Bir darb-ı mesel olarak zikredilen “Akıl, akıldan ustundur.” sozu nicin denmiştir?Mevlana Hazretleri Mesnevi ’de buyurur ki:
“Her şeyi anlayan, idrak eden akıl bile, dostların ayrılığı ile yayı kırılmış okcu gibi şaşırır, kalır.” (c.3, 3693)
Akıl, İslam ’da, “akl-ı nÂkıs” olarak yÂd edilir. Bunun mÂnÂsı, aklı tek başına Hakk ’a ve hayra ulaşmaya kifÂyet edememesidir. Bu gercek, Cenab-ı Hakk ’ın akılla techiz eylediği kullarına bir de peygamberler gondermek sûretiyle yardım etmesi ile sÂbittir. Akıl, bir ferdin mes ’ul tutulması icin kablî (oncelikli) bir şarttır. Gercekten, her hukuk sisteminde, aklı olmayan biri cinÂyet işlese mÂzur gorulur. Boylelerine ceza verilmez. Cezaya carptırılan her suclu akıl ve şuuru tam kabul edildiğinden, bu muÂmeleye mÂruz kalır. Bu bile, aklın insanı yanlış hareket etmekten koruyacak bir mukemmelliğe sahip olmadığını gosterir.
Bu eksikliği sebebiyle, akıl, diğer selîm akıllarla takviye edilmelidir. Zîr bir darb-ı mesel olarak zikredilen “Akıl, akıldan ustundur.” dusturu, ehliyet ve liyÂkat sahibi insanlarla istişÃ‚renin de luzûmunu gostermektedir. Ferd ve toplum hayatındaki tekÂmule yardımcı olmak cihetiyle istişÃ‚re, Kur ’Ân-ı Kerim tarafından da muhtelif Âyetlerle emredilmiştir.
“…İşleri onlarla istişÃ‚re et!..” (Âl-i İmrÂn, 159)
“…Onlar işlerini şûr (istişÃ‚re) ile yuruturler …” (eş-ŞûrÂ, 38)
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Ab-ı Hayat Katreleri, Erkam Yayınları
İslam ve İhsan