Heva nedir? Heva ve heveslerimiz bizleri nasıl ele gecirir? Bizler Allah (c.c) ve Resul'unun (s.a.v) dediklerinden sapmadığımız surece bunlara tam manasıyla bir bağlılık sergilediğimiz zaman nefsimize karşı iyi bir gard almış olacağız. Fakat bunların dışında yaşanan bir hayat heva ve heveslerin kontrolunde olacaktır. İşte ayet ve hadisler ışığında heva ve heveslerimiz, bizlere olan duşmanlığı...
HEVÂ NEDİR?

İnsanın nefsÂnî arzu ve duşuncelerine de hev denilmiştir. İnsan dunya hayatı icinde hev ve hevesine meylettikce, Hakk ’a olan ahdine vefÂsızlık eder. Şehvet ruzgÂrına kapıldıkca, iffete olan sadÂkatinde kopmalar onu tehdit eder. Ofke kasırgalarına kapıldıkca, akıl başından ucar gider.

Peygamber Efendimiz, nefsin hev ve hevesine karşı dÂim îkaz buyurur:

“Ummetim adına en cok korktuğum şey; nefislerinin hevÂlarına uymalarıdır.” (Suyûtî, CÂmiu ’s-Sağîr, I, 12)

“Akıllı kişi, nefsine hÂkim olup onu hesaba cekerek olum otesi icin calışandır. Ahmak da nefsini hevÂsına tÂbî kıldığı hÂlde Allah ’tan (hayır) umandır.” (Tirmizî, KıyÂmet, 25; İbn-i MÂce, Zuhd, 31)

Nefsin hev ve hevesine uymak, Âdet AllÂh ’a şirk koşmaktır. Cunku Rabbi, HÂlık ’ı ve İlÂh ’ı olan AllÂh ’ın emirlerini bırakıp; kendi nefsinin arzularını yerine getiren ve nefsinin bÂtıl duşuncelerine tÂbî olan kişi, kendi nefsini ilÂh edinmiş demektir. Âyet-i kerîmede buyurulur:

(Ey Rasûlum!) NefsÂnî arzularını kendisine ilÂh edinen kimseyi gordun mu? Artık ona Sen mi vekil olacaksın?” (el-Furkān, 43)

Bu hÂle surukleyen gaflettir. Gaflet ise;

İki gozunun onune iki parmağını koyarak kişinin kendi kendisini Âm kılması gibidir.

Gaflet, hakikatlere karşı kalbe bir perde cekilmesidir. Mayın tarlasında pervÂsızca koşmak gibidir. Âdet ucurumların kenarında dikkatsizce dolaşmaktır.

Gaflet, kuzunun kurda sevdÂlanmasıdır.

Gaflet, kulun ebedî hayatına zehir sacan mÂnevî bir hastalıktır. Onu, en oz tabiriyle;

“Kulun, kendisini yoktan var eden Rabbini unutması” şeklinde tarif edebiliriz. CenÂb-ı Hakk ’ı unutan bir gonul, gaflet girdabına kapılır ve selÂmet sahiline varamadan ziyÂn olup gider.

Âyet-i kerîmede bu kimseler icin şoyle buyrulur:

“AllÂh ’ı unutan ve bu yuzden AllÂh ’ın da onlara kendilerini unutturduğu kimseler gibi olmayın. Onlar yoldan cıkan kimselerdir.” (el-Haşr, 19)

Gaflet, anlık zevkler uğruna ebedî bir saÂdeti felÂkete uğratmak, fÂnî olan dunya hayatını bÂkîye, yani sonsuz cennet hayatına tercih etmek hamÂkatidir.

Gaflet, gunun ortasında guneşi kaybetmeye benzer. Gaflete duşmuş bir kimse, okyanus ortasında dumeni kırılmış bir gemiye benzer ki, hangi girdapta boğulacağı belli değildir.

Gafil bir kimse, hayatı nefs gozluğuyle seyrettiğinden, bir gun mutlaka karşılaşacağı olum, diriliş, hesap ve sırat gibi zor menzilleri unutur. İlÂhî nimetler karşısında nankorluk ederek pervasızca gunahlara dalar. CehÂlet, şehvet, ihtiras, kibir, gurur, cimrilik ve ofke gibi hamÂkat manzaraları sergiler. Bu sebeple;

Dînimizde nefsÂnî arzulara asla uymamak, yani gaflete dûcÂr olmamak; diğer taraftan ise dÂim vahyin ışığında Hakk ’ın emir ve yasaklarına, Allah Rasûlu ’nun sunnet-i seniyyesine tÂbî olmak, esastır.

Havanın istikrarsızlığı gibi, hev da gelgectir. Hevesler saman alevi gibidir. Mu ’min bu gecicilik ve dağınıklıktan kurtulmalı, istikamet ve istikrara kavuşmalıdır.

Hazret-i MevlÂn der ki:

“–Ey insan! Senin gonul dunyan bir misafirhÂnedir.

Sana gelen gamlar ve sururlar sende bir misafirdir. Sakın onların dÂimî olduğunu zannetme!

Gelen fÂnî gamlara uzulme, cunku onlar gidicidir (hepsi de senden ayrılacak birer yolcudur).

FÂnî sururlara da sevinme; zira onların da bekāsı yoktur.”

Demek ki;

Gonul dunyasında fÂnî endişe ve sevincler izÂle edilmeli, fakat orada îman ve takv kokleşmelidir.

Kabir taşlarında dÂim bir irşad ve îkaz olmak uzere;

«Huve ’l-bÂkî» yazar.

MÂnÂsı:

“BÂkî olan, fÂnilikten munezzeh olan yalnızca O Allah ’tır!”

Kaynak: osmannuritopbas.com
İslam ve İhsan