
Butun peygamberlerin sahip olduğu ortak ozelliklerin başında, es-sÂdık ve el-emin vasıfları gelir. Peki sıdk ne demektir? Es-sÂdık ve el-emin sıfatları ile ilgili ornekler.Allah TeÂl ’nın en guzel şekilde yarattığı Âdemoğullarına en buyuk ikram ve ihsanı, onlara iclerinden model elciler gondermesidir. Nebîler Silsilesi Hz. Âdem ile başlar ve Peygamber Efendimiz -sallallÂhu aleyhi ve sellem- ile hitam bulur. Efendimiz hÂtemu ’n-nebiyyin, yani nebilerin sonuncusudur.
BUTUN PEYGAMBERLERİN ORTAK OZELLİKLERİ Butun peygamberlerin sahip olduğu ortak ozelliklerin başında, es-SÂdık ve el-Emin; sozunde doğruluk ve guvenilirlik vasıfları gelir. Gerek daha ozel alanlarda, gerekse toplum hayatının farklı alanlarındaki nizamın, guvenilirliğinin onemli, hatta temel taşı denilebilecek bu iki guzel haslet; sevgili Peygamberimiz icin cok daha ozel bir alan olmuştur. O sallallÂhu aleyhi ve sellem nubuvvetinden once de, nubuvvetinin devamı surecinde de hep es-SÂdık/sozunde doğru, el-Emin/her hususta kendisine guvenilen bir insan olarak tescil edilmiştir.
Toplumun cekirdeği aile icinden başlayarak, ticari ve siyasi hayatta, daha da otede uluslararası ilişkilerde İslÂm ’ın hassasiyetle uzerinde durduğu husus şuphesiz doğruluktur. Bu hususta da bir mumin icin en guzel ornek Allah Rasûlu sallallÂhu aleyhi ve sellem Efendimiz ’dir. O ’nun sadakatine, once Âlemlerin Rabbi şahitlik buyurmuş; asırlar once fem-i muhsininden sadır olmuş geleceğe ait mubarek beyanları modern ilmi araştırmalarla doğrulanmış, duşmanları bile o aziz şahsiyete nefislerinin azgınlıkları ile gerceği olmayan farklı ithamlarda bulunmalarına rağmen onu yalancılıkla itham edememişlerdir.
Allah Rasulu sallallÂhu aleyhi ve sellem mizah/latife yaparken bile doğruyu soylemiş, beşeriyet icabı ofkeyi tevcih edecek bir halde olsun, rıza halinde olsun hep doğruyu buyurmuşlardır. Harpte ve sulhta hep doğruyu soylemiş O Fahr-ı Âlemin yuce şahsiyetinde guvenilirliğini sarsacak hicbir soz ve davranış gorulmemiştir.
SIDK NEDİR? Sıdk; sozun oze ve haberin kendisinden haber verilen şeye mutabık, uygun olmasıdır. Ovulen bu guzel hal sadece sozde değil, niyet, irade, azim ve amellerde de olur ki her biri ozelde ayrı ayrı kişilik hususiyetlerine tekabul eder.
Şuphesiz en faziletli davranış, duşmanın da kabul etmek zorunda olduğu guzelliktir. Allah Rasûlu Efendimiz ’in hayatı bu hususta butun cağlara şamil olacak şekilde ozelde muminlere genel olarak butun insanlığa ornek olacak misallerle doludur. Bu misallerden birkacı şoyledir:
“…Rivayet edildiğine gore; Bedir savaşının yapıldığı gun Ahnes ibn Şerik -ki daha sonra da İslÂm ile muşerref olmuştur.
- Ebû Cehil ile karşılaştığında:
- Ebu ’l Hakem! Şurada senden ve benden başka konuştuğumuzu duyacak hic kimse yok. Muhammed hakkında ne diyorsun? O ben peygamberim derken doğru mu soyluyor, yalan mı soyluyor?
Ebû Cehil şu cevabı vermiştir:
- Vallahi Muhammed doğru soyluyor, o şimdiye kadar hic yalan soylemedi.
