
Takva yani Allah'a (c.c) karşı sorumluluklarımız ile ilgili hadisler nelerdir? Takva sahibi olmanın fazilet ve onemi nedir?
Ebû Zerr"in naklettiğine gore, Resûlullah (sav) ona şoyle buyurmuştur:
“Nerede olursan ol, Allah"a karşı sorumluluğunun bilincinde ol! Kotuluğun peşinden iyi bir şey yap ki onu yok etsin. İnsanlara da guzel ahlÂka uygun bicimde davran!” (Tirmizî, Birr, 55)
Semure"den nakledildiğine gore, Hz. Peygamber (sav) şoyle buyurmuştur: “Haseb (kişiyi halk nazarında yucelten nitelik) maldır, kerem (kişiyi Allah katında yucelten nitelik) ise takvadır.” (Tirmizî, Tefsîru"l-Kur"Ân, 49)
***
Abdullah (b. Mes"ûd) tarafından nakledildiğine gore, Hz. Peygamber (sav) şoyle derdi: “Allah"ım, senden hidayet, takva, iffet ve gonul zenginliği istiyorum.” (Muslim, Zikir, 72)
***
Zeyd b. Erkam şoyle demiştir: “Ben size Allah Resûlu"nun (sav) soylediğinden başka bir şey anlatmıyorum! O şoyle derdi: "...Allah"ım, nefsime takvasını ver, onu temizle, onu temizleyenlerin en hayırlısı sensin. Onun velîsi (sahibi) ve mevlÂsı (efendisi) sensin..." ” (Muslim, Zikir, 73)
***
Ebû Hureyre anlatıyor: Allah Resûlu"ne (sav) insanların cennete girmesine en cok vesile olan amelin ne olduğu soruldu. Resûlullah, “Allah"tan sakınmak ve guzel ahlÂk.” buyurdu. (Tirmizî, Birr, 62)
TAKVA NEDİR? TAKVA'NIN ONEMİ VE FAZİLETİ NEDİR? TAKVA İLE İLGİLİ HADİSİ ŞERİFLERİ NASIL ANLAMALIYIZ? Allah Resûlu, genc dostlarından MuÂz b. Cebel"i Yemen"e elci olarak tayin etmişti. Uğurlarken onunla birlikte yola cıktı ve bazı tavsiyelerde bulundu. MuÂz bineğinin ustunde gidiyor, Allah Resûlu de onun yanında yuruyordu. Tavsiyelerini tamamlayan Peygamber Efendimiz şoyle buyurdu: “Ey MuÂz! Bu seneden sonra benimle karşılaşamayabilirsin, belki de ancak şu mescidime veya kabrime uğrarsın.” Bunu duyan MuÂz, Hz. Peygamber"den ayrılmanın uzuntusuyle ağladı. Allah Resûlu ise yuzunu Medine"ye doğru cevirerek şoyle buyurdu: “İnsanların benim gozumde en ustun olanları, kim olurlarsa olsunlar ve nerede bulunurlarsa bulunsunlar, takva sahibi olanlarıdır.” 1
Allah"ı sevmek, O"na saygı duymak, yasaklarına duşmekten sakınmak, korunmak, O"nun rızasına nail olmayı umit ve azabına maruz kalmaktan endişe etmektir “takva”. İslÂm"ın en temel kavramlarındandır ve onemini Kur"Ân-ı Kerîm"de aynı kokten gelen kelimelerin yer aldığı yuzlerce Âyetin bulunması acıkca gostermektedir. Kur"an, iman eden ve salih amel işleyen butun muminleri “muttaki” yani takva sahibi olarak niteler. Başka bir ifadeyle, imandan sonra onun gereğini yerine getirip, iyiliklere sarılan ve kotuluklerden kacınan herkes bu sıfatı almaya hak kazanmıştır. Onun icin takva, Allah"ın insanları değerlendirmede kullandığı bir olcudur. Allah katında en değerliler en fazla takva sahibi olanlardır.2 Allah muttakiler ve guzel iş yapanlarla beraberdir.3 Allah muttakilerin dostudur.4 “Allah muttakileri sever.” 5 Cennet ve nimetleri muttakiler icindir.6
Kıblenin değişmesinden rahatsız olanlara hitabında CenÂb-ı Hak, “İyiliğin, yuzlerin doğu ve batı tarafına cevrilmesinde değil; Allah"a, Âhiret gunune, meleklere, kitaplara, peygamberlere inandıktan sonra, yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, isteyenlere ve kolelere hoşa giden maldan harcamak, namaz kılıp zekÂt vermek, yapılan antlaşmalara sadık kalmak, sıkıntı, hastalık ve savaş zamanlarında sabretmekte olduğunu, doğru olanların ve muttakilerin” bu kimseler olduğunu bildirmektedir.7 Bunlara ilÂve olarak, “sozunde durmak”,8 “affetmek”, “Âdil olmak”,9 “durust davranmak”,10 “malla, canla cihad etmek”11 gibi iyi işler de Kur"an"ın muttakilere nispet ettiği ozellikler arasında sayılmıştır. Kısaca, imandan sonra her turlu salih ameli işlemenin muttakilerin temel vasfı olduğu anlaşılmaktadır.
