Bir atasozunde; “TevÂzû, şeref avlayan bir avcıya benzer.” denilir. Hakîkaten mÂnevî izzet, şeref ve mertebeleri kazandırmakta, tevÂzû kadar muessir bir başka vÂsıta yoktur.
Kibir ve benlik dÂvÂsı gutmek ise CenÂb-ı Hakk ’ı son derece gazaplandıran kotu bir huydur.

Hazret-i Ebû Bekir t bu hususta şoyle buyurur:

“Kul dunya nîmetlerinden bir şey sebebiyle kibirlendiğinde Allah TeÂlÂ, o nîmet kulundan gidinceye kadar ona buğzeder.”

NEFSİN EN ZOR TERK EDEBİLDİĞİ HUY

MÂnevî terbiyeye de, oncelikle nefs tezkiyesiyle başlanır. Nefsin en zor terk edebildiği kotu huy; kibir ve benliktir. İlk mutasavvıflardan Ebû HÂşim es-Sûfî:

“Kalpte yer etmiş bir kibri kazımak, dağları iğne ile kazmaktan daha zordur.” buyurmuştur.

Fakat bu başarılmadıkca da mÂnen tekÂmul edebilmek ve dînin hedeflediği kÂmil insan olabilmek mumkun değildir. Hazret-i MevlÂn ’nın buyurduğu gibi:

“Bir kişi, kendinden gecerek yokluğa ulaşır, yokluk o kişiye mÂnevî bir ziynet olursa, o kişinin Hazret-i Muhammed (s.a.v.) gibi golgesi kalmaz. Yani o kişi hayÂlî ve golge varlığından kurtulur.”

Aslı yokluk olan, yani yokluktan gelen insanoğlunun varlık ve benlik iddiÂsına kalkışması, ne buyuk bir bedbahtlıktır. Butun dunyevî dayanaklar ve nefsÂnî hazlar da kulun bu gaflete duşmesine zemin hazırlayan imtihan tuzaklarıdır. Bu tuzağa duşen mağrur kimseler, oltadaki yemin bir anlık lezzeti icin kendini helÂke surukleyen balıklar gibidirler. MevlÂn Hazretleri bunu ne guzel îzah eder:

“Varlık ve benlik, insanı adamakıllı sarhoş eder; aklını başından, utan­ma duygusunu gonlunden alır.

Şeytan, bu sarhoşluğa kapıldı da; «Âdem nicin benden ustun olsun; bana reis olsun?» dedi de lÂnete uğradı.”

Bu bakımdan kibir Âfetini nefisten silip atmak, hayÂtî bir vecîbedir.

Hasan-ı Basrî Hazretleri:

“TevÂzû, karşılaştığın her muslumanın senden ustun olduğunu kabul etmendir.” buyurur.

TEVÂZU VE HİCLİK

Ârifler sultÂnı Nakşibend Hazretleri, intisÂbının ilk yıllarında insanların gelip gectiği yolları temizlemiş, hastalara, Âcizlere, hatt yaralı hayvanlara hizmet etmiştir. Bu şekilde buyuk bir tevÂzû ve hicliğe burunmuş, pek cok mÂnevî mertebelere de bu hizmetleri bereketiyle nÂil olduğunu ifÂde etmiştir.

Onun nÂil olduğu tecellîlerin Âdeta sırrını ifÂde eden şu mısrÂları pek mÂnidardır:

Âlem buğday ben saman,
Âlem yahşî ben yaman!.. (herkes tam, ben kusurlu)

Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Hak Dostlarının Ornek Âhlakından 1, Erkam Yayınları
İslam ve İhsan