***
Herakliyus, Mekkeli muşriklerin lideri Ebû Sufyan ibn Harb ’e Rasûl-i Ekrem Efendimiz hakkında:
- O zat peygamberlik iddiasında bulunmadan once kendisini yalan soylemekle suclar mıydınız? diye sorduğunda Ebû Sufyan:
- Hayır, asla suclamazdık demişti.
***
Mekkeli bir başka muşrik olan Nadr ibn Haris de Kureyş ileri gelenlerine şoyle demişti:
- Muhammed aranızda buyuyup yetişti, kendisinden son derece memnundunuz. Aranızda en doğru sozlu, en guvenilir kimse o idi. Şakakları ağarmaya başlayıp da size peygamber olduğunu soyleyince kendisine sihirbaz dediniz. Hayır, vallahi O sihirbaz değildir.
Yuce şahsiyeti boyle emsalsiz bir doğruluk ve eminlik olan aziz Efendimiz ummetinin de her hususta hayırlı bir ummet olarak, insanlığın onunde model davranışlar sahibi olmasını şoyle emir buyurur: “Sıdk/doğruluğa dikkat ediniz. Şuphesiz doğruluk birr/iyiliğe goturur, (her turlu) iyilik de insanı cennete… İnsan doğru soyleye soyleye Allah katında sıddîk olarak yazılır… Yalandan da şiddetle sakının, yalan insanı kotuluğe sevkeder. İnsan yalanda devam ettikce yalanla uğraştıkca da sonunda Allah katında kezzÂb; cok yalancı bir kul olarak yazılır.” (Buhari, Muslim)
SIDK FIFATI İLE İLGİLİ AYET İlÂhî ve nebevî beyanları selim bir akıl ve kalple inceleyen İslam Âlimleri, sıdk konusunda ozel tasnifler yapmışlar. Sıdkın oncelikli muhtevası es-sıdk maallah yani Allah ile sıdk uzere olmaktır. Ayet-i Kerim ’de buyurulur: “Allah ’a verdikleri soze bağlı kalsalardı, elbette kendileri icin daha iyi olurdu.” (Muhammed, 21) Allah ile sıdk uzere muamele, kulun sozlerinde ve işlerinde Hakkın rızasını araması ve bu uğurda say u gayret etmesini gerektirir.
Sonra es sıdku maalhak yani yaratılanlarla sıdk uzere muamele gelir. Bu ise ictimai hayatta kulun, doğruluktan asla ayrılmamasıdır. Gerek aile hayatında, gerek ticari ilişkilerde ve gerekse beşeri ilişkilerde nebevi tembih gereği muminlerin hicbir şekilde yalan ve aldatmaya tevessul etmemeleri gerekir.
Allah Rasûlu Sevgili Efendimiz, kucuk cocuğunu eve cağırmak icin, “gel yavrum sana bir şey vereyim” diyen sahabi hanıma; “ne vereceksin?” diye sormuş, hanım “hurma” cevabını verince onu: “Dikkatli ol, eğer vermemiş olsaydın yalancılardan yazılmış olurdun” diye ikaz buyurmuştur.
İnsan sıdk konusunda mesafe kat edip hakikate ulaşanlardan olmalıdır. Mevlana Hamuş hazretleri buyuruyor ki şeriat, tarikat ve hakikati her işte takip etmek mumkundur. Mesela yalan yasağı malumdur. Bir insan dilini ondan koruyacak olursa bu şeriattır. Ama mumkundur ki, kalbinde yalana bir meyil kalsın onu da koruyabildi mi tarikat meydana gelir. Fakat ne dilinden ne gonlunden, ne arzusuyla ne de arzusuz yalan gelmeyecek, yani insanda yalana mecal kalmayacak olursa bu hakikat mertebesini ifade eder. Şeriattan tarikata, oradan hakikate ulaşmak her mumin icin en onemli bir hedef olmalıdır.
Ger dilersiz olasız ummet tamam/Sıdk ile de es-salÂt u ve ’s-selÂm.
Kaynak: Abdullah Sert, Altınoluk Dergisi, Sayı: 433
İslam ve İhsan