Her turlu kusur karşısında affa meyletmek, fazîlet zannedilmemelidir.
Affetmek ve bağışlamak, affedecek kişinin şahsına karşı işlenen suclarda mevzubahistir. Oyle suclar vardır ki, dînî ve millî mukaddesÂta, toplumun hukukuna saldırı mÂhiyetindedir. Boyle durumlarda, affetmekten cok ıslÂh icin cezÂya başvurmak, adÂleti sağlamak ve doğru ile yanlışı acıkca îlÂn etmek îcÂb eder. Zira boyle bir suclu affedildiğinde, bunun daha buyuk haksızlıklara yol acacağı, dolayısıyla topluma zulmedileceği muhakkaktır.

Nitekim Hazret-i Âişe vÂlidemiz, Peygamber Efendimiz ’in bu husustaki tavrını şoyle ifÂde buyurmuştur:

“...Rasûlullah (s.a.v.) kendisine fenÂlık yapan kimseden intikam almadı (yani cezÂlandırmadı). Fakat AllÂh ’ın yasak ettiği şeyler ciğnenince, o yasağı ciğneyenden Allah adına intikam alır (onu cezÂlandırır)dı.” (Muslim, FedÂil, 79; Ebû DÂvud, Edeb, 4)

ALLAH İCİN BUĞZ EDEBİLMEK

Yersiz ofke, fitne ve fesat getirdiği gibi, ofkenin gerektiği yerde ofkelenmemek de, aynı neticeyi doğuran bir ahlÂk zaafıdır. Gerektiğinde Allah icin buğz edebilmek de, îman muktezÂsıdır. Mesel bir harp esnÂsında duşmana karşı hiddetli olmak, îman heyecÂnının ve rûhî galeyÂnın asil bir ifÂdesidir, dindarlık ve vatanperverlik alÂmetidir. Toplumun haklarına, mÂnevî ve millî değerlere karşı işlenen suclarda da aynı hiddeti gostermek, îman asÂletinin bir gostergesidir.

Rasûl-i Ekrem Efendimiz ’in hayÂtı, işte boylesine yuksek fazîlet olculerinin zirve tezÂhurleriyle doludur. O, şahsına karşı kotuluk yapanları sadece affetmekle yetinmeyip bir de onlara karşı iyilikte bulunma fazîletini en mukemmel seviyede gostererek ummetine ornek olmuştur.

Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Hak Dostlarının Ornek AhlÂkından 1, Erkam Yayınları
İslam ve İhsan