
İstiğnÂ, ham huviyetten kurtulup kemÂle eren sÂlih ve sÂdıkların kalbî bir vasfıdır. Gonul zenginliği ile eldekine kanaat ederek, daha fazlasına tenezzul gostermemektir.İstiğnÂ, “KanÂat, bitmez-tukenmez hazînedir.” hadîs-i şerîfi mûcibince, kalbin mÂnen zenginleşerek huzura ermesidir.
Mekkeli muhÂcirlerden Abdurrahman bin Avf -radıyallÂhu anh- anlatır:
“Biz her şeyimizi Mekke ’de bırakıp Medîne ’ye hicret ettiğimiz sıralarda RasûlullÂh -sallÂllÂhu aleyhi ve sellem-, benimle EnsÂr ’dan Sa ’d bin Rebî arasında kardeşlik kurmuştu. Bunun uzerine, Sa ’d bin Rebî:
“–Ben, mal bakımından EnsÂr ’ın en zenginiyim. Malımın yarısını sana ayırdım. İşte malım, buyur.” dedi.
Abdurrahman bin Avf -radıyallÂhu anh- ise butun bunlardan mustağnî bir tavırla ona:
“–AllÂh malını ve imkÂnlarını sana hayırlı ve mubÂrek eylesin kardeşim. Benim bunlara ihtiyÂcım yok. Sen bana carşının yolunu gosteriver, kÂfî…” dedi.
ŞUKREDEN ZENGİNLER
Abdurrahman bin Avf -radıyallÂhu anh- carşıya gidip ticÂrete başladı. Cok gecmeden epeyce bir kazanc sağladı ve ağniyÂ-yı şÃ‚kirîn (şukreden zenginler) zumresine dÂhil oldu.
Aradan yıllar gecti ve mu ’minler İslÂm ’ın guclu ve ihtişÃ‚mlı devrini idrÂk ettiler. Birgun iftar vaktinde Abdurrahman bin Avf -radıyallÂhu anh- ’ın onune, oğlu birkac ceşit yemek koyduğunda, o bundan mahzûn olarak:
“–Mus ’ab bin Umeyr şehîd olduğu zaman, cesedini ortecek bir kefen bulunamadı. Uzerine sarılan kefen kısa geldi; başı ortulse ayağı, ayağı ortulse başı acık kalıyordu. Sonunda kefenini başına doğru cektik ve ayaklarını da guzel kokulu bir ot ile orttuk! Hazret-i Hamza -radıyallÂhu anh- şehîd olduğunda da, uzerini ihtiyar kadınların giydiği eski bir hırka ile ortmuşlerdi.
Bana ise, CenÂb-ı Hak dunyada bu kadar cok nîmet bahşediyor. Acab ukbÂda tenkîs mi edecek?! Acab Âhiret'teki hakkımı bu dunyada mı tuketiyorum? Yarın AllÂh ’ın huzûrunda bu nîmetlerin hesÂbını nasıl vereceğim?!” dedi ve yaşlı gozlerle sofrayı terk etti.
İşte İslÂm buyuklerinin, Hak yolunda kalben sergiledikleri ustun bir kulluk ve dunyaya karşı alÂkalarını aksettiren ne guzel bir zuhd ve istiğn hÂli. Zîr onların Âleminde zuhd, AllÂh sevgi ve korkusu ile O ’ndan başka her şeyin kalbde değerini yitirmesi, gonulde bir kıymet ifÂde etmemesi; istiğn da, zuhdun ust seviyesi olarak kalben yaşanmaktaydı.
Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Son Nefes, Erkam Yayınları, 2013
İslam ve İhsan