Âyet ve hadisler ışığında bir muslumanın başka bir musluman uzerinde ki hakları, birbirimize kardeş kılındığımız ve birbirimize karşı takınmamız gereken unsiyetler...

Âyetler

وَاخْفِضْ جَنَاحَكَ لِمَنِ اتَّبَعَكَ مِنَ الْمُؤْمِنِينَ [215]

“Sana uyan mu ’minlere alcak gonullu davran!”
Şuar sûresi (26), 215

Allah TeÂl İslÂmiyet ’e gonul veren kullarını Resûlullah Efendimiz ’e emanet ediyor. Onlara karşı mutevazi davranmasını, yardıma ve korunmaya muhtac olanları himaye etmesini tavsiye buyuruyor.

MU ’MİNLERE KOL KANAT GERMEK

Bu sadece Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem ’e değil, onun şahsında butun mu ’minlere yapılmış bir tavsiyedir. Zira Yuce Rabbimiz mu ’minleri birbirine kardeş yapmış, sonra da onlara birbirinin derdiyle ilgilenmeyi, birbirinin yarasına merhem olmayı ve kardeşlerinin sıkıntılarını gidermeyi emretmiştir.

Şu halde mu ’minler kardeş olduklarını hicbir zaman unutmayacak, birbirlerine asla kaba davranmayacak, kendilerini diğer kardeşlerinden ustun gormeyecek, onları kucumsemeyecek, onlara kardeş gozuyle bakacak, onlardan bir kabalık gorunce hemen yuz cevirmeyecek, insan tabiatı boyledir diyerek, kardeşlerine karşı anlayışlı olacaktır.

İyi bir mu ’minin diğer mu ’min kardeşlerine karşı alcak gonullu ve merhametli, kÂfirlere karşı ise onurlu ve zorlu olması gerektiği Kur ’an ’ın buyruğudur [MÂide sûresi (5), 54].

TEVÂZÛ SAHİBİ OLMAK

Hadisler

603- وعن عِيَاضِ بنِ حِمَارٍ رضي اللَّه عنه قال : قال رسول اللَّه صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم : « إِن اللَّه أَوحَى إِليَّ أَنْ تَواضَعُوا حتى لا يَفْخَرَ أَحَدٌ عَلى أَحدٍ ، ولا يَبغِيَ أَحَدٌ على أَحَدٍ » رواه مسلم .

İyÂz İbni HimÂr radıyallahu anh ’den rivayet edildiğine gore Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şoyle buyurdu:
“Allah TeÂl bana: O kadar mutevÂzi olun ki, kimse kimseye boburlenmesin; kimse kimseye zulmetmesin, diye bildirdi.”

Muslim, Cennet 64. Ayrıca bk. Ebû DÂvûd, Edeb 40; İbni MÂce, Zuhd 16, 23

İyÂz İbni HimÂr

Temim kabilesinden olan İyÂz ’ın hayatı hakkında fazla bilgi yoktur. Basra ’da yaşadığı ve Hz. Peygamber ’den otuz hadis rivayet ettiği bilinmektedir. İbni Hacer, bazı fakihlerin bir insana HimÂr denmeyeceğini ileri surerek babasının adını değişik şekilde okumaya kalktıklarını, fakat doğrusunun boyle olduğunu soylemektedir.

Allah ondan razı olsun.

Acıklamalar

TevÂzu alcak gonullu olmak demektir. Daha geniş mÂnasıyla soyleyecek olursak, tevÂzu, hakkı kabul edip ona boyun eğmektir. Hak ve doğru olan bir şey, yaşca buyuk veya kucuk, insanlar arasındaki itibarı bakımından değerli veya değersiz her kim tarafından ortaya konmuşsa, itiraz etmeden kabul etmektir. Hakikate boylesine teslim olan kimselere de mutevÂzi insan denir.

MutevÂzi insan kimseye haksızlık edemez. Zira haksız olan kimse; zÂlim, kendinden başkasını beğenmeyen, burnu yukarılarda olduğu icin de onundeki değerleri goremeyen basiretsiz bir kimsedir. Aşırı gururu sebebiyle hakikatin her yerde ve herkesin eliyle ortaya cıkabileceğini kabul edemez.

