
Dînin gÂyesi; zarif, guzel ve hassas insanlar yetiştirmektir.
KÂmil mu ’minler, guler yuzleriyle butun varlıklara selÂm hÂlindedirler. Onların gonul Âlemleri, butun mahlûkÂta bir pencere gibi acılmıştır. Zîr kÂmil mu ’minler, acan ciceklerin, oten kuşların, meyveli ağacların hikmetinde derinleşerek cicekler gibi ince ruhlu ve nÂzik; meyveli ağaclar gibi comert ve ikram sahibi olurlar.
Dunya hayÂtı, kÂh sevinc kÂh huzun, binbir med-cezirler icinde devam edip gider. Gonul, bir misafirhÂneye benzer. Ona uğrayan elem ve ıztıraplar da, sevinc ve mutluluklar da birer misafir hukmundedir. Hicbiri dÂimî ve kalıcı değildir. Bu yuzden mu ’minin, hÂdiseler karşısında aşırı sevinc veya aşırı huzne kapılarak fÂnî hayÂtın huzur ve îtidÂlini gereksiz yere bozmaması îcÂb eder.
Mukemmel bir ornek şahsiyet olarak insanlığa armağan edilen Rasûlullah (s.a.v.) Efendimiz ’in hayÂtı, cileler ve ıztıraplar manzûmesidir. Nitekim kendisi bu hÂlini; “...Allah yolunda hic kimsenin gormediği eziyetlere mÂruz kaldım...” buyurarak ifÂde etmiştir. (Tirmizî, KıyÂmet, 34/2472)
Ancak cektiği cilelerin hicbiri, Allah Rasûlu ’nun metÂnetini ve muvÂzenesini bozamadı. O, butun bunları buyuk bir olgunluk ve rız hÂliyle karşıladı. Gonlu nice acılarla dağlanmasına rağmen, gul yuzunden tebessum hic eksik olmadı. O ’nu hic kimse, hicbir zaman asık bir yuzle, catık kaşla ve abus bir cehre ile gormedi. Zira O, Hak TeÂl ile beraberliğin neşe ve huzûru icinde dÂim tebessum hÂlinde bulunur, her hÂlukÂrda İslÂm ’ın guler yuzunu aksettirirdi.
Kendilerini Rasûlullah ’ta fÂnî kılan ashÂb-ı kirÂm ve evliyÂullÂh ’ın da ic dunyalarının guzellikleri sîmÂlarına aksetmiş, dÂim tebessum hÂlinde olmuşlardır. Nitekim Ummu ’d-Derd şoyle anlatır:
“Ebu ’d-DerdÂ, bir soz soylediğinde muhakkak tebessum ederdi. Bir gun ona:
«–İnsanların, senin bu hÂlini tuhaf karşılayıp ayıplamasından endişe ediyorum!» dedim. O ise bana:
«–Allah Rasûlu (s.a.v.) bir soz soylediğinde muhakkak tebessum ederdi.» dedi.” (Ahmed, V, 198, 199)
HER İNSAN SEVİNMEKTEN HAZ DUYAR
Rasûlullah (s.a.v.) Efendimiz ’in Allah yolundaki gayretleri, mubÂrek yuzunde bir gul gibi acan dÂimî tebessumleri, O ’nun Allah TeÂl ile huzur verici beraberliğinin en guzel misÂliydi.
Her insan sevinmekten haz duyar. Ancak her şeyin olduğu gibi sevinmenin de bir olcusu, hadd-i lÂyığı vardır. Başa gelen musîbetler sebebiyle kendini mahvedercesine eleme gark olmak nasıl hatÂlı ise, sevinc ve mutluluk veren hÂdiseler karşısında kendini kaybedercesine kahkahalar atmak gibi taşkınlıklar da, insanlık haysiyet ve şahsiyetini zedeleyici hÂllerdir.
Mu ’min, dÂim rakik, ince, hassas bir kalbe sahip olmalı, sîmÂsından da tatlı bir tebessumu eksik etmemelidir. Tebessum, taşkınca gulmenin hafifliğine karşı mu ’minin vakÂrı, diğer taraftan asık suratın iticiliğine karşı da mu ’minin cÂzibesidir.
Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Hak Dostlarının Ornek AhlÂkından 1, Erkam Yayınları, 2011
İslam ve İhsan