
Sadaka ihlÂs ve samîmiyetle, sırf Allah rızÂsı icin verilmelidir. Gosteriş yapmak ve dunyevî maksatlar icin yapılan infÂklar boşa gider ve insana bir fayda sağlamaz.Rasûlullah Efendimiz sadaka ve infÂkın geniş ve şumûllu olan mÂnevî bereketini anlatarak şoyle buyurmuşlardır:
“Allah bir lokma ekmek, bir avuc hurma ve yoksulun faydalanacağı buna benzer bir şey vesîlesiyle uc kişiyi Cennet ’ine koyar:
1) Evin sahibi ve onun (sadakanın) verilmesini emreden kişi,
2) Verilecek şeyi hazırlayan evin hanımı,
3) Sadakayı yoksulun eline veren hizmetci.”
Bunları ifade ettikten sonra Rasûlullah sozlerini şoyle tamamlamışlardır:
“Hicbirimizi unutmayan Allah TeÂl ’ya hamd olsun!” (Heysemî, III, 112)
Diğer taraftan sadaka, dunyevî ve uhrevî pek cok sıkıntıyı defeder. Bunların bir kısmını Allah Rasûlu şoyle haber verirler:
“Suyun ateşi sondurduğu gibi sadaka da gunah(ın azÂbını) sondurur.” (Tirmizî, ÎmÂn, 8/2616. Ayrıca bkz. İbn-i MÂce, Fiten, 12)
“Sadaka, Rabb ’in ofkesini sondurur ve kişiyi kotu olumden uzaklaştırır.” (Tirmizî, ZekÂt, 28/664)
“Muslumanın verdiği sadaka, omrunu uzatır (bereketlendirir), kotu olumu onler ve Allah TeÂl onunla kibri, fakirliği ve ovunmeyi giderir.” (Heysemî, III, 110)
“Sadaka vermekte acele edin! Cunku belÂ, sadakanın onune gecemez.” (Heysemî, III, 110)
“İnsanlar arasında hukum verilinceye kadar, herkes sadakasının golgesinde olacaktır.”
Bu son hadîsi bize nakleden rÂvîlerden biri olan Ebû ’l-Hayr, her gun mutlak bir sadaka vermeye gayret ederdi. Verdiği şey bir kek, bir soğan ve benzeri şeyler olsa bile… (Ahmed, IV, 147-8; Heysemî, III, 110)
Peygamber Efendimiz ’in haber verdiğine gore bir grup insan Hazret-i Îs ’nın yanına uğramıştı. Onlar ayrıldıktan sonra Îs yanındakilere:
“–Bunlardan biri, Allah dilerse bugun olecek!” buyurdu.
Akşam olunca, o insanlar sırtlarında odun demetleriyle tekrar Hazret-i Îs ’nın yanına geldiler. ÎsÂ:
“–Odunları yere bırakın!” buyurdu. Sonra o gun oleceğini soylediği kişiye:
“–Odun demetini coz!” buyurdu. O zÂt demeti cozduğunde, icinden siyah bir yılan cıktı. Hazret-i ÎsÂ:
“–Bugun hangi sÂlih ameli işledin?” diye sordu. O kişi:
“–Bugun herhangi bir sÂlih amel işlemedim!” dedi. ÎsÂ:
“–İyi duşun, ne yapmıştın?” buyurdu. Bu sefer o zÂt:
“–Bir amel işlemedim, fakat elimde bir ekmek parcası vardı. O esnÂda yanıma bir yoksul gelip bir şeyler istedi. Ben de ekmeğin bir kısmını ona verdim.” dedi.
Bu cevap uzerine Hazret-i ÎsÂ:
“–İşte bu sÂyede (belÂ) senden uzaklaştırılmış!” buyurdu. (Heysemî, III, 109-110; Ahmed, Zuhd, I, 96)
ALLAH YOLUNDA İNFÂK MevlÂn Hazretleri, malı Allah yolunda harcamanın bereketini ne guzel îzah eder:
“Mal, sadaka vermekle hic eksilmez. BilÂkis hayırlarda bulunmak, malı kaybolmaktan, zÂyî olmaktan korur! Verdiğin zekÂt, kesene bekcilik yapar, onu korur. Kıldığın namaz da sana cobanlık eder, seni kotuluklerden ve kurtlardan kurtarır.
