
Peygamber (s.a.v.) Efendimizin ummetine olan sevgisi ve muhabbeti nasıldı?Hazret-i Mevlana Mesnevi ’de buyurur ki:
“Hazret-i Peygamber buyurmuştur ki:
“Ey ashabım! Ey ummetim! Ben size bir babadan daha şefkatli ve merhametliyim.” (c.3, 1934)
Peygamber Efendimizin ummetine muhabbeti, elbette bir babanın evlatlarına muhabbetiyle mukayese edilemeyecek derecede buyuk ve şiddetlidir. Siyer kitapları, bu gerceğin fiilî tezÂhurleriyle doludur. Bu konuda zikredilebilecek binlerce misal vardır. O, ummeti acken yememiş, icmemişti. Hatta karnına taş bağlamak sûretiyle bu aclığını bastırmaya calıştığı zamanlar olmuştu. Namaz kıldırırken bir cocuğun ağlamaya başladığını duysa, namazı uzatmaz, kısa sûreler okuyarak namazını tamamlardı. En zor zamanlarda, ummetinin en onundeydi. Uhud ’da, Huneyn ’de ordu bozguna uğrayıp dağılırken o yerini muhafaza etmiş, hatta zaman zaman duşman hatlarının icinde kalmıştı. Bazı gazvelerde de geride kalarak askerlerin toplanmasına ve birliğe yetişmelerine yardım ederdi. O ’nun ummetine duşkunluğu, Kur ’Ân-ı Kerim ’de şoyle beyÂn edilmiştir:
“Andolsun! Size icinizden (oyle) bir peygamber geldi ki, zahmet cekmeniz O ’nu incitir ve uzer. Size cok duşkundur; mu ’minlere cok merhametlidir, onlara hayır diler.” (et-Tevbe, 128)
Bu Âyette AllÂh TeÂlÂ, Peygamberini, kendine has “Raûf ve Rahîm” isimleriyle taltîf ve takdîm etmektedir.
O, fiiliyle, kavliyle ve ahlÂkî yaşayışıyla butun insanlığı kuşatan bir rahmetti; yol gostericiydi. HidÂyet yolunda her turlu meşakkat ve cilenin en buyuğu, O ’nun omuzlarındaydı. O, aldığı ilÂhî vazîfeyi, en mukemmel bir şekilde îf ediyordu. Bu husûsda oyle bir sabır ve gayretin icindeydi ki, bÂzen kendisini harÂb etmemesi icin îkÂz-ı ilÂhî sÂdır olurdu.
İnsanların selÂmeti icin Hazret-i Peygamber (sallÂllÂhu aleyhi ve sellem) ’in gosterdiği bu yuksek fazîlet, Kur ’Ân-ı Kerîm ’deki şu Âyette ifÂdesini bulur:
“(Rasûlum!) Onlar îmÂn etmiyorlar diye neredeyse kendine kıyacaksın!” (eş- ŞuarÂ, 3)
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Ab-ı Hayat Katreleri, Erkam Yayınları
İslam ve İhsan