Surekli Olarak Allah'ın Gozetim Ve Kontrolunde Olan Mumin Surekli olarak Allah"ın gozetim ve kontrolunde olan mumin, ancak takva ile kulluk bilincine ulaşır. Allah Resûlu, “Nerede olursan ol, Allah"a karşı sorumluluğunun bilincinde ol! Kotuluğun peşinden iyi bir şey yap ki onu yok etsin. İnsanlara da guzel ahlÂka uygun bicimde davran!” buyururken,12 muminin her hÂl ve şartta takvadan ayrılmaması gerektiğini vurgulamıştır. Cunku onun ifadesine gore, “Ameller kap (icindeki sıvı) gibidir. Altı iyi olursa, ustu de iyi; altı bozuk olursa, ustu de bozuk olur.” 13 Dolayısıyla insan ancak niyet ve ameliyle bir butun olarak muttaki yani iyi insan olabilir. Duruma gore tavır değiştiren insanın varacağı nokta nifak yani iki yuzluluktur. Bunun icin Peygamber Efendimiz, “İslÂm acıktan, iman ise kalpte (gizli) olur.” buyurduktan sonra eliyle goğsune işaret ederek uc kere,“İşte takva buradadır. İşte takva buradadır.” 14 buyurmuştur.
Nerede ve ne durumda olunursa olunsun, Allah"a karşı saygılı olmak ve O"nun emirlerini ihlÂl etmekten sakınmak muttakilerin en belirgin ozelliklerindendir. Hz. Peygamber"in “ihsan” mertebesi olarak tarif ettiği, Allah"ı goruyormuşcasına kulluk etmek de boyle bir şeydir.15 Her şeyi goren, bilen, işiten ve butun gizliliklere vÂkıf olan bir Yaratıcı"ya inanmanın doğal sonucudur bu. Hangi gorev ve statude bulunursa bulunsun, surekli CenÂb-ı Hakk"ın gozetim ve denetiminde olduğunu bilen bir muminin bilerek gunah işlemesi ve gunahında ısrar etmesi kolay değildir. İşte bu duyarlılık icinde olan bir muminden kimseye zarar gelmez. Gercek dindarlardan zarar gelmeyeceği kanaati, boyle kimselerin surekli bir nefis muhasebesi yani otokontrol icinde bulunmalarından dolayıdır. Halbuki bu duyarlılığa sahip olmayan, haram helÂl ve hesap endişesi taşımayan bir kimsenin nasıl tehlikeli olabileceği, ecdadımız tarafından, “Kork Allah"tan korkmayandan!” atasozuyle veciz bir şekilde ifade edilmiştir. Allah Resûlu"nun, “insanların ilk peygamberlik oğretilerinden beri duyup idrak ettikleri bir soz” olarak nitelendirdiği, “Utanmıyorsan dilediğini yap!” ifadesi de bu gerceği dile getirmektedir.16
Birbirinize Haset Etmeyin! Allah Resûlu, “Birbirinize haset etmeyin! (Fiyatı yukseltmek icin) muşteri kızıştırmayın! Birbirinize buğuz etmeyin! Birbirinize sırt cevirmeyin! Hicbiriniz diğerinin (gercekleştirdiği) satış uzerine (ikinci bir) satış yapmasın! Kardeş olun ey Allah"ın kulları! Musluman Musluman"ın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu yardımsız bırakmaz, onu kucuk gormez. Takva işte buradadır.” diyerek uc defa goğsune işaret etmiş ve “Kişiye Musluman kardeşini kucuk gormesi kotuluk olarak yeter. Her Musluman"ın kanı, malı ve ırzı (diğer) bir Musluman"a haramdır.” 17 buyurarak takva ile ameller arasında ilişki kurmuştur.
