Nefsimizi iyi tanımamız lazımdır. Hadisi kutside “Kim ki nefsini bilirse Rabbini de bilir” buyrulmuştur. Yani nefsini tanıyamayan Rabbini bilemez. Yusuf aleyhisselam ne diyor “Ben nefsimi temize cıkaramam cunku nefis hep kotuluğu emreder.”
Selman TAN: Efendim musadeniz olur ise manevi yolculuğa, manevi eğitime dair bazı sorular sorsak. Mesela seyri sulûk nedir?

Mustafa KAMER: Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem “Beni Rabbim terbiye etti, terbiyemi de cok guzel yaptı” buyuruyorlar. Muridi once murşit terbiye eder sonra peygamber terbiye eder sonra murakabelerde ise Allah terbiye eder. Butun terbiyecilerin terbiyecisi olan hakiki terbiyeci ve hakiki murşit her zaman icin Allah zul celÂldir.

S. TAN: Nefs ve ruh hakkında ne dersiniz?

KAMER: Nefis anasırı erbaa denilen dort unsurdan meydana gelmiştir. Su, hava, toprak ve ateş. Nefs cismi latiftir ama zulmanîdir. Ne gibi derseniz gece gibidir.

Bir de letaifler vardır. Beş letaif kalp, ruh, sır, hafi ve ahfÂdır. Bunlar insanın sadrındadır. Asıl makamları arştadır. Bunlar zikirle nurlanır. Hepsine birden Letaif-i hamse denir. Sadr nurlanırsa toprak su hava ve ateş te nurlaşır.

İnsandaki ruh cismi latiftir ve nuranîdir. İnsan olunce “Biz Allah ’a aidiz ve elbette O ’na doneceğiz” ayeti okunur.

Allah ’tan gelen ruhtur ve Allah ’a rucû eder. Vucut ise topraktan geldiği icin toprağa gider. Yani her şey aslına rucû eder. Şunu iyi bilmeliyiz ki ruhumuzu dunyadayken geliştiremez ve beden kafesinden kurtaramaz isek ruhumuz kabirde hapistir.

Nefse muhalefet ibadetin başıdır. Tarikata girince en cetin mucadele nefs ile yapılır.

Nefsimizi iyi tanımamız lazımdır. Hadisi kutside “Kim ki nefsini bilirse Rabbini de bilir” buyrulmuştur. Yani nefsini tanıyamayan Rabbini bilemez. Yusuf aleyhisselam ne diyor “Ben nefsimi temize cıkaramam cunku nefis hep kotuluğu emreder.”

Şeytan acık bir duşmandır. Şeytan ile Ademoğlu arasında kan davası vardır. Fakat nefs icimizde olmasına rağmen şeytandan daha azılı bir duşmandır. Şeytan insana vesvese vermekten başka bir şey yapamaz. Nefs ise oyle değil inat eder, ısrar eder sana istediğini yaptırıncaya kadar uğraşır. Nefsle ona gore mucadele etmelidir. Serkeş atlara gem vursan bile fayda etmez onlara sakinleştirici vurulur. Butun nefsler serkeştir. Murşitler onlara gem veya sakinleştirici vururlar.

Nefsin bir cok hileleri vardır. Kadın, guzel giyinmek, guzel yemek, top oynamak veya seyretmek, para kazanmak, mal biriktirmek, mevkiilere koltuklara yapışmak gibi. Bir cok insan bunların peşinde farkına varmadan koşmaktadır. Allah ’ın peşinde koşan gonlunde onun aşkı olan kac kişi vardır.

KALP NASIL ZİKREDER?

S. TAN: Kalp nasıl zikreder, zikrettiği nasıl farkedilir?

KAMER: Saatin nasıl calıştığı işitilirse kalbin calıştığının da oyle işletilmesi lazımdır. Butun letaifler ayrı ayrı calıştırılır. Ahfa ’dan sonra ise hepsi birlikte tespihsiz calıştırılır. Sadrın inşirahından sonra iki kaşın arasındaki nefse gecilir.

