CenÂb-ı Hak, niyeti hÂlis olanın, azını cok eyler. Kucucuk bir hayrı sebebiyle kulunu buyuk mukÂfatlara nÂil kılar. Bunun icindir ki ihlÂsla verilen bir dirhem, gonulsuz verilen binlerce dirhemden kıymetlidir. Yani infÂk edilen meblÂğın cokluğu veya azlığı değil, sahip olunan imkÂna kıyasla ne nisbette olduğu, ne kadar gonulden ve hÂlis niyetle verildiği muhimdir.
Zira hadîs-i şerîfte buyrulduğu uzere:

“Mu ’minin niyeti (maksat ve ihlÂsı) amelinden hayırlıdır.” (Suyûtî, CÂmiu ’s-Sağîr, II, 194)

Bu bakımdan niyet hÂlis olursa, kucuk bir iyilik bile buyur. İhlÂsla yapılan infaklar gunahlara kefÂret olur.

Allah Resûlu Efendimiz ’in bildirdiği uzere, susuzluktan soluyan bir kopeğe su veren gunahkÂr bir kadın, sırf bu merhameti sebebiyle gunahları affedilerek cennete nÂil olmuştur. Buna mukÂbil, bir kediye merhametsiz davranarak, onun aclığına aldırış etmeyen ibÂdet ehli bir kadın da cehenneme dûcÂr kılınmıştır. (Bkz. Muslim, SelÂm, 151-153)

Bu yuzden kÂmil bir mu ’min olabilmek icin CenÂb-ı Hakk ’ın rızÂsı yolunda hÂlis niyetle gayret etmek, buyuk-kucuk ayırmadan her hayra harîs olmak îcÂb eder. Hatt infak ufkunun insanlardan oteye hayvanÂta ve nebÂtÂta kadar genişlemesi, HÂlık ’ın merhamet nazarıyla mahlûkÂta bakış tarzının kazanılması gerekir.

İnfakta ihlÂsa lutfedilen bereketin en muhim tezÂhurlerinden biri de, hayır muesseselerine nasîb edilen hizmet omrudur. HelÂl maldan ve ihlÂsla kurulan muesseseler, temelindeki mÂnevî mayanın sağlamlığı nisbetinde uzun omurlu olur.


KUL VE HAYVANÂT HAKKI


Bu hususta asırlardır İstanbul semÂlarına rûhÂniyet katan SuleymÂniye kulliyesi, sayısız misallerden biridir. Kulliyeyi yaptıran KÂnûnî Sultan Suleyman, kul hakkından cok korkar, Âdil bir halîfe olmaya gayret ederdi. ŞeyhulislÂm Ebussuûd Efendi ’nin temele ilk taşı koyması ile başlayan inşaat tamamlanınca KÂnûnî, mîmÂrından işcisine kadar herkesi topladı. CenÂb-ı Hakk ’a hamd ettikten sonra konuşmasına başladı:

“Ey din kardeşlerim! Bu cÂmi-i şerîf AllÂh ’ın izni ile tamamlanmıştır. Yanlışlıkla veya unutularak ucretini alamayan veya hakkı yenen varsa, gelsin hakkını alsın! Olabilir ki, o kimse burada değildir. Bulunanlara ricÂm ola; onlara bildireler! Onlar da gelip bizden haklarını alalar!..”

Kulliyenin inşÃ‚sında calıştırılan hayvanlar icin dahî bir program yapılmış; at, merkep ve katırların dinlenme ve cayırda otlama saatlerine dikkat edilmiş, hicbir canlının hakkının ihlÂl edilmemesine Âzamî gayret gosterilmiştir. Bu mÂbedin inşÃ‚sında kul ve hayvanÂt haklarına boylesine titizlik gosterilmesi, belki de SuleymÂniye CÂmiî ’nin esrarlı ve k ’bına varılmaz rûhÂniyetinin temel hikmetlerinden birini teşkil etmiştir.


SULEYMANİYE CAMİÎ'NİN İBADETE ACILIŞI


Bu muazzam kulliyenin inşÃ‚sı, mîmÂrî dehÂnın zirve şahsiyeti Sinan eliyle gercekleştirilmiştir. O derviş gonullu mîmar, taşların yerlerine abdestsiz konulmamasına dahî dikkat etmiştir. Halk ağzındaki yaygın şu sozler, gerceğin tam ifÂdesidir:

“SuleymÂniye ’nin sahibi Sultan Suleyman, mîmÂrı Sinan, hamuru îmandır...”

CÂminin acılış merÂsiminde KÂnûnî, buyuk bir kadirşinaslık gostererek:

“–Bu ulu mÂbedi Sinan acsın! Zira en cok emeği gecen odur!.” dedi.

Mîmar Sinan ise, HunkÂr ’a:

“–Sultanım! Hattat KarahisÂrî bu cÂmîyi hatları ile tezyîn ederken gozlerini kaybetti, Âm oldu. Bu şerefi ona bahşedelim!..” dedi.

Ulu mÂbed, ust uste yaşanan boyle fazîletlerle, taltîfen hattat KarahisÂrî ’ye actırıldı.


İNFÂKIN BEREKETİ


SuleymÂniye CÂmiî ’nde mîmÂrîye ibÂdetin rûhÂniyeti sinmiştir. İcerisi karanlık olmayan bir loşluktadır. Mu ’mini, bir gonul heyecanı icinde derûnî bir Âleme goturur. Âdeta okunmuş su gibidir. Taşı-toprağı mÂn kazanmıştır. Bu mÂbed, İslÂm ’ın en ulvî bir uslûpla maddeye aksedişidir. O, sanki susan ve sukûtu ile cok şey anlatan bir insandır.

CÂminin icindeki mÂnevî atmosferin insan hÂlet-i rûhiyesinde icr ettiği tesir cok bÂrizdir. Bu Âbidevî mÂbedi ziyÂrete gelen farklı dinlere mensup pek cok turist bile, karşılaştıkları rûhÂnî havanın cÂzibesiyle huzur ve sukûn icinde ruhlarını dinlendirmektedirler.

Ne hÂlis bir infÂkın bereketidir ki, bu eser yaklaşık beş asırdan beri nice zelzelelere rağmen dimdik ayakta durup vatanımızın toprağını İslÂm sanatının zarÂfetiyle yoğurmakta, gok kubbemizi de ezan sadÂlarıyla doldurmaktadır. Şuphesiz ki bu bahtiyarlık, CenÂb-ı Hakk ’ın ihlÂsa lutfettiği bir berekettir...

Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Hak Dostlarının Ornek AhlÂkından 1, Erkam Yayınları
İslam ve İhsan