
Rabbimiz, kulunun istihkar edilmesinden kucuk gorulup incitilmesinden bile rÂzı olmaz. Muhyiddin-i Arabî Hazretleri ’nin yaşadığı hadise ne kadar ibretlidir...Mevlana Hazretleri Mesnevi ’de buyuruyor ki:
“İnsanı inciten kişinin, AllÂh ’ı incittiğinden haberi yoktur. O bilmiyor ki, bu kupun suyu, Hakk ırmağının suyu ile birleşmiştir.” (c.1, 2520)
AllÂh ’ın bir mahlûkunu rencide eden bir muÂmelenin, o mahlûktan once CenÂb-ı Hakk ’ın gadabını tevlîd edeceğini duşunmek gerekir. Cunku AllÂh, mahlûkÂtına muhabbette harîstir. Bundan dolayıdır ki, gunahkÂr, yani Rabbine Âsî olan bir kulun bile gunah ve kusurunun zikredilip şuyû bulmasını menetmiş ve bunu “gıybet” nÂmıyla, ağır gunahlardan biri olarak ilÂn buyurmuştur.
GUNAHKAR GENCİN İBN ARABİ HAZRETLERİ ’Nİ ŞAŞIRTAN DAVRANIŞI CenÂb-ı Hak, “…Ona rûhumdan (kudretimden) ufledim...” (el-Hicr, 29; SÂd, 72) buyurarak kendisine yaklaşmak icin insana istidÂt vermiş ve onu en guzel şekilde “ahsen-i takvîm” sırrıyla yaratmıştır. Bu yuzden Rabbimiz, kulunun istihkar edilmesinden kucuk gorulup incitilmesinden bile rÂzı olmaz. RivÂyet edilir ki, Muhyiddin-i Arabî Hazretleri bir sahilden gecerken, testiyi başına dikip şarap icen bir genc gordu. Aynı genc bir yandan da yanındaki bir kadına taşkınlık ediyordu. Muhyiddin-i Arabî icinden şoyle gecirdi:
“–İnsan, mahlûkÂt icinde kendisini en aşağı bilmeli, mutevÂzî olmalı; ama ben herhalde şu gunahkÂr gencten daha ustunum. Şarap da icmiyorum, laubÂli hareketler ve ahlÂksızlıklar da yapmıyorum.”
Tam o sırada denizden bir feryad duyuldu:
“–Batıyoruz, İmdÂd!..”
Bu sesi duyan genc, elinden testiyi atarak kaşla goz arasında denize fırladı ve birkac dakika icinde boğulmak uzere olan dort kişiyi kurtararak sahile taşıdı. Sonra da olan biteni hayretler icinde izleyen İbn-i Arabî Hazretleri, biraz once aklından gecen tereddutlerine cevap buldu ve:
“–Bak, o kucumsediğin, gunahkÂr ve hakîr gorduğun genc, dort kişiyi birden kurtardı. Ya sen ne yaptın!? Bir kişi bile kurtaramadın!..”
Bu kıssada da anlatıldığı uzere, zÂhirî davranışlarını gorduğumuz birtakım kişilerde, goremediğimiz bazı kabiliyet ve cevherler olabilir. Peygamberlerin dışında, hicbir kimsenin son nefes garantisi yoktur. Bu bakımdan tasavvuf ehli, AllÂh ’ın kullarını istihkarı, kalbin cinÂyeti olarak kabul etmişlerdir.
Kaynak: Osman Nurı Topbaş, Ab-ı Hayat Katreleri, Erkam Yayınları
İslam ve İhsan