Allah"a saygı ve itaatin ancak samimi bir sevgiyle gercekleşebileceği şuphesizdir. Sadece korkuya dayalı bir saygı ve itaatin, insanlar nazarında olduğu gibi CenÂb-ı Hak katında da fazla değeri yoktur. Onun icin İslÂm Dini"nde Allah sevgisi ve hoşnutluğu Allah korkusuna oncelenmiş, Allah"tan korkmak da “O"na karşı gelip gunah işlemekten, hesap gununde yuzu kara cıkmaktan ve O"nun azabını gerektirecek bir iş yapmaktan endişe etmek.” şeklinde anlaşılmıştır. İnsanı takvaya ulaştıran da, sevgiyle beraber bu sorumluluk ve endişe duyguları icerisinde olmaktır. Kullarına karşı cok bağışlayıcı ve cok merhametli olan CenÂb-ı Hakk"ın18 muradı onları korkutmaktan cok, doğru yola sevketmek ve karşılığında cennet nimetleriyle odullendirmektir. O"nun butun elcileri gibi Son Elcisi de mujdelemek (tebşîr) ve uyarmak (inzÂr) gorevlerini yerine getirirken insanlara karşı sevgi ve hoşgoruyle yaklaşmış, katı ve korkutucu davranarak onların kendisinden uzaklaşmalarına fırsat vermemiştir.19
“Haseb (kişiyi halk nazarında yucelten nitelik) maldır, kerem (kişiyi Allah katında yucelten nitelik) ise takvadır.” 20 diyen Allah Resûlu, “Oyle bir Âyet biliyorum ki, eğer insanların hepsi ona sarılsalar onlara yeter.” buyurduktan sonra,“Kim Allah"a karşı takva bilinci icerisinde olursa Allah ona bir cıkış yolu ihsan eder.” 21 Âyetini okumuş,22 boylece dunya ve Âhirette her turlu sıkıntı ve zorluktan kurtulmanın yolunun takvaya sarılmak olduğunu ifade etmiştir. Nitekim başka bir Âyette, CenÂb-ı Hakk"ın takva sahibi kimselerin işini kolaylaştıracağı23 bildirilmiştir.
Buna Uyun. Başka Yollara Uymayın Sevgili Peygamberimiz, CenÂb-ı Hakk"ın, cÂhiliye doneminin kibrini ve atalarla ovunme Âdetini kaldırdığını ifade ettikten sonra, insanların ya muttaki mumin, ya da gunahkÂr kotu tabiatlı kimseler olarak niteleneceklerini, herkesin Âdem"in cocukları olduğunu, onun da topraktan yaratıldığını, bazı kimselerin kavimleriyle ovunmeyi bırakmadıkca cehennem komuru olmaya devam edeceklerini ve Allah katında, burnuyla dışkı yuvarlayan mayıs boceğinden daha değersiz olacaklarını24 beyan ederek, insanları Allah nezdinde ustun kılan tek değer olcusunun takva olduğuna dikkat cekmiştir.
Allah Resûlu, En"Âm sûresinin, “Şuphesiz bu, benim dosdoğru yolumdur. Buna uyun. (Başka) yollara uymayın. Zira o yollar sizi Allah"ın yolundan ayırır.