İnsanın mÂnevî dunyasını perişan eden bu sakat duşunceye yakalanmamak icin tevÂzuu Hasan-ı Basrî hazretleri gibi anlamak gerekir. TÂbiîn neslinin bu buyuk Âlimine gore tevÂzu, evinden cıkıp giderken yolda rastladığın her muslumanın senden ustun olduğunu kabul etmektir. Aynı anlayışa sahip olan buyuk sûfi Fudayl İbni İyÂz (o. 187/803), KÂbe ’yi tavaf ederken, kendisi gibi zÂhid ve muhaddis olan Şuayb İbni Harb ’e şoyle demişti:

Şuayb! Eğer bu yılki hacca seninle benden daha kotu bir kimse katılmıştır diye duşunuyorsan, bil ki, bu cok fena bir zandır.

Demek oluyor ki, mutevÂzi olmayan insan, kendini beğenmiş zavallı bir zÂlim olmaktan oteye gecemez. Diğer bir deyişle kibirli bir kimse kendini herkesten ustun gorduğu ve hakka boyun eğmediği icin başkalarına mutlaka zulmeder.

Hz. Omer ’in adaleti, hakka kayıtsız şartsız teslim olmaktan kaynaklanır. Onun bu yonunu dikkate değer bir misÂlle belirtelim. Hz. Omer halife olduğu yıllarda bir gun ashÂb-ı kirÂmdan CÂrûd İbni Muall ile yolda giderken karşılarına Havle Binti Sa ’lebe cıktı. Artık yaşlanmış olan Havle, Hz. Peygamber zamanında genc bir hanımdı. Yaşlı kocasıyla arasında gecen bir olayı Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ’e şikÂyet etmiş, meselesini halletmek uzere MucÂdele sûresinin ilk Âyetleri nÂzil olmuştu. İşte bu hanım sahÂbî:

- Omer! diye seslendi.

Hz. Omer durunca Havle ona şunları soyledi:

Biz seni bir hayli zaman “Omercik” diye bilirdik. Sonra buyudun “delikanlı Omer” oldun. Daha sonra da sana “Mu ’minlerin Emîri Omer” dedik. Allah ’dan kork ve insanların işleriyle ilgilen. Zira Allah ’ın azabından korkan kimseye uzaklar yakın olur. Olumden korkan, fırsatı kacırmaktan da korkar.

Bu sozler uzerine Hz. Omer duygulandı ve ağlamaya başladı. Onun bu haline uzulen CÂrûd, Havle ’ye donerek:

- Yeter be kadın! Mu ’minlerin Emîri ’ni rahatsız ettin, dedi. Hz. Omer arkadaşına şunları soyledi:

- Bırak onu istediğini soylesin! Sen bu kadının kim olduğunu biliyor musun? Bu, şikÂyetini Allah TeÂl ’nın arş-ı a ’lÂdan duyup değer verdiği Havle ’dir. Vallahi beni geceye kadar burada tutmak istese, namazımı kılıp gelir yine onu dinlerdim.

Yukarıdan beri anlatmaya calıştığımız tevÂzu işte budur. Hak karşısında boylesine boyun bukenler, CenÂb-ı Hak katında aziz olurlar.

Hadisimiz 1593 numarayla tekrar gelecektir.

HADİSTEN OĞRENDİKLERİMİZ


1- Allah TeÂl birbirimize karşı mutevazi olmamızı emretmektedir.

2- Kullarının kucumsenmesini, horlanmasını, onlara haksızlık edilmesini uygun gormemektedir.

3- Peygamber Efendimiz ’in bu hadiste “Allah bana bildirdi (vahy etti)” buyurması, CenÂb-ı Hakk ’ın ona Kur ’Ân-ı Kerîm ’den başka şeyleri de bildirdiğini gostermektedir. Resûlullah ’ın ilhamla, gonlune bir bilginin konulmasıyla, uykuda kendisine bir şeyin oğretilmesiyle, bir melek aracılığıyla veya daha başka yollarla bilgilendirilmesi sebebiyle hadîs-i şerîfler, Kur ’an ’dan sonra dinimizin ikinci kaynağı kabul edilmektedir.
İslam ve İhsan