Ekin ekenin ambarı boşalır, lÂkin hasat vakti gelince, sactığı tohumlara karşılık kac mislini geri alır! Boşalttığı bir ambara mukÂbil, kac ambar dolusunu iÂde alır!.. Fakat buğday, yerinde kullanılmaz da ambarda saklanırsa, bitlere, kucuk kurtlara, farelere yem olur. Bunlar onu tamamıyla mahvederler.”
İnfak, sadaka ve Allah yolunda hizmet ve gayretin ehemmiyetini bildiren şu kıssa cok ibretlidir:
Beşîr bin HasÂsiyye -radıyallÂhu anh- şoyle anlatır:
Nebiyy-i Ekrem Efendimiz ’e bey ’at etmek icin geldim. Bana, Allah ’tan başka ilÂh olmadığına ve Hazret-i Muhammed ’in de O ’nun kulu ve Rasûlu olduğuna şehÂdet etmemi, namaz kılmamı, zekÂt vermemi, İslÂm uzere haccetmemi, Ramazan orucunu tutmamı ve Allah yolunda cihÂd etmemi şart koştu.
Ben şoyle dedim:
“–Ey AllÂh ’ın Rasûlu! VallÂhi bunlardan ikisine gucum yetmez. Onlar da cihÂd ve sadakadır. Muslumanlar, cepheden kacan kimsenin AllÂh ’ın gazabına uğramış olarak doneceğini soyluyorlar. Ben ise cihÂd meydanına varınca, nefsimin korkuya kapılıp olmeyi istememesinden endişe ediyorum. Sadakaya gelince, vallÂhi benim kucuk bir koyun surusu ve on deveden başka bir şeyim yoktur. Onlar da Âilemin maîşet kaynağı ve binek hayvanlarıdır.”
Rasûlullah -sallÂllÂhu aleyhi ve sellem- elini yumdu, salladı ve şoyle buyurdu:
“–CihÂd (Allah yolunda hizmet) yok, sadaka yok, peki ne ile Cennet ’e gireceksin?!”
Ben hemen:
“–YÂ RasûlÂllah, Sana bey ’at ediyorum!” dedim ve koştuğu butun şartlar uzerine bey ’at ettim. (Ahmed, V, 224; HÂkim, II, 89/2421; Beyhakî, Şuab, V, 8; Heysemî, I, 42)
SADAKA VERMENİN EDEBİ ZekÂt ve sadaka verirken edebe riÂyet etmek cok muhimdir. Bilhassa veren, alana teşekkur hissiyÂtı icinde olmalıdır. Cunku onu farz olan bir borctan kurtarıp nice bereketlere nÂil eylemektedir.
ZekÂt veya sadaka verirken en azından malın orta hallisinden verilmelidir. Bize verildiğinde almak istemeyeceğimiz bir şeyi başkasına sadaka olarak vermemeliyiz.
Yine, başa kakmak ve incitmek sûretiyle sadakaları boşa cıkarmamak gerekir. Zira CenÂb-ı Hak, bu cirkin davranışı kat ’î sûrette yasaklamaktadır.
Muhtaca bir şey verdikten sonra bundan donup verilen şeyi geri istemek de doğru değildir. Bu davranış, son derece cirkin gorulmuştur.
ZekÂt, sadaka ve hayır işlerinde dikkat edilecek muhim hususlardan biri de, gizliliğe riÂyettir. Cunku acıktan verilen sadaka, alan kimsenin hay duygularını zayıflatır, zamanla alışkanlık hÂline donuşunce de calışma gayret ve isteğini ortadan kaldırır. Bunun yanında, veren kişinin de gurur, kibir, ucub (kendini beğenme) gibi kotu huylara duşmesine yol acar.
Sadakayı ihlÂs ve samîmiyetle, sırf Allah rızÂsı icin vermelidir. Gosteriş yapmak ve dunyevî maksatlar icin yapılan infaklar boşa gider ve insana bir fayda sağlamaz.
Âyet-i kerîmede şoyle buyrulur:
“Tekrar savaşmak icin bir tarafa cekilme veya diğer boluğe ulaşıp mevzi tutma durumu dışında, kim oyle bir gunde, onlara (kÂfirlere) arka cevirirse muhakkak ki o, AllÂh ’ın gazabına uğramış olarak doner. Onun yeri de Cehennem ’dir. Orası, varılacak ne kotu yerdir!” (el-EnfÂl, 16)
Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Hak Din İslÂm, Erkam Yayınları
İslam ve İhsan