S. TAN: Kalbin zikri ile kalp tasfiyesi aynı şeyler midir ayrı şeyler midir?

KAMER: Bizim yolumuz kalp tasfiyesi yoludur. Âyeti kerime ’de “Kalpler ancak Allah ’ı zikretmekle tatmin olur” buyuruluyor. Tatmin olmak doymak demektir. Yani kalp ancak Allah ’ın zikriyle doyar. Bir başka Âyeti kerime ’de “Ey iman edenler Allah ’ı cokca zikredin” buyuruluyor. Kalbin sahibi Rabbi TeÂla kalbin neyle ve ne şekilde doyacağını bize bildiriyor. Cok cok zikredin. Bazıları ‘bu lisan iledir ’ demişler, bazıları ise ‘bu kalp zikridir ’ demişlerdir. Esad Erbilî Hazretleri ise “İşin kemali ne kalp zikridir, ne de lisan zikridir, vucudun her zerresi zikretmedikce zikri kesir meydana gelmez” diyor. Yani Zikri Sultanî ’den bahsediyor ve bu zikir herkes icin gereklidir demek istiyor.

Allahu TeÂla “Ey mutmainne sahibi nefs don, bana gel, benden razı ol, ben de senden razı olayım, benim has kullarımın, velilerin arasına dahil ol, onlarla birlikte cennete gir” buyuruyor. Bu ayeti kerimeyi yaşayabilmek icin yani nefs tezkiyesi icin ceşitli yollar oluşturulmuş. Cunku Allah ’ın hitabı mutmainneye ulaşmış nefsedir.

Sami Efendi Hazretleri ’nin sohbetlerinde kac defa “Evlatlarım hic olmazsa mutmainneye ulaşıncaya kadar calışın” dediğini hatırlıyorum. Kuran-ı Kerim ’de nefsi emmareden, nefsi levvameden, nefsi mulhimeden, nefsi mutmainneden, nefsi razıyeden, nefsi marziyyeden bahsediliyor ise bunlar bir vakıadır ve bunların bir eğitimi vardır.

Letaifler yani kalp, ruh, sır, hafî, ahf bunlar calışıp nurlanınca “Elem neşrah leke sadrak – Senin kalbini acıp nurlandırmadık mı?” ayeti kerîmesi tahakkuk ediyor. Butun sadrı nur kaplamış oluyor. Sonra nefs zoraki calışmaya başlıyor. ‘Nefsi calıştıramadım ’ diyenlerin durumunu Sami Efendi Hazretleri ’ne sordum “Sadır letaifleri zayıf gitmiştir” buyurdular. Zikri sulltanî ’den sonra murakabelere yani tefekkure geciliyor.

Sorunuza gelince kalp tasfiyesi zikirle olur ayeti kerime acıktır. “ÂgÂh olun bilin ki kalpler ancak Allah ’ın zikriyle tatmin olur” buyuruluyor. Âyet sarih.

ONCE KALP TASFİYESİ

S. TAN: Kalp tasfiyesi mi daha zordur yoksa nefis tezkiyesi mi?

KAMER: Biz kalp zikriyle başlarız. Kalp tasfiyesini one alırız. Kalp tasfiyesinin kısaca ne olduğunu sana soyleyeyim mi? Kalpte Allah ’tan başka ne varsa cıkarmaktır. Tasfiye pislikleri boşaltmak demektir. Dunya muhabbeti, hanım muhabbeti, makam mansıp muhabbeti, evlad muhabbeti hicbir eser kalmayacak. Bu da hakiki anlamda yapılır ise murakabelerde olur. Bu onemli meseledir.

Nefis tezkiyesi daha sonra gelir veya beraber giderler. Nefsi mutmainneye ulaşmak da kolay değil kalp tasfiyesi de kolay değil. Hangisinin daha zor olduğu kişiye gore değişir.

