Doğuştan gelen bedensel ve ruhsal ozurde sahibinin kabahati yoktur. Anne-babanın yanlış tercih ve davranışlarından kaynaklanmışsa vebali onlara aittir. Bu turlu ozurluler merhamet celbeder. Onları gorup gozetmek sağlıklı olanların gorevidir. Onlara yardımcı olmak bir bakıma sağlıklı olmanın zekÂtıdır, şukrudur. Kişinin hatasından kaynaklanmayan ve sonradan meydana gelen ozurler de aynı cumledendir. Sahibinin hatası sebebiyle oluşan ozurluluk durumları busbutun himaye dışı bırakılacak değildir. Fakat oncelik, doğuştan gelen ve şahsi kusurdan kaynaklanmayan ozurluluk hallerinedir.Yuce Mevl kullarını birbirleriyle imtihan ediyor. Zenginlik-fakirlik, hastalık-sağlık, genclik-ihtiyarlık vs. hepsi imtihan sebebidir. “Sizi birbiriniz icin imtihan aracı yaptık. Bakalım sabredecek misiniz? Rabbin hakkıyla gorendir.” (Furkan, 20)

ÂmÂyı goren; gozun, topalı goren; ayağın, hastayı goren; sağlığın kıymetini bilir. Bu hal şukre vesile olur. Ozurlulere bu yonden teşekkur borcluyuz. Zira bize sahip olduğumuz nimetlerin kıymetini ve şukru hatırlatıyorlar. Onlara olan teşekkur dilden ziyade nimet ve imkanların onlarla paylaşılması şeklinde olmalıdır. Makbul olan şukur kavlî olan değil, fiili olandır.

Mevl hic kimseye gucunun ustunde sorumluluk yuklemez. Bundan dolayı ÂmÂ, topal, hasta, yaşlı, fakir vs. gibi mazeret sahipleri bir takım gorevlerden muaftırlar. Mesela, fakir zekatla yukumlu değildir. “Kore gucluk yoktur. Topala gucluk yoktur, hastaya da gucluk yoktur.” (Nur, 61)

Bu turlu ozur sahiplerine ozel ilgi gostermek veya yeni tabirle pozitif ayırım yapmak gerekir. Guclu ve sağlam olan zaten kendi ihtiyacını kendisi karşılar, aslolan gucsuz ve ozurlunun elinden tutmaktır. Onlardan sadır olan hatalarda başkalarının hataları gibi sayılmaz. Mazur gorulurler.

Hz. Peygamber (s.a.v) Kureyş ’in ileri gelen muşriklerini İslam ’a davetle meşgul olurken, vaziyeti gormeyip yuksek sesle: Ya Rasûlallah! Allah ’ın sana oğrettiklerinden bana da oğretseniz diyen Abdullah İbn Ummi Mektum ’a karşı yuzunu ekşittiği icin Mevl tarafından uyarılmıştır. Efendimiz bu zatı her gorduğunde cubbesini onun altına serer ve: Rabbimin beni azarlamasına sebep olan zat merhaba! diye ona iltifat ederdi.

Belirttiğimiz ozur ve ozurluler yanında birde asla mazur gorulmeyen, merhamet değil, nefret celbeden ozur ve ozurluler vardır. Gerceği gormemek, gerceği işitmemek, gerceği soylememek gibi korluk, sağırlık ve dilsizlikler iradî ve inÂdi olduğu icin hem cok tehlikelidir, hem de tedavileri cok zordur. Zira bunlar bu turlu korluk, sağırlık ve dilsizliği bilerek ve isteyerek tercih etmektedirler. Hastalıklarının farkında olmadıkları icin tedaviyi de duşunmezler. Bunlar Mevl ’nın verdiği melekeleri kotuye kullandıkları icin zalimdirler, bu yuzden merhamet yerine nefret celbederler. Mevl tabiriyle en kotu varlıklar bunlardır. “Şuphesiz yeryuzunde hareket eden canlıların Allah katında en kotusu akıllarını kullanmayan (gerceği gormeyen) sağırlar, dilsizlerdir.” (Enfal, 21)

