bildirmektedir. Allah Teala ile munasebetlerimizi, Rasulullah ile munasebetlerimizi, Kur ’an ile munasebetlerimizi anlamlı, değerli, kaliteli kılmak....
Bunun icin kuşanılması gereken hassasiyet ise şudur:
-Her ameli, her ruknune, her anına itina ederek, ozen gostererek, Rabbe sunulduğunu, O ’nun huzurunda kalitesinin sorgulanacağını bilerek, duşunerek yapmak gerekir, ona yoğunlaşarak yapmak gerekir.
-Niyeti yoğunlaştırmaz, netleştirmez insan.
Sevgili Peygamberimiz ’in “Ameller niyetlere gore değerlendirilir” şeklindeki hadisi şerifi, “Niyet amelin ozudur” hadisi, İmam Gazali ’nin “Niyet Amelden hayırlıdır” sozu, hep, amele, ona eşlik eden niyete gore bir değer, anlam, kıymet kazandırır.
NİYET VE İHLAS
“Niyet” Hadis-i şerifinde yer alan “Hicret sorgulaması”, mu ’mini, her daim “Hicretin kime?” sorusu ile başbaşa bırakır. Allah ve Rasulune mi, yoksa kavuşmak istediğin kadına mı, mala mı, statuye mi?
Niyet bir netleşme halidir. Bilinci toplama, durulma, teksif olma, karar verme halidir.
-İhlas titizliğini gostermez insan.
Her amelin kalitesi, Allah icin olup olmadığı, Allah rızasına bağlı olarak yapılıp yapılmadığı ile olculur.
Yiyecekler icin “Helal sertifikası” aranması gerektiği gibi, ameller icin de “İhlas sertifikası” aranmalıdır.
Amelin “İhlas sertifika­sı”nın varlığı ya da yokluğudur onu makbul kılan ya da kılmayan.
Riya ile, dunyada onemsediğimiz şu veya bu kişi gorsun diye, Allah ’tan başkasının beğenisini hedefleyerek yapmak, amelin kanseridir.
-Hayatın butunluğu idraki icinde yaşamaz.
Hayatın butunluğu idraki, insanı, dini hayat Ğ dunyevi hayat ayrımından cıkarır, butun hayatın Allah emaneti olduğu ve “Allah ’a tahsis edilmesi” gerektiği idrakine goturur. Bu idrake ulaşıldığı ve hayat ona gore tanzim edilebildiği takdirde, insanın uykusu, yemesi icmesi, hatta evlenip cocuk dunyaya getirmesi dahil, dunyevi, bedeni, fiziki, cinsel gibi gorulen tum hayatı, Allah Teala ile ilişkisine bağlanır. Bu durumda bazı insanların uykusu bile ibadete donuşurken, bazılarımızın ise ibadeti ibadet olmaktan cıkabilir.
Buna gore, hayatımızın butununde bir fire ile karşılaşmamak icin, işin en başında idrakimizi “İnna lillah Ğ Biz Allah ’a aitiz” noktasında “Mahyaye ve memati lillahi rabbil alemin Ğ hayatım ve olumum alemlerin rabbi olan Allah ’a aittir” noktasında odaklaştırmamız gerekir.
Rabbimiz bizleri, hayatının en ince ayrıntılarında, Zatını unutmayan, ihsan şuuru icinde, Allah ’ı goruyormuş gibi, kendisi O ’nu gormese de O ’nun kendisini gorduğu idraki icinde yaşamaya muvaffak kılsın.
Kaynak: Ahmet Taşgetiren, Altınoluk Dergisi, 2013 - Mart, Sayı: 325, Sayfa: 003
İslam ve İhsan