
Ticaret ve sağlık sorunları gibi dunyevi işleri şeyhe danışmak doğru mu?
ESKİ DERVİŞLER DAHA SORGULAYICIYDI
Cuneyd-i BağdÂdî, ustÂdı HÂris el-MuhÂsibî ’ye (o. 243/837) bazı tasavvufî meseleri sorar, gerektiğinde tartışırdı. (Ebû uaym IsfahÂnî, Hilyetu ’l-evliyÂ, Mısır 1351/1933, X, 256.) Bazı dervişlerin Serî Sakatî ’ye itiraz ettiği bilinmektedir.
Yani eski sûfîler şeyhe soru sorar, gerektiğinde izah ister, hatta tartışır idi. Ancak sonraki donemlerde şeyhe soru sormak tekke ÂdÂbına aykırı gorulmuş, şeyhe “gassÂlin elindeki meyyit” yani yıkayıcının elindeki cenÂze gibi teslim olmak sozu on plana cıkmıştır.
Bu soz acıklamaya muhtactır. Hakîkî bir şeyh, insanın hased, kibir, mal sevgisi gibi ahlÂkî zaaflarını ve manevî hastalıklarını tedavi etmeye yardımcı olacak bir doktor olarak kabul edilmelidir.
DUNYEVİ İŞLERİ UZMANINA DANIŞMALI
Hastanedeki doktora giden kişi onun receteye yazdığı ilacların turune veya dozuna itiraz etmeyip “doktorun bir bildiği vardır” diyerek teslim olduğu gibi, manevî hastalıkları konusunda bir murşidin rehberliğine başvuran ve ona tÂbî olan murid de şeyhinin vereceği zikrin turune ve miktarına itiraz etmeyip onun tasavvufî eğitim anlamında yaptığı tavsiyelere teslim olmalıdır.
Ancak hayat, zikir, halvet ve sohbet gibi tasavvufî eğitim unsurlarından ibÂret değildir. Kişinin gunluk şahsî hayatı, ticareti, ziraati vs. de vardır. Bu tur dunyevî işlerde her zaman şeyhine danışması veya teslim olması gerekmez.
BAZI SUFİLER TESLİMİYETİ YANLIŞ ANLIYOR
Teslimiyet meselesini yanlış anlayan ve abartan bazı cÂhil sûfîler hastalandığında doktora gitmek yerine once şeyhine gelebilmekte veya ticÂrî işlerinde her şeyi şeyhine danışmak gerektiğini zannetmektedirler. Bu duşuncenin de duzeltilmesi gerekir.
Derviş, hasta olunca doktora, fetv soracağı zaman muftuye, dukkan acacağı zaman ticaretten anlayan arkadaşlarına danışmalı, tasavvufî ve ahlÂkî konularda da şeyhi ile istişÃ‚re etmelidir. Zaten hakîkî murşidler haddini bilir, fetv soran muridini muftuye veya erbabına havÂle ederlerdi.
Şunu da hatırlatmak gerekir ki Hz. Peygamber (a.s) Musluman olan insanlardan bey ’at ve soz alırken “her hÂlukÂrda itÂat ve teslimiyet” uzerine değil, Allah ’a ortak koşmamak, hırsızlık ve zin etmemek, savaştan kacmamak gibi belli şartlar ve maddeler uzerine bey ’at yani soz almıştır. (BuhÂrî, MenÂkıbu ’l-ensÂr, 43, CihÂd, 110; Muslim, Hudûd, 43.)
Kaynak: Necdet Tosun, İrfan Bahcesi, İstanbul: Erkam Yayınları, 2014
İslam ve İhsan