
“Bedeni beslemek icin sanat oğrendin; Ruhunu beslemek icin de din sanatını oğrenmeye calış! Sanat ve meslek yuzunden dunyada giyinmiş, kuşanmış ve zengin olmuşsun; ya ahirete gidince ne yapacaksın?Ah olum nerede kaldın, seni ozledim. (İmam Rabbani)
Yuce Rabbimiz atamız Âdem ’i (a.s.) cennetinde yaratmış, sonra imtihan icin anamız Havva ve gelecek nesillerini dunyaya gondermiştir. Bizden istenen ise bu kısacık dunya hayatını tekrar cennete hem de ebedi olarak donmek uzere değerlendirmemizdir. Dunya hayatı gecicidir amma biz onu yaşarken hic olmeyeceğimizi sanırız, cenazelere katılır, vefat eden yakınlarımızı ve dostlarımızı kara toprağa veririz de yine de akıllanmayız, zira olen hep başkasıdır, bana bir şey olmaz psikolojisi ile yaşarız. İnsanın bu gafletini izale etmek icin sufiler dunya hayatının gecici, ahiretin ise kalıcı olduğu hakikatini bizlere sık sık hatırlatırlar. Tefekkur-i mevti yani olum ve ahiret ahvalini duşunup ibret almayı gunluk evradın onemli bir parcası haline getirirler ki salik kendini dunyaya kaptırmasın.
"BU DUNYANIN KAZANCI OBUR DUNYANIN KAZANCININ YANINDA COCUK OYUNU GİBİ KALIR" Nasıl ki insanların pek coğu konforlu bir hayat yaşamak vakitlerinin kısm-ı azamını dunya işlerini harcamakta iseler sufiler de farzlara ilaveten yaptıkları nafile ibadetler ile zikir, fikir, infak ve hizmetleri ile vakitlerinin coğunu ahirete yatırım icin harcarlar. Başka bir deyişle ahiret merkezli bir hayat yaşarlar. Hazret-i Mevlana bunun aksini yapıp da ahireti unutanlara şoyle seslenir:
“Bedeni beslemek icin sanat oğrendin; Ruhunu beslemek icin de din sanatını oğrenmeye calış! Sanat ve meslek yuzunden dunyada giyinmiş, kuşanmış ve zengin olmuşsun; ya ahirete gidince ne yapacaksın? Bu dunyada iken bir sanat oğren ki, ahirette işine yarasın; ahiret Âlemi de kazanclarla dopdolu bir şehir gibidir. Sen, kazancın yalnız bu dunyada olduğunu sanma! Cenab-ı Hakk "Bu dunyanın kazancı obur dunyanın kazancının yanında cocuk oyunu gibi kalır" diye buyurdu. Cocuklar oyun oynarlarken dukkÂn yaparlar, yalancıktan alış veriş ederler, fakat kÂr elde edemezler. Gece olunca gunduz dukkÂn işleten cocuk, eve ac olarak doner. Obur cocuklar giderler, o tek başına kalakalır. Ey akılsız kişi! Din kazancı Allah aşkıdır; gonul cezbesidir. Fakat bu alcak nefis seni fani kazanc elde etmeye calıştırır. Ey zavallı! Ne zamana kadar gecici kazanc arkasında koşacaksın? (c.2:2592-2602)
Yolumuzun buyuk murşidlerinden İmam Rabbani de bizlere ahireti unutmamamızı, ebedi saadeti kısacık dunya icin feda etmememizi tavsiye eder:
Kıymetli kardeşim, dunya hayatı gercekten cok kısadır. Bu kısacık hayat icin nice insanlar kendilerini helak etmiştir. Bunun aksine ahiret ise ebedidir. Ne var ki, o ebedi olan ahireti kazan­mak, sayılı bir kac gunu gereğince değerlendirmeye bağlıdır. Bu gunler gectikten sonra ya ebedi bir nimete kavuşma, ya da sonsuz bir azaba carptırılmak soz konusudur. Bunu bize en Doğru Haberci olan Muhammed Mustafa s.a.v. haber vermiştir. Bu haberin aksinin cıkma ihtimali asla yoktur. Bize gereken aklımızı iyi kullanmak, (sadece dunya icin değil esas ahiret icin calışmak)tır. (210. Mektup)
İmam ’ın da ifade ettiği uzere Allah TeÂl bizlere kısacık dunya hayatı karşılığında sonsuz bir hayat sunmaktadır, bizden istenen ise dunya hayatını ahirete bir tarla gibi gorerek ekin ekmemiz yani ona hazırlanmamızdır. Burada buğday eken orada ekmek toplar, aksine buraya gunah dikenleri ekenler ise orada zakkum ağacından yerler. Mevlana ’ya gore insanların olumden ve ahiretten korkmalarının sebebi kendilerini o buyuk gune hazırlamamalarıdır. Nefis dikenini terbiye ile gul haline getirmeyenler bu ahireti unutmak ve unutturmak isterler:
“Faydasız olan diken, gul bahcesinde yan gelip oturmak icin guz mevsimini ister! Guz mevsimini ister ki, o mevsim, gulun guzelliğini gizlesin de kendinin cirkinliğini kimseye gostermesin; boylece sen sonbaharda ne gulun rengini, guzelliğini gorursun, ne de dikenin cirkinliğini. Bu yuzdendir ki guz mevsimi, diken icin bahardır; cunku o mevsimde, kara taşla yakut bir gorunur.”