İşte takvaya ulaşmanız icin Allah size bunları tavsiye etti.” meÂlindeki 153. Âyetini ashÂbına acıklarken, yere bir cizgi cizdi ve “Bu, Azîz ve Celîl olan Allah"ın yoludur.” buyurdu. Sağına ve soluna ikişer cizgi daha cizerek, “Bunlar da şeytanın yoludur.” dedi. Sonra elini ortadaki cizginin uzerine koyarak yukarıdaki Âyeti okudu.25 Boylece FÂtiha sûresinde, bizi ulaştırması icin her gun Allah"a dua ettiğimiz, “sırÂt-ı mustakîm” in (dosdoğru yolun)26 takvaya goturecek yol olduğunu ve amacın bu zirveye cıkmak olduğunu acıkladı.
Din konusunda, yani iman sahibi ve salih insan olma noktasında kişinin kendinden daha iyi durumda olana bakarak daha fazla gayret gostermesi, dunya nimetleri konusunda da kendinden daha aşağıdaki kimselere bakarak şukretmesi, Allah Resûlu"nun ifadesiyle onun Allah katında, “şukreden ve sabreden bir mumin” olarak değerlendirilmesine vesile olacaktır. Ancak, din konusunda kendinden daha yetersiz kimselere bakarak, kendi iyiliklerini yeterli goren ve kendinden daha fazla dunyalığa sahip olanın elindekine tamah edip de kendi durumuna uzulen kimse, şukreden ve sabreden kul sıfatını yitirecektir.27 İşte takva, iyilik ve guzellikler konusunda başkalarıyla yarışarak Allah"ın dostu olma şerefine lÂyık olma cabasıdır. Zira CenÂb-ı Hak, iman edip muttaki olanları kendi dostu olarak nitelemiş, bunların korku ve huzunle karşılaşmayacaklarını bildirmiştir.28
Dilimizde cok kullanılan dindarlık veya mutedeyyin olma, mumin icin gereksiz bir vasıf değildir. Takva sahibi mumin zaten mutedeyyin, yani dininin gereklerini yerine getiren bir kimsedir. Ancak bu, muttaki insanın gunahtan ve hatadan tamamen salim olduğu anlamına gelmez. Gunahının farkında olup Allah"ın rahmetine sığınmak, hataları icin af dilemek de takva sahibi muminin ozelliklerindendir. Nitekim CenÂb-ı Hak, “muttaki kimselerin kotuluklerini ortup, mukÂfatlarını artıracağını”29 beyan etmiştir. Allah Resûlu"nun yanında olduğu zaman, onun sohbetinden etkilenerek cennet ve cehennemi Âdeta gorur gibi olduğu hÂlde, onun yanından ayrılıp ailesine ve gundelik işlerine donunce bunları unutmayı munafıklık alÂmeti sanarak endişelenen sahÂbî Hanzala"ya Allah Resûlu, “Canımı elinde tutana yemin olsun ki, eğer benim yanımda iken yaşadığınız hÂlde devamlı olsanız, melekler sizinle yatağınızda ve yollarda musÂfaha ederlerdi. Halbuki ey Hanzala! (İnsanın bir hÂli bir hÂlini tutmaz) Bazen oyle bazen de boyle!” 30 diyerek karşılaştığı durumun doğal olduğunu anlatmak istemiştir.
Takvayı erişilmez bir dindarlık gibi gorup, fetva ile takva arasında, yani olması gerekenle ideal olan arasında ayrım yapmak da sık karşılaşılan yanılgılardandır. Halbuki fetva ile olması gerekene hukmedilen şey, zaten dine uygun, dolayısıyla ideal olandır. Bunun otesinde hayatı zorlaştıran, insanın takatini dikkate almaksızın maddî ve mÂnevî sınırları aşan bir hassasiyeti ideal olarak gostermek doğru değildir. Nitekim Sevgili Peygamberimiz ashÂbına, daima guc yetirebilecekleri şeyleri emretmiştir. Onların, “Ey Allah"ın Resûlu, biz senin gibi değiliz, Allah senin gecmiş ve gelecek gunahlarını bağışlamıştır.” demeleri uzerine de, ofkesi yuzunde gorulecek şekilde, “Şuphesiz en cok takva sahibi olanınız ve Allah"ı en iyi bileniniz benim.” 31 buyurmuştur. CenÂb-ı Hakk"ın kullarından istediği de, “gucleri yettiğince Allah"a karşı gelmekten sakınmak”32 yani ittik etmektir.
