
Kur ’an ahlakıyla ahlaklanmak ne demektir? Kur ’an-ı Kerim ’i anlamak, kavramak, hissedip duyabilmek ve esrarına vakıf olabilmenin yolu...Mevlnana Hazretleri Mesnevi ’de buyuyrur ki:
“Kur ’Ân-ı Kerîm, peygamberlerin hÂl ve evsÂfıdır. Okuyup tatbik edersen, kendini peygamberler ile, velilerle goruşmuş farzet!”
“Kur ’Ân okuduğun hÂlde, onun emirlerine uymaz ve Kur ’Ân ahlÂkını yaşamaz isen, peygamberleri ve velîleri gormenin sana ne faydası olur?”
“Peygamber kıssalarını hakkıyla okudukca, ten kafesi, can kuşuna dar gelmeye başlar.” (c.1, 1516-1518)
Kur ’Ân-ı Kerîm, insanları hidÂyete erdirerek, onlara duny ve Âhıret saÂdetini kazandırmak uzere gonderilmiştir. O, bu maksadı sağlamak icin, irşÃ‚dını, farklı uslûp ve beyÂnlarla bircok mevzûya temÂs etmek sûretiyle gercekleştirir. Bu mevzûlar icinde bilhassa peygamberler ve onların gonderildikleri kavimlerle ilgili olarak anlatılan kıssalar ehemmiyetli bir yer teşkil eder. Bu kıssaları okuyan insanlar, AllÂh ’ın rÂzı olduğu peygamberlerle sÂlihlerin kavuştukları nimetler ve Cenab-ı Hakk ’a isyan eden kÂfir ve zÂlim guruhun helÂkı hakkında pek cok mÂlûmÂt sahibi olacak ve istikÂmet ehli olarak hayatını tanzim edeceklerdir.
KUR ’AN-I KERİM ’İ EN İYİ ANLAYANLAR Kur ’Ân-ı Kerim ’de zikrolunan peygamberlere aid bu kıssalardan yeterince istifade edebilmek icin, insanın ic Âlemini de buna hazırlaması gerekmektedir. Nitekim Kur ’Ân-ı Kerîm, Âyetlerin derûnî mÂnÂları uzerinde duşunmemenin, kalplerdeki kilitten kaynaklanabileceğini şoyle beyÂn eder:
“Onlar, Kur ’Ân ’ı inceden inceye duşunmezler mi? Yoksa, kalplerinde kilitler mi var?” (Muhammed, 24)
Âyet-i kerîmenin muhtevÂsına gore, Kur ’Ân-ı Kerîm ’i anlamak, kavramak, hissedip duyabilmek ve esrÂrına vÂkıf olabilmek icin selîm bir kalbe ihtiyac vardır. Cunku Kur ’Ân-ı Kerîm, esrÂrını ancak selîm bir kalbe gore acar. Kur ’Ân-ı Kerîm ’in en buyuk mufessiri Hazret-i Peygamber (sallÂllÂhu aleyhi ve sellem) olduğu icin butun hadîs-i şerîfler, Kur ’Ân-ı Kerîm ’in tefsîri mÂhiyetindedir. Hazret-i Peygamber ’den sonrakiler arasında en buyuk ve gercek mufessirler, ilmi ile Âmil olup Hazret-i Peygamber (sallÂllÂhu aleyhi ve sellem) Efendimiz ’in kalbî hayÂtından hisse alan Âlim evliyÂullÂhdır. Nitekim bu husûsta MevlÂn hazretleri şoyle buyurur:
“Kur ’Ân-ı Kerim ’i en iyi anlayanlar, onu yaşayanlardır.”
KesÂfetle buğulanmış ve kararmış kalblerin Kur ’Ân-ı Kerîm ’den alacağı hicbir şey yoktur. Nitekim İslÂm ’ı araştıran batılı musteşriklerde, zÂhirî ilim olup kalbî hayÂt olmadığı icin Kur ’Ân onlara hidÂyet vermez ve esrÂrını acmaz. AllÂh TeÂl buyurur:
“…Onlar, butun mûcizeleri gorseler de îmÂn etmezler! Doğru yolu gorseler de yol edinmezler! Fakat azgınlık yolunu gorurlerse, hemen ona saparlar. Bu du­rum, onların Âyetlerimizi yalanlamalarından ve onlardan gÂfil olmalarından ileri gelmektedir.” (el-A ’rÂf, 146)
KUR ’AN AHLAKI İLE AHLAKLANIN Kur ’Ân okumaktan maksad, onun ahlÂkı ile ahlÂklanmaktır. Nitekim Peygamber (sallallÂhu aleyhi ve sellem) Efendimizin vefatından sonra, Hazret-i Âişe ’ye onun ahlÂkını sorduklarında:
“–Onun ahlÂkı Kur ’Ân ’dan ibÂretti.” (Muslim, MusÂfirîn 139; NesÂî, KıyÂmu ’l-leyl 2) buyurmuştur.
Kur ’Ân ’sa, ahlÂk bakımından insanı melekten ustun kılmaya Âmil hukumler ihtiv etmektedir. Hazret-i MevlÂnÂ, zikredilen beyitlerinde, anlayarak Kur ’Ân okumanın Hazret-i Peygamberin ahlÂkı ile ahlaklÂnmayı te ’mîn edeceğini ifade buyurmaktadır. Kur ’Ân ’daki ahlÂk, Peygamber Efendimizin lisanında; “ilÂhî ahlÂk” tÂbir edilmiş ve o muazzez varlık ummetine, “AllÂhu TeÂl ’nın ahlÂkı ile ahlÂklanınız!” (MunÂvî, et-TeÂrîf, s. 564) buyurmuştur.
İbn-i Abbas ’ın şu kıssası, Kur ’Ân ahlÂkına ne guzel bir misaldir. Adamın biri, İbn-i AbbÂs ’a cirkin sozler soyledi. İbn-i AbbÂs (radıyallÂhu anh) ise sukût etti. Adam hayretler icinde, İbn-i AbbÂs ’a nicin mukÂbele etmediğini sordu. İbn-i AbbÂs da:
“–Bende uc haslet var ki, bunlar sana cevap vermeme mÂnîdir.” buyurdu ve o hasletleri şoyle sıraladı:
“–Birincisi, AllÂh ’ın KitÂbı ’ndan bir Âyet okunduğunda; keşke butun insanlar, benim şu duyduğumu bilseler, diye temennî ederim.
İkincisi, Musluman bir hÂkimin adÂleti tevzî ettiğini duyunca cok sevinirim. HÂlbuki, o hÂkimle hicbir maddî-mÂnevî alÂkam yoktur. (Ben, sadece İslÂm ’ın guzellikleri neşrolunduğu ve adÂlet tevzî olunduğu icin sevinirim.)
Ucuncusu, Muslumanların beldesine yağmur yağınca da cok sevinirim, hÂlbuki o beldede ne otlayan bir hayvanım, ne de bir arÂzim vardır. (Zîr din kardeşlerimin sevinci, beni mes ’ûd etmeye yeter.)
(Benim gonlum bu hÂldeyken, sana cevap vererek nasıl olur da bir Musluman gonlunu incitebilirim!..) dedi.” (Heysemî, Mecmau ’z-ZevÂid, c. IX, s. 284)
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Ab-ı Hayat Katreleri, Erkam Yayınları
İslam ve İhsan