Kur ’an ’da Allah ’ın methettiği mutevÂzî kullar kimlerdir? Rahman ’ın has kullarının ozellikleri.Mevlana Hazretleri Mesnevi ’de buyurur ki:
“Nefsini alcak goren kişiye, ne mutludur. Dağ gibi kendini ustun goren kişinin de vay hÂline.”
“Şunu iyi bil ki, bu kibir, ululanma, kendini herkesten ustun gorme hÂli, oldurucu bir zehirdir. Ahmaklar, bu zehirli şarabı icerek sarhoş olurlar.” (c.4, 2746-2747)
Bir mumin bir cok beşerî meziyetlere sahip olmasına rağmen nefsini kifayetsiz telakkî ederek tevÂzû tacı ile taclanması gerekir ki, olgunluk yolunda ilerleme nasib ve lutfuna mÂlik olsun. Zir kendini mukemmel kabul edenler, eksiklerini duzeltmeye yonelmezler. Cunku o eksikliklerin varlığını kabul etmezler. Bu, ancak o eksiklikleri idrak edip kendini boburlenmekten koruyabilenlerin işidir. Bundan dolayıdır ki hadîs-i şerîfte:
“Kim AllÂh TeÂl ’nın rızÂsı icin bir derece tevÂzû gosterirse, bu sebeple AllÂh onu bir derece yukseltir. Kim de AllÂh ’a karşı bir derece kibir gosterirse, AllÂh da onu bu sebeple bir derece alcaltır, netîcede onu esfel-i safilîne (aşağıların aşağısına) atar.” (İbn-i MÂce, Zuhd, 16) buyrulmuştur.
RAHMAN ’IN KULLARININ OZELLİKLERİ Âyet-i kerîmede, AllÂh ’ın methettiği mutevÂzî kullar şoyle tarif edilmektedir:
“RahmÂn ’ın kulları ki, yeryuzunde vakar ve tevÂzû ile yururler, cÂhiller kendilerine (hoşa gitmeyecek) lÂflar attığı zaman, «SelÂm!» derler (gecerler).” (el-FurkÂn, 63)
Diğer Âyet-i kerîmelerde ise, insanın kibir ve boburlenmekten vazgecmesi emredilmekte ve şoyle buyurulmaktadır:
“Yeryuzunde boburlenerek dolaşma!.. Cunku sen (ağırlık ve azametinle) ne yeri yarabilir, ne de dağlarla ululuk yarışına girebilirsin!” (el-İsrÂ, 37)
“Kucumseyerek insanlardan yuz cevirme ve yeryuzunde boburlenerek yurume! Zîr AllÂh, kendini beğenmiş, ovunup duran kimseleri asl sevmez!” (LokmÂn, 18)
Şurasına dikkat etmelidir ki, tevÂzû bir kul icin meziyet olmakla beraber, AllÂh ’ın kendisine lutfettiği ni ’metlerini yok saymaya sebep olmamalıdır. Buradaki incelik, o ni ’metlerin idrÂkinde olmakla beraber, bunları, Cenab-ı Hakk ’a izÂfe edebilmek dirÂyetidir. Buna dinde “tahdis-i ni ’met”, yani ni ’metlerin, CenÂb-ı Hakk ’a Âid olmak şartıyla varlığını idrak edip şukurde bulunmak denir. Bu kibirlenme değildir. Kibirlenme, o nimetleri nefsine aid kabul etmek, yani kendinden bilmektir. Karun ’u, nefsinin anaforunda helÂke surukleyen ve nihayet yerin dibine gecmesine sebep olan bu “benlik”tir. Şu hÂlde MevlÂn hazretlerinin yukarıdan beri, akıl, irÂde, tevÂzû ve kibir gibi mefhumlar hakkında irad eylediği sozleri bu fikrî zeminde telakkî etmek gerekir.
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Ab-ı Hayat Katreleri, Erkam Yayınları
İslam ve İhsan