Osmanlı medeniyetinin oluşumunda en onemli katkılardan birine sahip olan Mimar Sinan, sadece eserleriyle değil tevazusuyla hayranlık uyandırıyor.Mimar Sinan, Hak huzûrunda kendisini Âciz bir karınca olarak telÂkkî etmekteydi. Cunku o, tevÂzûda da eşsiz bir ustaddı. Meşhur ihtişamlı Âbidelerine rağmen hic gurur ve kibre kapılmıyor, muhur ve imzÂlarında kendisi icin ser-mîmÂrÂn-ı hÂssa tÂbirinin yanında “mûr-i nÂtuvÂn” (gucsuz karınca) “el-fakîru ’l-hakîr” ifÂdelerini kullanıyordu. Nitekim Selimiye ’yi tamamladığında adının kitÂbeye yazılması teklîfine:

“Ben kim oluyorum ki AllÂh ’ın evine ismimi koyayım!..” diye cevap vermesi, eserlerinin ihtişÃ‚mına denk bir mÂnevî derinlik değil midir?

Belki de bu muhteşem tevÂzû ile yoğrulması sebebiyledir ki Koca Sinan, eserlerindeki kocaman duvarları dahî bin icinde eritmeyi başarabilmiştir. Nitekim buyuk bir kutle hÂlindeki duvarlar; onun Âbidelerinde ic cephede cini panolar, husn-i hatlar, tezyînatlar ya da pencerelerin taşıdığı aydınlık atmosfer icinde Âdeta unutturulmuş bir vaziyettedir.

Yine ondaki engin tevÂzuun bir bereketidir ki, evvelce sıradan bir koylu olan Koca Sinan, Osmanlı sisteminin de mukemmelliği s­ye­sinde yavaş yavaş yukselmiş ve İslÂm medeniyetinde en buyuk, hatt dun­ya mîmÂrîsinde de dev kimliği ile rakipsiz bir sanatkÂr ve deh olarak te­b­ruz etmiştir

Kaynak: Osman Nuri Topbaş / Osmanlı, Erkam Yayınları
İslam ve İhsan