Hz. Peygamber (s.a.v.): “Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır” buyurarak gercek dilsizliği ve tehlikesini belirtmiştir. Gozleri olup da gerceği gormeyen, dilleri olup da gerceği soylemeyen, kulakları olup da hakikati işitmeyenler kasten insanlık dışına cıkanlardır. “Yeryuzunde gezip dolaşmadılar mı ki, duşunecek kalpleri, işitecek kulakları olsun. Gercekte gozler değil goğuslerdeki kalpler kor olur.” (Hac, 46)

“Andolsun ki biz, cinler ve insanlardan, kalpleri olup da bunlarla idrak etmeyen, gozleri olup da bunlarla gormeyen, kulakları olup da bunlarla işitmeyen bir coklarını cehennem icin var ettik. İşte bunlar hayvanlar gibi, hatta daha da aşağıdadırlar. İşte bunlar gafillerin ta kendileridir.” (A ’raf, 179)

Belirtilen kimseler, kendilerine verilen bu yetenekleri tersine kullandıkları icin cehennemlik olmuşlardır. Hayvanlar sorumlu olmadıkları icin bunlardan daha ustundurler. Allah ’ın verdiği insani yetenekleri ahlÂkî ve insani istikamette kullanmamak emanete hıyanetliktir, bir bakıma insanlıktan tecerruttur.

Gonulleri kor olanlar doğruları eğri, eğrileri doğru gorurler. Bunların kılavuz secilmesi ucuruma doğru yol almak demektir. Hz. İsa ne guzel soylemiş: “Onları bırakın. Onlar korlerin kor kılavuzlarıdır. Eğer kor koru yederse her ikisi de cukura duşer.” (Matta, 15/14) Kastedilen korluğun manevi korluk olduğu malumdur. Asıl korluk de budur. “Doğrusu gozler kor olmaz, fakat goğuslerdeki kalpler korleşir.” (Hac, 46)

ÂMÂNIN İMAMLIĞI KABUL OLUR MU?

Bazı alimler ÂmÂnın imametini mekruh gormuşler, zira elbisesine, vucuduna değen pisliği gorememiş olabilir. Fakat gonul gozu kor olanlar, gunahları, haramları fark edemezler, kotulukleri iyilik, ifsadı ıslah sanırlar. Allah muşrikleri pislik olarak nitelendirmiştir. (Tevbe, 28) Cunku pisliğin asıl kaynağı manevi korluktur. Hz. İsa yukarıdaki sozunu acıklarken şoyle demiştir. “Cunku kotu duşunceler, katiller, zinalar, fuhuşlar, hırsızlıklar, yalan şehadetler, kufurler yurekten cıkar. İnsanı kirleten şeyler bunlardır.” (Matta: 15/19)

İNSANA NASIL BAKMALI?

Mevlana ne guzel soylemiş: Adama baktığın zaman onun hakikatini gor. Onu İblis gibi su ve toprak gorme, toprağın otesinde yuzbinlerce gul bahcesi var. Sen balcıktan yaratılan adama bakma. Ona uflenen nefesi gor. O nefese hayran ol. Yuruyeceksen sana ayak lutfedene doğru yuru, bakacaksan sana goz verenin eserlerine doğru bak, onu gormeye calış.

