Kuran-ı Kerim'de gecen bir ayette mealen şoyle buyrulur: "Allah (cc) sizlerin kalıplarınıza bakmaz, ancak muhim olan kalplerinizdir." yani bizlerin dış gorunuşu, giyimi kuşamı, yuz guzelliği bunlar Allah'ın katında insanlar arası bir ayrım değildir. Ancak bizlerin kalplerimizde Allah'a ve Resul'une olan muhabbet, havf, reca yani muhim olan takvadır. İşte Tasavvuf'ta kalp kavramı ile bir butun olarak gecen Nokta-i Suveyda lûgat ve ıstılahi anlamda nedir?
İnsanda, hayat suyunun ilk cıktığı yer, insanın merkezi kalbtir. Bu yuzden tarikatların hepsinde zikrullah kalbten cekilir. Zikir, daha acık bir ifadeyle soylemek gerekirse dervişin pınarın başladığı yere yani Evvel ’e doğru yaptığı manevî bir yolculuktur. Orada her şeyin yaratıcısı, zaman mekan otesi, Subhan olan Allah (cc.) vardır. Yani iman ve aşk vardır. Kudsi hadiste “ma vesi ’anî ardî vela semaî ve lakin yese ’unî kalbu abdi ’l-mu ’min” buyurulur.2 Yani; “Yere goğe sığmadım, ama inanan kulumun kalbine sığdım.”

Zikir cekerek kalb latifelerine yaptığımız uygulama, netice itibariyle Allah (cc.) ’a doğru donuş yani rucû ’ ameliyesidir. Cunku, “Biz O ’ndan geldik, sonunda yine O ’na doneceğiz.”3 ayetine gore, zikrullah uygulaması; olme, yani aslımıza, Allah ’ımıza donmektir.

İşte biz bu şekilde Allah ’tan başladık, yani “ve nefahtu fihi min ruhî”4 ayetiyle biz yola O ’ndan cıktık ve sonunda O ’na varacağız. Başlangıc yeri kalb latifesidir. Kalb latifesi calışmaya başlar, hayat başlar. En sonunda kalb durur, hayat durur. Gerek manen ve gerekse madden kalbi duran kişi oludur, vesselamÉ

Kalb, olumle hayatın izdivac ettiği yerdir. Burada acıklamadan gecmek istemediğimiz; ilginc olan ince bir husus var; bilindiği gibi metafizik olan kalb latifesi, başlangıc ve bitişi ifade eden merkezî bir noktadır. İşte manevî kalbte olduğu gibi maddî kalbte de benzer bir şekilde yapılanma merkeziyeti gorulur. Modern embriyoloji bilimi, ana rahmindeki bir yavrunun gelişimini gozlemlerken, hamileliğin 28. gununde ilk olarak kalbin teşekkul ettiğini tesbit etmiştir.5 Ve bu 28 gun, ay periyodudur. Diğer organlar, ondan sonra teşekkul ederler. En sonda da 26. veya 27. haftada goz ve onun siyah gozun bebeği ortaya cıkar.6 Goz bebeği kelimesinin Arapca karşılığı “el-insan”dır. İnsan kalbiyle başlar, gozunun siyah bebeğiyle (el-insan ’la) noktalanır. Ve bu hususa işaret eden Kur ’Ân ’da bir takım ayetler vardır.7

Biz bu yazımızda Allah kelimesini zikir olarak cekerken uzerine darp ettiğimiz/vurduğumuz maddî kalble de bağlantısı olan manevî kalbin “nokta-i suveyd”sını yani, kalbin kucucuk siyah noktasını bir kac makÂle hÂlinde inşÃ‚allah ele almak istiyoruz. Zira o siyah delik, maddî insanın değil, esas insanlığımızın başladığı yerdir.

LUGAT OLARAK NOKTA-İ SUVEYDÂ NEDİR?

Evet nedir bu nokta?

Ana karnında 4 aylıkken ruhumuzun ufurulduğu, yani bedene bağlandığı, olurken ve her gece uyurken (Zumer, 39/42) ruhumuzun girip cıktığı, zikri darb ettiğimiz bu nokta, acaba nasıl birşeydir. Şimdi hep beraber onu anlamaya calışalım:

Noktayı once lugatte ele alalım;

En-noktatu ’s-sevd ibaresi, nokta ve onun sıfatı siyahtan teşekkul etmiştir. Bu ifadede sıfat-mevsuf terkibiyle, mÂn vurgusu, “nokta” kelimesi uzerinde temerkuz etmiştir.

Nokta kelimesi lugatte, harekelemek suretiyle acıkca ifade etmek, noktalamak, kucuk parca, nokta, azıcık bir şey, konu, iş anlamlarına gelmektedir.8

Yani geneline bakıldığında noktanın lugatte; kucuk, az bir şey, nokta, parca gibi kucukluk anlam yapısına sahip olduğu gorulur.

Sevd kelimesi ise lugatte, beyazın zıddı, siyahlaştırmak, birinin siyahî cocuğunun olması, toplumun buyuk coğunluğu, el ve alındaki cizgiler, insanın yuzu, siyah buyuk yılan, iki siyah yani, su ve hurma, gece ve gunduz, kalb habbesi, arka, kıc, hurmayı cok yemekten karaciğerde meydana gelen ağrı, sancı vs. gibi manaları ihtiva eder.9

Lugat itibariyle sevdÂya, kalbte zikirle birlikte doğan veled-i kalbi hatırlatır bir şekilde, dunyaya gelen siyahî cocuk anlamının verilmesi oldukca ilgi cekicidir.

