Tasavvufî uslûp; gunÂha olan nefreti gunahkÂra taşırmamayı ve gunahkÂra ofkelenmek yerine acımayı gerektirir. Îman nîmetinden mahrumlara veya nefsÂnî zaaflara kapılmış olanlara, yılanların soğuk ve zehir sacan diliyle değil, rahmet lisÂnıyla yaklaşarak evvel gonullerini fethetmek îcÂb eder.
İslÂm kardeşliği, nesep kardeşliği gibidir, hatt daha da ileridir. İnsanın, gunÂha suruklenen akrabÂsını silip atması cÂiz olmadığı gibi, kardeşlik edindiği bir kimseyi de hat ve gunahları sebebiyle tamamen reddetmesi ve dışlaması da uygun olmaz. Doğru olan, duşeni elinden tutup kaldırmaktır.


MevlÂn Hazretleri ’nin dergÂhındaki bir sohbet esnÂsında, sarhoşun biri cıkagelir. Dervişler onu inciterek dışarı cıkarmak isterler. Hazret-i MevlÂnÂ, o sarhoşun hakîkati aramak icin dergÂha sığınan bir insan olduğunu duşunerek onu incitenlere hitÂben;

“–Şarabı o icmiş, fakat siz sarhoş olmuşsunuz!” îkÂzında bulunur.

Bunun icin Allah TeÂlÂ, Peygamber -sallÂllahu aleyhi ve sellem- Efendimiz ’e akrabÂları hakkında:

“Eğer Sana isyÂn ederlerse,«Ben sizin amelinizden berîyim!»de.” (eş-ŞuarÂ, 216) buyurmuştur. CÂlib-i dikkattir ki CenÂb-ı Hak; “Sizin yaptığınızdan berîyim.” demesini emretmiştir, “Sizden berîyim.” demesini değil!.. Yani gunÂha olan nefreti, gunahkÂra taşırmamak îcÂb eder.

Mu ’min, din kardeşinin huzûrunda veya gıyÂbında, onun hoşlanmayacağı sozleri soylemekten kacınmalıdır. Ancak emr bi ’l-mÂrûf ve nehy ani ’l-munker husûsunda, sukûta musÂade yoktur. Yani gerektiğinde din kardeşini îkÂz icin munÂsip bir lisanla, tenhÂda, gozlerden uzak olarak, baş başa nasihatte bulunmak zarûrîdir. Boyle bir durumda onun hoşlanıp hoşlanmadığına bakılmaz. Zira bu îkazlar, her ne kadar gorunuşte ağırına giderse de, gercekte onun icin buyuk bir iyiliktir.

Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Hak Dostlarından Ornek Ahlakından, Erkam Yayınları.
İslam ve İhsan