Dunyada ve ulkemizde bedensel engelliler ve ozurluler haftası ilan ediliyor. Bu hafta munasebetiyle bir takım faaliyetler icra ediliyor. Engelliler lehine tedbirler alınıyor. Bu elbette guzel. Fakat ruhlardaki manevi engeller icin de ozel zaman ve programlar belirlemek gerekir. Zira manevi engeller, maddi engellerden daha onemli. Bu engeller belki ilk bakışta farkedilmiyor. Fakat işin arka planı son derece muhim. Bunlar sinsi kanser hucresi gibi baştan farkedilmeyip gec kalındığında iş işten gecmiş oluyor. Kin, haset, yalan, gıybet, duşmanlık gibi hastalıklar ruhları curutuyor, ruhları curuyenler insanlıktan cıkıyor. Canavarlaşıyor. Hırsla kor olan gozler gerceği gormuyor. Manevi gıdayla doymayan gonuller daima aclık cekiyor. Ateşe durmadan odun atmak gibi ihtiras alevleri Âfakı sarıyor. Dunyamız yangın yerine donuyor. Yaşadığımız felaketlerin, acıların asıl kaynağı manevi korluk, manevi sağırlık, manevi aclıktır.

Bedenler ruhların bineği mesabesindedir. Binek onemlidir, fakat bineği istediği istikamete yonlendiren bilinc daha onemlidir. At sahibine gore kişner derler. Suvarisi duzgun olmayan at işe yaramaz. Butun mesele ruhun guzelleştirilmesi, ruhi hastalıkların tedavisidir.

Mevlana ne guzel demiş: “Parfumu hep bedenine sureceğine biraz da ruhuna sur. Beden nasıl olsa curuyup toprak olacak.” Kalıcı olan gecici olandan daima daha onemli ve daha kıymetlidir.

İSTANBUL'UN BEREKETİ

Allah yolunda, insanlık, hak ve hakikat yolunda ilerlerken bizi engelleyecek olan bedensel engellerden ziyade ruhsal engellerdir. Bedensel bir ozre sahip olmadıkları halde sudan bahaneler uydurup harbe katılmayan sağlamlar yanında, ozur sahibi oldukları halde savaşa katılmakta ısrar edenleri gormekteyiz. İstanbulumuzun bereketi Ebû Eyyub el-Ensari hazretleri cok yaşlı olduğu zamanlarda bile cihattan geri kalmamıştır. Ensardan Amr b. Cemuh ’un tavrı son derece dikkat cekicidir. Ağır şekilde topal olduğu halde Bedir Savaşına katılmak istemiş fakat oğulları tarafından engellenmiş, Uhud Savaşına iştirak etmek isteyince oğulları yine topallığını ileri surerek engel olmaya kalkışınca Rasûlullaha gelmiş ve: Ya Rasûlallah! Oğullarım seninle harbe katılmama engel olmak istiyorlar. Allah ’a yemin ederim ki ben bu topal halimle cennete gitmek istiyorum, demiş. Rasûlullah da: Allah seni mazur goruyor. Sana cihat farz değil buyurmuş, oğullarına da: Babanıza engel olmayın. Ola ki Allah onu şehitlikle mukafatlandırır. Amr b. Cemuh, silahını kuşanıp evden ayrıldı ve; Allah ’ım bana şehitlik nasip eyle, beni aileme şehitlikten mahrum olarak dondurme diye dua etti. Mevla da duasını kabul buyurdu ve şehit oldu. Rasûlullah bunun uzerine şoyle buyurdu: “Kudretiyle yaşadığım Allah ’a yemin ederim ki, onu cennete topallayarak girerken gordum.”

Niceleri bedenen sağlam, ruhen ozurlu, niceleri de bedenen ozurlu fakat ruhen sağlam. Aslolan beden ve ruh sağlığına birlikte sahip olmaktır. Her ozru gidermeye, her ozurluye şefkatle yaklaşmaya calışmalıyız. Fakat ruhları ozurlu olanların daha cok tedaviye muhtac olduklarını da unutmamalıyız. Mevla ’dan goz ve gonul aydınlığı, ruh ve beden sağlığı niyaz ederiz.

Kaynak: Ali Rıza Temel, Altınoluk Dergisi, Sayı: 368, Ekim 2016
İslam ve İhsan