Rabbimiz Şems Suresi ’nde 9 şeye yemin ettikten sonra “Nefsini tezkiye eden, temizleyen kurtuluşa erer” buyuruyorlar. Tezkiye etmeyen ise husrandadır.

Eskiden murit dergaha alınır, 40 gun cile ceker, erbaîn yaptırılırmış. Gunluk sayılı zeytin veya hurma ile az uyku ile cok zikir ve ibadet ile 40 gun tamamlandığı zaman murit sapsarı vaziyette cıkarmış. Bizim yolumuzda bu merhaleler rabıta ve sohbetle aşılır.

Eskiden Konya ’da Karaman ’da Sami Efendi ’nin simasına girmiş cok ihvan gorurduk. O donemleri bu donemlerde ararsak aynı şeyi cıkaramayız. Bu donemde maneviyat ve terakkiyÂt azaldı elbette.

Televizyonda meşru şeyler seyredilse bile muridi Rabbinden ve zikirden alıkoymaktadır. Bugun Karaman ’da uc kişinin evinde televizyon yok onun haricinde herkesin evinde baş koşeye kurulmuş durumda. Anladınız mı dediğimi bozulduk, bozulduk. Boyle maneviyat olmaz.

Verilen zikir yapılır, ameli salihler yapılır, halkanın icinde olunursa sevenler birbirinin hurmetine inşallah cennette buluşur diye umit ediyoruz. Ama yine soyluyorum manevi hayat bu değildir. TerakkiyÂt ayrı bir şeydir.
AZİM OLMAZSA TERAKKİ ETMEK ZOR

S. TAN: Terakkî etmekten kastınızı biraz daha acar mısınız efendim?

KAMER: Tarikattan gaye nefsi mutmeinneyi gecip razıye ve marziye makamlarına ulaşmaktır. NazargÂhı ilÂhi olan kalbi pırıl pırıl yapıp Allah ’ın rızasına ulaşmaktır. Niyet ve gaye budur.

Azim olmazsa terakkî etmek zordur. Ayrıca şunu da belirtelim ki cok zikredip ameli salihin cok olması eğer zahitce yapılırsa yani sayıyla kalırsa terakkîyi sağlamaz. TerakkiyÂt keyfiyetle, halle ve irfan ile olur.

Her murşidin terbiyesi ayrıdır. Kimi riyazatla, kimi zikirle, kimi fikirle, kimi hizmetle goturur gider. Bugun hizmet zamanıdır. Ehline teslim olan faydasını gorur.

Rabbimizin kudret ve kuvveti buyuktur inşaallah yarın mahşer gunu hepimizi huzura olgun dervişler olarak cıkarır. Rabbimden oyle niyaz ediyorum. Her gun kendisine “Ya Rabbi sen benim Rabbimsin, ben de senin kulunum” diye niyaz eden kulunu Rabbi mahcup etmez diye umit ediyorum. “Rahmetim her şeyi kuşatmıştır”, “Rahmetim gazabımı gecmiştir” buyuran kendisi. Rabbi TeÂl bir kimseye bir şey verecek ise ilk once onun muhabbetini verirmiş...

Bektaşinin evi yanıyormuş. Bektaşi “Yak bakalım ama dolapta emanet var bakalım onu da yakacak mısın?” diyormuş. Yangın sondukten sonra eve gelip dolabı acmışlar, meğer Bektaşînin emanet dedi Kur ’an-ı Kerim ’miş. Bakmışlar Kur ’an-ı Kerim de yanmış icinde sadece “La yus ’el” ayetinin yazılı olduğu sayfa yanmamış yani orada “Allah yaptığından sorumlu değildir” ifadesi geciyor. Bu sefer de Bektaşi “La yus ’elle bağladın beni” demiş. Yani ona hesap soracak olan yok. Bize rahmetiyle muamele eylesin talebinde bulunuyoruz.

Esad Erbilî Hazretlerine ihvanından birisi sormuş “Efendim bizim halimiz ne olacak?” Piri ekmel efendimiz de “Biz ne olacaksak siz de oyle olacaksınız” buyurmuşlar.

