FirÂset nedir? Firasetli insanın ozellikleri nelerdir? Peygamberimizin (s.a.s.) hayatından firaset ornekleri.FirÂset, peygamberlerin sıfatlarından bir cuzdur. İnce bir zek ile muhatabın aklının seviyesine gore davranmaktır. Zîr bir kimseyi sevindiren bir davranış, diğer bir kimseyi uzebilir. Dolayısıyla insan terbiyesi, onun psikolojik durumunu tespit edebilmek ve hadiselerin iki uc merhale sonrasını hesap edebilmekten gecer.
2 ŞEYİ UNUT 2 ŞEYİ UNUTMA FirÂsetin şaheseri, olum bilmecesini halletmenin gayreti icinde olmakla başlar. Zîr fÂnî Âlemde sırlara ve hakîkate Ârif olabilmek, ancak “olmeden evvel olebilmekle” mumkundur. YÂni nefsÂnî ve dunyevî arzulardan vazgecebilmek zarûrîdir. Hak dostları, bu hususta şu dustûrlara riÂyet ederler:
İki şeyi unutma:
1. AllÂh ’ı ve
2. Olumu.
İki şeyi de unut:
1. Sana yapılan fenalıkları
2. Yaptığın hayır ve iyilikleri.
Bize yapılan fenÂlıkları unutmak, affetmek olarak gercekleştirildiği takdirde, bu daha buyuk bir fazîlettir. Cunku kul, affede affede ilÂhî affa mazhar olur. Âyet-i kerîmelerde buyurulur:
(Rasûlum!) Sen af yolunu tut, iyiliği emret ve cahillerden yuz cevir.” (el-A ’rÂf, 199)
“Bir iyiliği acıklar yahut gizlerseniz veya bir kotuluğu (acıklamayıp) affederseniz, şuphesiz AllÂh da ziyÂdesiyle affedici ve kÂdirdir.” (en-NisÂ, 149)
“…AllÂh ’ın sizi affetmesini istemez misiniz?..” (en-Nûr 24/22)
PEYGAMBERİMİZİN HAYATINDAN FİRASET ORNEKLERİ İbn-i Omer (r.a.) anlatıyor:
“Bir adam Resûlullah ’a gelerek:
«–Hizmetciyi ne kadar affedeyim?» diye sordu. AleyhissalÂtu vesselÂm Efendimiz susup cevap vermedi. Adam tekrar:
«–Ey AllÂh ’ın Resûlu! Hizmetcimi ne kadar affedeyim?» diye sordu.
Bu def Fahr-i KÂinÂt Efendimiz (kesretten kinÂye olarak):
“–Her gun yetmiş defa affet!” cevabını verdi. (Ebu DÂvud, Edeb, 123-124/5164; Tirmizî, Birr, 31/1949)
Resûl-i Ekrem (s.a.s.) Efendimiz ’in dunyÂya ved Ânında, fem-i muhsinlerinden sÂdır olan şu son sozleri ne kadar mÂnidardır:
“Namaz! Namaza dikkat ediniz! MÂlik olduğunuz (koleler, kadınlar ve cocuklar) hakkında AllÂh ’tan korkunuz!” (Ebû DÂvûd, Edeb, 123)
Bir başka hadîs-i şerîfte ResûlullÂh (s.a.s.) buyururlar:
“İnsanlara borc para veren comert biri vardı. O kişi, hizmetcisine:
«–(Borc verdiğimiz) fakire (borcu almak icin) varırsan (odeme imkÂnı temin edememişse), ondan vazgec ve onu affediver (alacağımızı hibe et)! Umarım AllÂh da bizi affeder.» derdi.
Sonunda adam AllÂh ’a kavuştu ve AllÂh da onu affetti.” (BuhÂrî, EnbiyÂ, 54; Muslim, MusÂkÂt, 31)
İşte bu, firÂsettir. Bizim de boyle davranmamız icin Âlemlerin Efendisi tarafından gonullerimize takdim edilmiş yuce bir hÂldir. Bu hÂle erenler, AllÂh dostu olurlar. Onun icin hicbir AllÂh dostu, ahmak olmaz. Hicbir ahmak da Hak dostluğuna yukselemez.
Hz. Peygamber ’e (s.a.s.) bir kimse methedildiği zaman:
“–Onun aklı nasıl?” buyururlardı.
CenÂb-ı Hak, Âyet-i kerîmelerde sık sık:
“Akıl etmezler mi? Duşunmezler mi?” buyurur.
YÂni AllÂh TeÂlÂ, kullarına, kalbe bağlı olarak aklı kullanmaları hususunda ısrar etmektedir.
EN BUYUK FİRASET En buyuk firÂset, istikbal bilmecesini cozmektir. Onu cozen kimse de artık hicbir fÂnîden incinmez, hic kimseyi de incitmez. Her hÂdisedeki murÂd-ı ilÂhîyi ve ezel-ebed sırrını sezer. Hak rızÂsına gore davranır.
HÂlid-i BağdÂdî Hazretleri buyurur:
“Rabbine karşı dÂima edebi muhÂfaza et! HÂdiselerin, CenÂb-ı Hakk ’ın takdîriyle meydana geldiğini unutma. Arada vÂsıta olan ne varsa, sadece birer izÂfî sebepten ibÂrettir.”
KENDİNİ BİLENLERİN 3 VASFI Ehl-i gonul buyurur:
“İnsanlar arasında kendini bilenler, şu uc vasfa sahip olanlardır:
1. RuzgÂrı bile incitmeyenler,
2. Kendi ad ve sıfatlarını soylemekten edeb edenler,
3. HÂlık ’ın mahlûkuna merhamet ve şefkat ile nazar edenler.”
HÂsılı incitmeme ve incinmeme hususunda kalbî seviyemiz: “Seni oldurmeye gelen, sende dirilsin.” dustûrunu gercekleştirebilecek bir kıvamda olmalıdır.
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Ab-ı Hayat Katreleri, Erkam Yayınları
İslam ve İhsan