“Hay imandandır” hadisiyle anlatılmak istenen nedir? Hay / ar duygusu insana neler kazandırır? İslam ’da edep ve hay duygusu.Hay ve hayat aynı kokten turemiş iki kelimedir. Bu durum hayÂsız bir yaşantının hayat olamayacağını gosterdiği gibi, insanı dirilten, canlı tutan en temel unsurun hay olduğunu da beyan etmektedir.
HAY ANCAK HAYIR KAZANDIRIR “HayÂnın hepsi hayırdır” (Muslim, ÎmÂn, 61) buyuran Fahr-i KÂinat Efendimiz sallÂllÂhu aleyhi ve sellem de hayÂdan hayır dışında bir şey gelmeyeceğine vurgu yapar. Yani hayÂdan zarar gelmez, hayÂnın azı coğu diye bir ayrım da yoktur. Bir başka hadisinde de şoyle buyurur: “Hay ancak hayır kazandırır.” (BuhÂrî, Edeb, 77; Muslim, ÎmÂn, 60)
HAY İMANDANDIR Bir keresinde Hz. Peygamber sallÂllÂhu aleyhi ve sellem, ashabından birinin diğerine, utanma hissi senin bir takım hakları kaybetmene yol acabilir, anlamına gelecek bir ikazda bulunurken işitmiş hemen mudahale ederek; “Onu kendi haline bırak; zira hay imandandır” buyurmuştur. (BuhÂrî, ÎmÂn 16, Edeb 77; Muslim, ÎmÂn, 57-59.)
HÂkim ’in el-Mustedrek ’te rivayet ettiği diğer bir hadiste de “Hay ile iman birbirinden ayrılmaz bir ikilidir. Biri giderse, oteki de durmaz.” buyurmuştur.
İman ve hay eşlemesi oldukca onemli bir hususu beyan etmektedir. İmanı olanın hayÂsı, hayÂsı olanın da imanı olmalıdır. Birinden yoksun olanın diğerine sahip olduğunu iddia etmesi boş ve kuru bir iddiadır. İman ile hay arasındaki guclu bağı Hz. Suleyman aleyhisselÂm ’dan rivayet edilen şu soz gayet guzel ifade eder: “Hay imanın dizili olduğu iptir. İp koptuğunda orada dizili olan her şey gider.” Nasıl insandaki inanc duygusu fıtri ise utanma duygusu da fıtridir. Cocuklarda hay duygusu gelişmeye başladığında temyiz yaşına bastıkları kabul edilir. Artık eğitim alacak seviyeye gelmiştir. İmam GazzÂlî, verilecek ilk eğitiminin sofra adabı olması gerektiğini, soyler. Zira eğitim icin bir hay duygusuna ihtiyac vardır. Utanması, arlanması olmayan birisine eğitim vermek beyhude bir uğraştır.
EĞER UTANMIYORSAN İSTEDİĞİNİ YAPABİLİRSİN Nitekim nebevî beyan bunu acıkca ilan eder: “Eğer utanmıyorsan istediğini yapabilirsin.” (BuhÂrî, EnbiyÂ, 54, Edeb, 78; Ebû DÂvûd, Edeb, 6) Hay yoksa artık her şey yapılabilir hale gelir. İnsanı insan yapan, insanca bir hayat yaşamasına imkÂn veren hay duygusudur.
HayÂutanma duygusu imandan kaynaklanan ve insanı kotuluklere karşı koruyan bir kalkan mahiyetindedir. Diğer yandan yaptığı işin edebe, ahlaka ve hayÂya uygun duştuğunu goren bir kimsenin de onunde onu engelleyecek bir şey yok, demektir. Yani yukarıda zikredilen hadisin bir anlamı da “utanacağın bir şey yoksa dilediğini yapabilirsin” demektir. Buna gore cesaret duygusu utanmazlık, arsızlık ve edepsizlikten değil, tam tersine hayÂdan kaynaklanmalıdır.