Fakir iyice acze duştuk. Aczi size tarif edemeyeceğim ama amel azalıyor, hizmet gidiyor. Ancak her gun “Ya Rab, Ya Rab” diye niyaz ediyoruz. Ağlayıp sızlıyoruz “Bizden hakir kimse yok” diye yalvarıyoruz. Yapacağımız başka bir şey kalmıyor.

Gecen gun ağlayıp duşunurken aklıma bir ayeti kerime geldi; “Biz bir kimseye hikmet verirsek hikmet verdiğimiz kimsede hayr-i kesîr coğalır.” Yatar ibadet olur, kalkar ibadet olur. Cunku niyet hÂlis olur. Rabbim hikmet verirse her şey hayrı kesîr olur. Hikmeti elde edebilmenin ilk merhalesi de helal yemektir. Rabbimiz halimizi bu hÂle tebdîl eylesin.

HİKMETE ULAŞMAK İCİN

S. TAN: Efendim “Hikmeti elde edebilmenin ilk adımı helal yemektir” buyurdunuz. Hikmet ehli olabilmek icin başka nelere dikkat etmek gerekir?

KAMER: Evvela helale dikkat edecek. Saniyen dunyevi ve uhrevi butun işler ihlas ile yapılacak. Ucuncu olarak niyet duzgun olacak. Som altın katışık kabul etmez. Sonra muhabbet ehli olunacak. Sonra gayret ehli olunacak, azimet sahibi olunacak. Sonra seherî olup geceler değerlendirilecek. Sonra teslimiyet ehli olunacak.
TESLİMİYET: MUSA EFENDİ GİBİ

S. TAN: Teslimiyet nasıl olmalıdır efendim?

KAMER: Sen şimdi tarikatın esasından sordun. Şimdi anlatmaya baştan başlamak lazım. Biraz once bir ornek vermiş, Musa Efendi ’nin corabının birisini giyip birisini giymeden “Hazır mısın?” dendiğinde nasıl koştuğunu anlatmıştım. İşte teslimiyet budur

Musa Efendi vefat ettikten sonra kendisini yıkamışlar iceriye almışlar fakire musade ettiler gordum aynen Sami Efendi Hazretleri ’nin suretine girmişti. İşte teslimiyet budur. Diriyken de, oluyken de.

İlhan Armutcuoğlu Bey ’e Musa Efendi Hazretleri “Bizde bir şey yoktu Sami Efendi Hazretleri elini şoyle yapıverdi her şeyacıldı” demişler. Bunun uzerine İlhan Armutcuoğlu “Efendim ne olur siz de bize oyle yapıverin de bizim de onumuzdeki gaflet perdeleri acılsın” deyince Musa Efendi Hazretleri “Teslimiyet gerek!” buyurmuşlar.

Muslumanlık teslim olma işidir. Munafıklık, teslim olamamak, kafirlik ise teslim olmamaktır. Peygamber Efendimize teslim olanlar nubuvvet nurundan istifade ettiler, teslim olamayanlar ise Peygamber Efendimiz ’i gormelerine rağmen munafık veya muşrik olarak olduler. Ashab-ı kirama Peygamberimize teslim olma anında “Bekabillah” derecesi verilmiştir. Bir kimse malıyla canıyla teslim olabilirse işte o zaman gercek manada bu yoldan istifade edebilir. Teslim olmayan kimseye murşit bir şey yapamaz.

Y. S. TAN: Yapılan rabıtadan murşit haberdar olur mu?

KAMER: Allah bildirirse haberdar olur, bildirmezse olmaz. Bu sorunun cevabı şoyledir; Sami Efendi Hazretleri ’ne “Rabıta yapıldığını murşit bilir mi?” diye soruyorlar. Sami Efendi Hazretleri “Ankara radyosu yayın yapar binlerce radyo var Ankara ’nın hic haberi olur mu?” buyururlar. Ama istisnalar kaideyi bozmaz. Mutlak tasarruf sahibi ancak Allah ’tır.

