Toprak ustunde fÂnî, izÂfî, nefsÂnî saltanat ve cÂzibelerin aldatmacalarına kananların ve bu sûretle rûhÂnî vasfını zaafa uğratanların, toprak altında husran ve horluğa dûcÂr olacakları muhakkaktır.Toprak altındaki omrumuzun yÂni kabir hayÂtımızın, dunyadaki omrumuzun kac misli olacağı da bir mechûldur. Bu bakımdan, akl-ı selîm sÂhibi bir insana duşen asıl vazîfe, uzun kabir hayÂtı ve ondan sonraki sonsuzluk Âlemi icin hazırlık yapmaktır.
İNSANI NASIL BİR SON BEKLİYOR? Diğer taraftan, mu ’min gonullerde îmÂn nûruyla aydınlığa kavuşan olumun karanlık yuzu, urpertici bir korku olmaktan cıkmış, ebedî bir diriliş mujdesi hÂline gelmiştir. Eş-dost adresleriyle dolu olan kabristanlar, îmÂn ehli icin bir karanlıklar ulkesi değil, sessiz bir îkÂz ve irşad beldesidir. Şuur sÂhibi bir mu ’min icin hayat, olumle ic ice yaşanan tabiî bir hakîkattir. Bu bakımdan gercek bir mu ’min, olumle barışık insandır. Zîr ona hazırlıklı olarak yaşadığından dolayı gonlu huzurludur. Kısacası son nefesin en guzel Ânımız olabilmesi, Hakk ’a muhabbetle dolu bir gonle sahip olabilmemize bağlıdır. Aksi takdirde “dunya muhabbeti ve olumden nefret” ile son bulan bir hayat, husran ile neticelenir.
KÂmil bir Âhiret hazırlığını; Rabbimizin Kur ’Ân-ı Kerîm ’de bildirdiği “sevdiği vasıflar”ın şumûlune girip yÂni; takvÂ, zuhd ve ihsÂn netîcesinde; merhamet, şefkat, hizmet, affedicilik, fedÂkÂrlık ve sabır gibi cemÂlî vasıflarla muzeyyen olup Hakk ’ın sevdiği bir kul olabilmek şeklinde hulÂsa etmek mumkundur. Buna gore bir mu ’min, CenÂb-ı Hakk ’ın comertliğinden hisse alarak ikram ve ihsÂn sahibi olmalıdır. Takv ve sadÂkati kendisine şiÂr edinmelidir. Diğer taraftan, Rabbin sevmediği; gurur, kibir, israf, zulum, fitne, gıybet, dedikodu, iftirÂ, yalan gibi cehennemî vasıflardan kacınmak da, son nefes hazırlığının muhim bir bolumunu teşkîl eder.
Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Son Nefes, Erkam Yayınları


İslam ve İhsan