AR DAMARI CATLADIYSA Gunumuzde maalesef arsızlığı, namussuzluğu, cıplaklığı ve hayÂsızlığı bir cesaret orneği olarak takdim etmek isteyenler vardır. Bu guruhla mucadelede hay sahiplerinin en az onlar kadar cesur olmaları ve edep davasına sahip cıkmaları gerekir. Unutulmaması gerekir ki hayÂsızlık en yaygın mikroptan daha hızlı bir şekilde toplumda yayılır ve bir muddet sonra genel kabul gormeye başlar. Bu yuzden hayÂnın hepsini hayır telakki ettiğimiz gibi, hayÂsızlığın da butunuyle rezillik olarak gormemiz lazımdır. Hay ar damarı bir kez catladığında artık dikiş tutması zorlaşır. Butun gayretimizle toplumun ar damarının muhafazası icin seferberlik ilan etmeliyiz.
Medeni bir varlık olarak toplum icinde yaşamak zorunda olduğumuzdan toplumun gidişatı ile ilgili kaygılarımızın hem kendimiz hem neslimiz hem de butun bir insanlık icin surekli teyakkuzda olması elzemdir. İnsanlar birbirlerini etkilerler. Yakınlaştıkca bu etkileşim artar. Bu yuzden en yakınımızdan başlayarak hayÂnın, ar ve namusun bekciliğini yapmak vazifemizdir. Gucumuzun yetmediği yerde ise doğup buyuduğumuz, yeşerip yetiştiğimiz vatanımız bile olsa, hayÂsızlık yurdunu terk etmek tek yol olacaktır. Tıpkı Lût aleyhisselÂm ’a, uzunca bir mucadeleden sonra ahlaksız insanların yola geleceğine dair umidini yitirdikten sonra terk-i diyar etmesi emredildiği gibi bize de duşen gorev budur:
“Artık gecenin bir kısmında Âileni yola cıkar ve arkalarından git; hem icinizden hic kimse ardına bakmasın ve emrolunduğunuz yere akıp yuruyun!” (Hicr: 65)
Lût aleyhisselÂm ’a acık ve kesin bir emir verilmişti ve hemen yerine getirilmesi isteniyordu. Sabahı beklemeden Âileni derhal hayÂsızlar topluluğunun arasından cıkar, uzaklaştır, yola koy. Sen de artları sıra yuru ki geride kalan olmasın. Onları derle toparla, hepsini cıkardıktan sonra sen de onların peşinden cık. Artık kimse geride bıraktıklarına, mazisine, malına mulkune hasretle ardına donup bakmasın. Arkada kalan her şey helak olacaktır.
Yangın Âileye, eve gelinceye kadar sondurmek icin olanca gucu ile mumin caba sarf eder. Ama artık yangın evlere sirayet etmeye başladığında yapılacak tek şey terk-i diyar etmektir. Binaenaleyh Âile son kale olarak durmaktadır. Âileyi hay ekseninde bir ortamda tutamadıktan sonra uzerinde durduğumuz topraklarda bulunmanın bir anlamı yoktur. Âile yoksa başka bir şey kalmamış demektir.
Âilemizi koruyamadığımız bir ev, bina, site, mahalle, semt, ilce, şehir ve bolge bizim değildir, bize ait değildir. Bu yuzden vatanı korumak Âileyi korumaktan gectiği gibi, Âileyi korumak icin de vatanı korumak gerekir. Âilenin hayatı hayÂdır. Hay duygusunun kalmadığı bir evde yangın bacayı sarmıştır. Fıkhımızda, hay duygusunun hÂkim olduğu bir ev kızının evlilik onayı sukûtundan anlaşılır, diye kaydedilmiştir. HayÂnın azı coğu olmaz, hepsi hayırdır.
Hay bir cekinme ve korkma değil, tamamen sevgiden neşet eden bir saygının tezahuru olup seckin insanlara ozel bir haslettir. Hay yaşatır, hayÂsızlık ise oldurur.
Kaynak: Ahmet Hamdi Yıldırım, Altınoluk Dergisi, Sayı: 438
İslam ve İhsan
EDEP GONLUN SUSUDUR