ÂNIN KIYMETİNİ BİLİN

S. TAN: Son nefese hazırlık nasıl yapılmalıdır?

KAMER: Pederim bir gun dedi ki; “Şimdi imanlı gidebileceğimi bilsem hemen canımı verebilirim.” İmanlı gidebilme korkusu ...

Esad Erbilî Hazretleri ’nin halifesi Tamburacı Mustafa Hocaefendi ’ye pederle ziyarete gitmiştik. Peder husnu hatime icin dua isteyince Tamburacı Hocaefendi dedi ki “O durum hatimede değil yani son anda belli olacak birşey değil ezelîdedir ezelide.” Ezelide yazılıysa imanla gidiyorsun. Her ilmin uzerinde bir ilim vardır. Ezelide yazılması da omrunu neyle gecirdiğine bağlıdır.

Size bu hocaefendi ile ilgili bir hatıra daha anlatayım. Tamburacı Mustafa Efendi Karaman ’ın eski muftulerindendi.

Sami Efendi Hazretleri ’nin DergÂhtan arkadaşı. Bilindiği uzere Sami Efendi dergahta kaldığı yıllarda gece erken kalkar, temizlik yapar, suları ısıtırmış. Tanburacı Mustafa Efendi temizliğini yapıldığını fark eder kendisi de yapmak icin kalktığında her seferinde temizliğin bitirilmiş olduğunu gorurmuş. Bu hizmeti Sami Efendi ’nin yaptığını bildiği icin bir gun kendisine “Bugun de temizliği ben yapayım” demiş. Sami Efendi Hazretleri “Peki” diye cevap vermiş. Mustafa Hocaefendi o gece kalktığında Sami Efendi Hazretleri ’nin dergahı supurmeyi bitirdiğini gorur ve “Hani bugun temizliği ben yapacaktım?” der. Sami Efendi, Hocaefendi ’ye “Supurduklerimi sen toplayıp doldur istersen” demiş. Beraber copleri kovaya doldururken o sırada Esat Efendi Hazretleri yanlarına gelir ve der ki “Şu anda melekler sizin halinize gıpta ediyorlar, ben de sizin aranıza gireyim.” Bunun uzerine copleri hep birlikte kovaya doldurup atarlar.

S. TAN: Bize tavsiyeleriniz neler olur efendim?

KAMER: Kardeşlerimiz, gencler Ânın kıymetini bilsinler. Ânın ihtiyacı ne ise onu yapsınlar tavsiyem budur.

Sami Efendi Hazretleri “İnsanın omru nefesleri adedincedir” buyurmuşlardı. Mahşer gunu insanlar nefeslerinden hesaba cekilecek, kendilerine “Nefesini nerede harcadın?”diye sorulacaktır.

İnsan ana babasına iyilik yaparsa nefesleri cabuk bitmez. Sadaka verirse nefesleri artar. Ayrıca bir kazanc kapısı da şudur, sadakaları ve hayırları anne ve babamızın namına verirsek hem onlar istifade ederler hem de biz istifade ederiz. Bizim sermayemiz nefeslerimizdir onun icin bir tuccar gibi hesabını yapmalıyız.

Ayette belirtildiği uzere zerre kadar hayrın da zerre kadar şerrin de yazıldığını biliyoruz fakat bunu tahkiki olarak bilmemiz ve uygulamamız gerekmektedir. 84 yaşındaki birinin sozune kulaklarınızı acın “Her şey boş, her şey boş.” Onun icin gununu gun bilmek lazımdır. Her akşam kendimizi hesaba cekmeliyiz. MÂlÂyanimiz, hayırımız, şerrimiz ne, onumuze koymalıyız. İstiğfar bir cok gunahları af ettiriyor. Elhamdulillah elimizde boyle bir imkanımız var.

Allah icin toplanmak, Allah icin ziyarette bulunmak cok onemli şeylerdir. Melekler sizleri uğurlayacak inşaallah. Allah sizlerden razı olsun.