Dunyaya Yuz Cevirip İnsanlardan Uzaklaşarak Munzevi Bir Hayat Dunyaya yuz cevirip insanlardan uzaklaşarak munzevi bir hayat surmenin daha dindarca bir tutum olduğunu duşunen pek cok insana rastlamak mumkundur. Halbuki muttaki olmakla zÂhidÂne bir hayat arasında onemli bir fark bulunduğunu gozden uzak tutmamak gerekir. Hıristiyan keşişlerinde gorulduğu gibi dunyadan tamamen el etek cekme ve toplumdan soyutlanma anlamında bir zuhd, Allah Resûlu"nce tasvip edilmemiş, bu eğilimi taşıyan bazı arkadaşları da onun tarafından uyarılmıştır.33 Cunku o, dunyaya da Âhirete de lÂyık olduğu değeri veren, ashÂbına da bu yolda rehberlik eden bir onderdi. Nitekim bir hadisinde, “Dunyada zÂhid olmak, helÂl olan şeyleri (kendine) haram kılmak ve malı bir tarafa bırakıp atmak değildir. Dunyada zÂhid olmanın gercek anlamı, sahibi olduğun şeyleri Allah"ın sahip olduğu (ve vaat ettiği) şeylerden daha cok itimat edilmeye lÂyık gormemen ve başına bir musibet geldiğinde —kalıcı bir musibet dahi olsa— ondan elde edeceğin sevabı daha fazla arzular olmandır.” 34 Dolayısıyla Allah"ın dostu yani velîsi olmak icin, toplumdan ve CenÂb-ı Hakk"ın helÂl kıldığı dunya nimetlerinden, mahrum kalmadan ailevî ve toplumsal sorumlulukları yerine getirerek iman ve salih amel ikilisine sarılma kararlılığını tercih etmek esastır. Zira CenÂb-ı Hak, dostluğuna hak kazanabilmesi icin kişide iman ve takvadan başka şart aramamaktadır.35 Cunku Peygamber Efendimizin ifadesiyle, “Allah, insanların suretlerine ve mallarına değil, kalplerine ve amellerine bakar.” 36
Allah Resûlu dunyadan tamamen yuz cevirerek yaşamamış, ama dunyaya da tamamen gonlunu kaptırmamıştır. Kur"Ân-ı Kerîm"de ifade edildiği gibi “muttakiler icin Âhiret yurdunun daha hayırlı olduğunu”37 surekli goz onunde bulundurarak, en hayırlı azık olan takvayı38 kendisi ve ummeti icin dustur hÂline getirmiştir. Hz. Âişe"nin bildirdiğine gore o, dunyaya dair hicbir nimete duşkunluk gostermemiş, dunyada takva sahibi olmaktan daha cok hoşlandığı bir şey de olmamıştır.39 Kendisine, “Bana bir amel goster ki işlediğim zaman Allah da insanlar da beni sevsin.” isteğinde bulunan birisine, “Dunyaya rağbet etme ki Allah seni sevsin, insanların elindekine rağbet etme ki insanlar seni sevsin.” 40 buyurarak aşırılıklardan uzak dengeli bir hayat onerisinde bulunmuştur. Son vasiyeti olan Veda Hutbesi"nde de, Arap"ın Arap olmayana, Arap olmayanın da Arap"a, kızıl tenlinin siyaha, siyahın da kızıl tenliye takva hÂricinde bir ustunluğu olmadığını belirterek41 kendisinden sonra da bu olcuyu korumalarını istemiştir.