Sevd kelimesinin mana olarak bir acılımı da sevgidir, yani hubb ’dur. Arapcada bu, su kabarcığı anlamındadır. Kalbin habbesi, yani onun sevgi kuresi veya yarım kuresi kelime, mana acısından konumuzla ozel olarak bağlantılıdır. Ve nokta dairenin veya kurenin en mikro duzeyde kucultulmuş halidir. Yani sevd kelimesinde de dolaylı olarak nokta manası vardır. Lugatte sevd ’nın insan yuzu manasına geldiğini nazara alırsak, irfanî gelenekte insanın yuzu/vechi, onun ozunun dışa acılmış zahiri olarak duşunulduğunu goruruz. Kısaca, luğat mÂnÂdan ıstılÂhî mÂnÂya giden ince mana bağlantıları vardır.

ISTILAHÎ OLARAK NOKTA-İ SUVEYDÂ NEDİR?


Şimdi siyah noktanın, yani tabir-i Âharla kara deliğin, tasavvufi acıdan, kavram olarak nasıl bir mana muhtevasına burunduğunu gorelim.

Once Muhyiddin-i Arabi ’nin onculerinden sayılan İbn BerrecÂn ’nın konuyla ilgili goruşlerini ele alalım. Bu hususla alakalı olarak o şoyle der:

“Bazıları kalbin iki deliğinin olduğunu soyluyorlar. (fi ’l-kalbi tecvifÂni) Kalbteki bu iki deliğin/noktanın biri zahirî delik olup buna “fuad” adı verilir. Bu, aklın ve İslam ’ın yeridir. (Yani dışa, dunyaya acılır) İkinci delik ise batınî olup buna da “kalb” adı verilir. Bunda da basiret, işitme, anlayış ve muşahede vardır. Cunku ikinci delik iman mahalli olup Allah ’a acılır. “vudd” kalbin fuad ’ındadır. ‘vudd ’ kalbin icine girdiği zaman ‘hubb ’ adını alır.”10

Burası Kur ’Ân ’ın indiği, ruhun bedene girip cıktığı yer, kalbin batınını teşkil eden ikinci kısımdaki kara delik/noktadır. Yani bu kara delik olan “ve nezzelehu ala kalbike” (ŞuarÂ, 26/193) diye Kur ’Ân ’da vahyin indiği yer diye gecen kalb, işte bu ikinci, yani batınî kalb karadeliğidir. Yani bu, zaman mekan otesi, imana Allah ’a acılan bir kapıdır. Nitekim Hallac-ı Mansur Kitabu ’t-Tavasin ’de kalbin bu yonune; “kapı” adını verir.11

Nokta-i suveyd ile ilgili goruşleri anlatmadan once bu noktanın sadırda sadece bir tane olduğunu soylemek isteriz. Yani kalbimiz ic ice beş katmanlı/katlı bir yapı ise nokta-i suveydÂ, bu yapının giriş kapısıdır.

Necmeddîn DÂye ’nin ifadesiyle bu siyah nokta, kalbin gaybı mukÂşefe mahallidir.12

Sadırdaki latîfelerin/letaifin hepsinin başlangıcı, bu siyah noktadır. Zahirî itibarıyla, beyne acılan ve İbn BerrecÂn ’ın “fuÂd” diye tabir ettiği bolumu ise beyne, oradan da zamanla, mekanla sınırlı olan dunyaya acılır. Kalbin siyah noktası ise onun Allah ’a acılan zamansız mekansız yonudur. Yere goğe sığmam diyen Allah ’ın sığdığı nokta işte burasıdır. Aynı zamanda kainat da o nokta-i suveydÂya/o noktaya, durulu olarak sığar. O nokta, Kur ’Ân ’ı Kerim ’in nazil olduğu, direkt insanın temelinin temeli olan kalbtir. Ayrıca, Rabbani-Muceddidi yolu buyuklerinden Mir Muhammed Nu ’man, ahfÂyı anlatırken onun yerinin ensede, beynin suveydasında/kara noktasında olduğunu soyler.13

Kaynak: Prof. Dr. Ethem Cebecioğlu, Altınoluk Dergisi, 2014 - Mayıs, Sayı: 339, Sayfa: 026

Dipnotlar: 1) Kehf, 18/45. 2) Aclunî, Keşfu ’l-HafÂ, C. II, s. 229. Hadis no:2256. 3) Bakara, 2/156. 4) Hicr, 15/29. 5) Keithy Moore, T.V.N. Persaud, İnsan Embriyolojisi, Cev. Mehmet Yıldırım, İmer Okar, Hakkı Dalcık, İst. 2002, ss. 349-405. 6) Murat Bulut, Bir Bebeğin Oluşum Hikayesi, s. 4; Lale Taşkın, Doğum ve Kadın Sağlığı Hemşireliği, Ankara 2009, IX. Baskı, ss. 78-9. 7) Bkz. Bakara, 2/7; Nur, 24/37; Nahl, 16/108. 8) İbn Manzur, Lisanu ’l-Arab, C. VII., s.417. 9) İbn Manzur, Lisanu ’l-Arab, C. III, ss. 225-8. 10) İbn BerrecÂn, Şerhu EsmÂillahi ’l-HusnÂ, C. II, s. 311. 11) Ethem Cebecioğlu, Tasavvuf Terimleri ve Deyimleri Sozluğu, Nokta-i Suveyd md. 12) Necmeddîn DÂye, MirsÂdu ’l-İbÂd, Tahran 1453, s. 110. 13) Mir Muhammed Nu ’man, Risale-i Suluk, Karaci 1969, s. 9; ayr.bkz. Necdet Tosun, İmam Rabbanî Ahmed Serhindî, İst. 2009, s. 58.
İslam ve İhsan