Dikenlerini sokerek adeta bir gul haline gelen Mevlana olumu şeb-i arus gunu olarak isimlendirir. Mevlana gibi hemen tum sufiler de olumle dost olmuşlar, bu dunyada yaratılış gayelerini tamama erdirdikten sonra hasretle ahiret hayatına intikali ozler olmuşlardır. Bu sebeple insan hak dostlarının peşinden gitmeli ve dunya dikeni olmak yerine ahiret gulu olmaya gayret etmelidir. O kadar ahiret işleri ile meşgul olmalıdır ki artık Rabbine vuslat demek olan olumu ozler hale gelmelidir. Bu mubarek hale erişmenin yolunu İmam Rabbani şoyle anlatır:
“AH OLUM NEREDE KALDIN, SENİ OZLEDİM” “Aziz kardeşim, omrumuzun buyuk bolumu heva ve hevesle gelip gecti, hep Allah TeÂl ’nın duşmanlarını memnun etmek icin uğraştık durduk. Artık omrun verimsiz donemine geldik. Eğer bunu da Allah TeÂl ’nın razı olacağı hususlarda kullanmazsak, Hak yolunda harcamaz, kacırdıklarımızı telafi etmez, az bir zahmetimizi ebedî mutlulu­ğumuza vesile yapmaz ve azıcık iyiliklerimizi buyuk gu­nahlarımıza keffaret kılmazsak, yarın Allah katma nasıl cıkarız! İcinde bulunduğumuz gaflet uykusu daha ne kadar devam edecek! Kulağımıza tıkadığımız bu gaflet pamuklarını ne zaman cıkaracağız! Elbette ahirette gozlerden perde­ler kalkacaktır. Ancak orada bu uyanış fayda vermeyecektir. Olum gelmeden ve kab­rine yaslanmadan once kendin icin calışmaya ve olumu “Ah olum nerede kaldın, seni ozledim!” diyerek karşılamaya bak.” (210. Mektup)
İnandığını soylediği halde ahireti unutan ve hazırlık yapmayan insanların imanları taklitten tahkike gecememiştir. Hazret-i Mevlana bu tur insanları agÂh etmek icin şoyle der:
“Kıyamet gununu inkÂr etmiyorsan, o dostun kapışma boyle eli boş olarak nasıl ayak atıyorsun? Azıcık olsun, uykuyu, yemeyi icmeyi bırak da Hak ’la buluşacağın zaman icin bir armağan hazırla... Ey Hakk Âşıkı, geceleri az uyuyanlardan, seher vakitleri gunahlarının bağışlanmasını isteyenlerden ol. Ana rahmine benzeyen, şu sıkıntılı, kederlerle dolu dunyadan dışarı cık, yeryuzunden daha geniş bir Âleme gozunu ac.” (c.1, 3171-79)
Ne mutlu olmeden once kendini hesaba ceken ve ahirete hazırlık yapanlara… Yazımızı şu ayetin mealini vererek bitirelim: “Ey iman edenler! Allah ’a karşı gelmekten sakının ve herkes yarın icin ne hazırladığına baksın.” (Haşr, 18) Yuce Rabbim bizleri ahiret şuuru ile yaşayan muminlerden eylesin. Âmin.
Kaynak: Suleyman Serin, Altınoluk Dergisi, Sayı: 429
İslam ve İhsan