Peygamber Efendimizin Allah"tan en cok istediği şey O"nun hem kendisini hem de diğer muminleri takvaya ulaştırmasıdır. Diğer bazı faziletlerin yanı sıra CenÂb-ı Hak"tan takva sahibi olmayı da dileyerek şoyle dua etmiştir: “Allah"ım, senden hidayet, takva, iffet ve gonul zenginliği istiyorum.” 42 Yolculuğa cıkmak uzere olan birisi kendisinden hayır dua isteyince de, “Allah, takva ile azıklandırsın.” buyurmuştur.43 Cunku azığın en hayırlısı olan takva,44 yolcunun yanında bulunan ve harcandıkca tukenen maddî azıktan daha kalıcıdır. Bir keresinde Allah Resûlu"nu yatağında bulamayan Hz. Âişe, karanlıkta el yordamıyla araştırırken onu secde hÂlinde bulmuş ve şu duayı mırıldandığını işitmişti: “...Allah"ım, nefsime takvasını ver, onu temizle, onu temizleyenlerin en hayırlısı sensin. Onun velîsi(sahibi) ve mevlÂsı (efendisi) sensin..."” 45
Cesur, doğru sozlu ve atılgan bir sahÂbî olan Ebû Zer el-GıfÂrî"nin anlattığına gore, Allah Resûlu soyleyeceklerini cok iyi kavramasını tembih ettikten sonra kendisine şu nasihatte bulunmuştur: “Gizli ve acık işlerinde Allah"tan korkmanı, bir kotuluk yaptığında hemen bir iyilik yapmanı, değneğin yere duşse bile kimseden bir şey istememeni, herhangi bir emaneti alıkoymamanı ve iki kişi arasında hukum vermemeni tavsiye ederim.” 46 Hz. Peygamber"in Ebû Zer"den yonetici olma gibi bir emaneti ustlenmemesini, hÂkimlik yapmamasını ve yetim malına velî olmamasını istemesi, Ebû Zerr"i bu konularda yeterli gormemesinden kaynaklanan ozel bir uyarıdır.47 Ancak gorulduğu uzere Hz. Peygamber, bu onemli tavsiyelerin başında takvayı zikretmiş, diğer tavsiyeleri de Âdeta bunun doğal bir sonucu gibi sıralamıştır. Yine ona yonelik bir dizi nasihatten once, “Sana Allah"tan sakınmanı tavsiye ederim, cunku işin (dinin) başı budur.” 48 buyurmuştur.
“Bugun Seni Hoşnut HÂlde Goruyoruz” Bir gun arkadaşlarından bir grubun yanına gelen Allah Resûlu, onların, “Bugun seni hoşnut hÂlde goruyoruz.” demesi uzerine, “Evet, elhamdulillÂh.” karşılığını vermiş, onların zenginlik konusunda sohbete dalmaları uzerine de, “Takva sahibi bir kimse icin zenginliğin sakıncası yoktur (ama) takvalı kimse icin sağlık, zenginlikten; gonul hoşnutluğu da nimetlerden daha hayırlıdır.” 49 buyurarak sahip olduğu nimetlerin hakkını ancak muttaki insanların verebileceğine işaret etmiştir. Minber uzerinde bulunduğu bir gun cemaatten biri kalkarak, “İnsanların en hayırlısı hangisidir?” diye sorunca Peygamber Efendimizin cevabı şu olmuştur: “İnsanların en hayırlısı Kur"an"ı en cok okuyan, en muttaki olan, iyiliği en cok emredip kotulukten en cok sakındıran ve akrabalarına en cok ilgi gosterendir.” 50
