Nasıl ki ham bir demire şekil vermek icin onu ateşe koyup yumuşatır ve sonra cekicle dover iseler, gonuller de muhabbet ateşiyle ısıtılmadan kolay kolay alıcı hÂle gelemez. Muhabbet dolu bir gonulden gelmeyen ifadeler, gonullerde bir tesir meydana getiremez.
Kendimizi toplumdaki seviye ile değil, ashÂb-ı kiram ile mîzÂn etmeliyiz. Yani kendimize, Allah Rasûlu ’nun mÂnevî eğitimiyle yetişen sahÂbe neslini fiilî kıstas/olcu almalıyız.

Onlar; muallimleri olan Allah Rasûlu -sallÂllÂhu aleyhi ve sellem- ’i nasıl dinlediler, nasıl izlediler, nasıl duygu beraberliği icinde yaşadılar, nasıl hÂliyle hÂllendiler, nasıl ahlÂkıyla ahlÂklandılar?

Tasavvuf da nebevî eğitim metodunu kullanır. Kulun; AllÂh ’a vuslat yolculuğunda nasıl bir yol izleyeceğini, Hak dostlarının ornek şahsiyetinde sergiler. Demek ki insanın şahsiyet inşÃ‚sında en buyuk ihtiyacı guzel bir ornek şahsiyet. Bu sebeple de en muhim hizmet, guzel bir ornek olabilmek. Emr-i bi ’l-mÂruf ve nehy-i ani ’l-munker hizmetini once kendi rûhunda hazmederek hÂl ile temsil kıvÂmına erebilmek.

Bu bir peygamber mesleği, en hayırlı hizmet…

Eğitimde muvaffakiyet icin muhabbet sermÂyesini guzelce kullanmayı bilmek şarttır. Bu da sevmek ve sevdirmekle olur. Talebe hocayı severse, dersi de sever. Eğitimci talebesini severse, onlara daha tesirli bir tÂlim ve terbiyede bulunur. Eğitimci, mesleğini severse onda hızla terakkî eder. Zira muhabbet, alÂka ve unsiyeti beraberinde getirir. İnsan neyle unsiyet ederse; onu oğrenir, onu anlatır, onunla olur.

O HÂLDE MUHABBETİN ESÂSI NEDİR?

Muhabbet, iki kalp arasındaki bir nevî cereyan hattıdır. Karşılıklı akımı sağlayan bu hat, eğitim soz konusu olduğunda hoca ile talebe arasındadır. Ailede baba ile evlÂdı, anne ile cocuğu arasındadır. Bu hat; ne kadar guclu olursa karşılıklı hÂl ve şahsiyet transferi, in ’ikÂs ve insibağ o nisbette artış gosterir.

Eğitimde muvaffak olmanın birinci şartı; sevilen bir eğitimci olmaktır. Sevilen eğitimci de, muhabbeti kullanmayı bilendir. Nasıl ki ham bir demire şekil vermek icin onu ateşe koyup yumuşatır ve sonra cekicle dover iseler, gonuller de muhabbet ateşiyle yumuşatılmadan kolay kolay alıcı hÂle gelemez. Muhabbet dolu bir gonulden gelmeyen ifadeler, gonullerde bir tesir meydana getiremez.

Peygamber Efendimiz ’in fÂrik vasfı; sevilen bir eğitimci olmasıydı. AshÂbı O ’nu cok seviyordu. O ’na;

“Anam-babam, canım Sana fed olsun y RasûlÂllah!” diye hitÂb ediyorlardı. O ’na hayvanÂt, nebÂtÂt ve cemÂdÂt bile Âşıktı. Hurma kutuğu O ’nu nasıl seviyordu ki, hicrÂnına dayanamayıp ağladı. Sahibinden eziyet goren deve; gelip O ’nun merhametine, şefkatine sığındı.

Muhabbetin bir safha ilerisi dostluktur.

DOSTLUK NASIL MEYDANA GELİR?

Dostluk, sevenin sevilende kendi husûsiyetlerini gormesinden kaynaklanır.

Peygamber Efendimiz -sallÂllÂhu aleyhi ve sellem- de sahÂbîleriyle boyle bir muhabbet ve dostluk bağı tesis etmiştir. Bunun neticesinde de sahÂbe nesli; nebevî ahlÂk ile ahlÂklanmış, Allah Rasûlu ’nun hÂliyle hÂllenmiş, insanlık semÂsının yıldız şahsiyetleri olarak muhteşem bir fazîletler medeniyeti inşÃ‚ etmişlerdir.

Muhabbetli bir eğitimci-talebe munasebeti, fizikteki birleşik kaplar misÂlidir.

Fakat eğitimde muvaffak olmak icin muhabbet de tek başına kÂfî değildir. Eğitimcinin anlatabilme kabiliyeti, talebenin de anlama kabiliyetinin olması lÂzımdır. Bu takdirde talebe; kabiliyeti nisbetinde, hocasıyla aynîleşmeye kadar varan bir istifÂde imkÂnına kavuşur.

MeselÂ; Peygamber Efendimiz ’in ashÂbı icinde O ’nunla aynîleşme istikametinde en cok mesafe alan talebesi Ebûbekir Sıddîk -radıyallÂhu anh- idi.

Rasûl-i Ekrem -sallÂllÂhu aleyhi ve sellem- Efendimiz ’in kalbî istîÂbı bizim idrÂkimizin cok cok otesindedir. Hazret-i Ebûbekir Efendimiz ’in kalbi de kendi istîÂbı kadarıyla da olsa Efendimiz ’in kalbî duyuşlarıyla aynîleştiği icindir ki hakkında, Âyet-i kerîmede; «ikinin ikincisi» buyuruldu.

Kaynak: osmannuritopbas.com
İslam ve İhsan