Ya Rab Sen bizi affet. Sen buyuksun, Sen azimsin, Sen affedicisin, affı seversin. Sevdiğin ve razı olduğun kullardan eyle. LillahiteÂlel fatiha.

KALPTEN HİKMETLER

Olu ile diri arasında ne kadar fark varsa zikreden ile zikretmeyenin farkı da o kadardır. Zikretmeyen kalp manen oludur. Allah bir kimseye zikir nimetini verirse onun icin en buyuk lutuftur. Kalbinde zikir uyanan kimse, hayata yeni gelmiş sayılır.

Gece yapılan zikir insana yetmez, gunduz de zikretmek lazımdır? Gunduz işimiz gucumuz var, dersen Allahu TeÂl da diyor ki “Onlar oyle erlerdir ki yaptıkları alışveriş Allah ’ı zikretmelerine mani değildir.”

Hamamın kubbesindeki deliklerin camlarını ayrı ayrı renklere boyarsak her cam kendi rengindeki ışığı yansıtır. Ama asıl ışık guneş ışığıdır ve renkten munezzehtir. Butun sıfatlar zata bağlıdır. Onun Zatını tanımak icin once sıfatlarını tanımalı ve sevmeliyiz.

Haram yemek, gunah işlemek bunların hepsi zulumÂttır. Fıkıhta, insanın elbisesinde necÂset varsa namaz olmaz denir. Zahiri temizlik istenir. Peki icimizdeki necÂseti, pislikleri temizlemeden ibadet olur mu?

Birisi Ladikli Ahmet Ağaya sormuş “Ahmet Ağa Kalû belÂda benim ruhum secde etti mi, etmedi mi?” Ladikli Ahmet ağa cevap veriyor “Şunun sorduğu soruya bak. O zaman secde edenler şimdi de secde ediyor. Yapmayanlar ise şimdi de yapmıyor”

MULK KİMİNDİR?

Kıyamet gunu Cenabı Allah soracak “Bugun mulk kimindir?” Yine Rabbimiz cevap verecek “Tek ve KahhÂr olan Allah ’ındır.” Bir kimse ariflik makamına ulaşırsa Rabbi o insana KahhÂr sıfatı ile tecelli eder. Onun kalbinde kendinden başka ne varsa cıkarır, yok eder.

70 tane şeytanın yoldan cıkaramadığı bir kişiyi bir tane kotu arkadaş yoldan cıkarır. 70 tane kotu arkadaşın yoldan cıkaramadığı bir kişiyi kendi icindeki nefsi yoldan cıkarır.

Cinlerin hicbir şey bilmediğini Suleyman aleyhisselam haber veriyor. Mescidi Aksa yapılırken Suleyman aleyhisselam cinleri calıştırır, başlarında dururmuş. Sonra bir ağaca dayanmış vaziyette iken olmuş. Cinlerin haberi olmamış, ta ki Suleyman aleyhisselamın dayandığı ağac curuyup devrilinceye kadar. Bunun uzerine cinler “Suleyman oldu” diye bağırmışlar. Eğer cinler bir şey bilseydi Suleyman aleyhisselamın olduğunu bilirlerdi. Bunlara aldanmayalım cok yalan soylerler. Cinciler bir nevi soyguncudurlar.

Vucudun şukru namaz kılmak, dilin şukru zikretmek, malın şukru infak etmek, coluk cocuğun şukru onlara Allah ’ı oğretmektir. Şukrun turkcesi teşekkur ederim demektir. Samimiyetle Allah ’a teşekkur etmek gerekir. Allah ’a şukur edecek vesileler oluşturmamız gerekir.

Sami Efendi Hazretleri bir sohbetinde şoyle buyurmuştu; “Allah herkesin duasını kabul eder ama istemesini bilirsen.”

Kaynak: Selman Tan, Altınoluk Dergisi, Sayı: 363, Mayıs 2016
İslam ve İhsan