Resûl-i Ekrem"e insanların cennete girmesine en cok vesile olan şeyin ne olduğu sorulduğunda, “Allah"a karşı takvalı olmak ve guzel ahlÂk.” buyurmuş, insanların cehenneme girmesine en cok sebep olan şeyin ne olduğu sorulduğunda ise, “Ağız ve avret yeri.” cevabını vermiştir.51 Kendisinden nasihat isteyenlere ilk onerisi takva olmuştur. Kendisinden oğut isteyen Suleym b. CÂbir el-Huceymî"ye yaptığı şu tavsiyeler takvanın hangi incelikleri icerdiğinin de bir ifadesidir: “Allah"a karşı takva sahibi ol. (Kuyudan) su cekmek isteyenin kabına kendi kovandan su boşaltman, ya da kardeşinle guler yuzle konuşman dÂhil hicbir iyiliği kucuk gorme. Elbiseni yere sarkıtıp surumekten sakın. Cunku bu kibirdendir ve Allah kibri sevmez. Eğer bir kimse sende bildiği bir kusurla seni ayıplarsa, sen onda bildiğin bir kusurla onu ayıplama. Bırak onu, yaptığının gunahı ona sevabı sana olsun. Hicbir şeye sovme.” Suleym, “Bundan sonra hicbir hayvana veya insana sovmedim.” demiştir.52
Sonuc olarak takva, Allah ve Resûlu"nun hoşnutluğunu kazanmanın olcutu, muttaki ise bu hoşnutluğu elde etmiş mumindir. Takva, insanın her hÂlinde Allah"a karşı saygılı olması, O"na itaatsizlik etmekten sakınmasıdır. İcten gelen bu duyarlılık ile kişi, gunaha dair her şeyden kendisini soyutlar ve burunduğu takva elbisesi53 ile her turlu kotulukten korunmuş olur. Takva elbisesine burunmuş, tertemiz, gunaha bulaşmamış, taşkınlık gostermeyen, kin ve haset beslemeyen bir kalbin ve durust bir dilin sahibi, insanların en faziletlisidir.54 Tum bunlar dışa guzel davranışlar olarak yansır ve boylece gercek dindarlık, şekil ve ruh birlikteliğinin sağlandığı takva ile gercekleşmiş olur. “Ey iman edenler! Allah"a karşı gelmekten nasıl sakınmak gerekiyorsa, oylece sakının ve siz ancak Muslumanlar olarak olun. Hep birlikte Allah"ın ipine (Kur"an"a) sımsıkı sarılın. Parcalanıp bolunmeyin... Sizden, hayra cağıran, iyiliği emreden ve kotulukten men eden bir topluluk bulunsun. İşte kurtuluşa erenler onlardır.” 55 buyuran CenÂb-ı Hak, takvayı kulları icin bir cıkış ve kurtuluş yolu olarak gostermiş, hesap gununde dikkate alacağı oncelikli değerin bu olduğunu bildirmiştir. Allah TeÂlÂ"nın, “İyilik ve takva uzere yardımlaşın; gunah ve duşmanlık uzere yardımlaşmayın.” 56 emrine uyan muttaki mumin, Allah"ın hesabından cekinen, kendisini ve ailesini bu dunyada kotuluklerden, Âhirette cehennem azabından korumayı amaclayarak buyuk imtihanı kazanmaya aday olan bahtiyar insandır.
Dipnotlar:
1 İbn Hanbel, V, 236.
2 HucurÂt, 49/13.
3 Nahl, 16/128.
4 CÂsiye, 45/19.
5 Âl-i İmrÂn, 3/76
6 Ra ’d, 13/35
7 Bakara, 2/177.
8 Âl-i İmrÂn, 3/76.
9 MÂide, 5/8.
10 Tevbe, 9/7.
11 Tevbe, 9/44.
12 Tirmizî, Birr, 55
13 İbn MÂce, Zuhd, 20.
14 İbn Hanbel, III, 134.
15 Muslim, ÎmÂn, 1.
16 BuhÂrî, Edeb, 78
17 Muslim, Birr, 32.
18 Bakara, 2/199.
19 Âl-i İmrÂn, 3/159.
20 Tirmizî, Tefsîru ’l-Kur ’Ân, 49
21 TalÂk, 65/2.
22 DÂrimî, RikÂk, 16
23 TalÂk, 65/4.
24 Ebû DÂvûd, Edeb, 110-111.
25 İbn Hanbel, III, 398
26 FÂtiha, 1/6.
27 Tirmizî, Sıfatu ’l-kıyÂme, 58.
28 Yûnus, 10/62-63.
29 TalÂk, 65/5.
30 Muslim, Tevbe, 12
31 BuhÂrî, ÎmÂn, 13.
32 TeğÂbun, 64/16.
33 BuhÂrî, NikÂh, 1
34 Tirmizî, Zuhd, 29
35 Yûnus, 10/62-63.
36 Muslim, Birr, 34
37 A ’rÂf, 7/169
38 Bakara, 2/197
39 İbn Hanbel, VI, 69.
40 İbn MÂce, Zuhd, 1.
41 İbn Hanbel, V, 411.
42 Muslim, Zikir, 72.
43 Tirmizî, DeavÂt, 44
44 Bakara, 2/197.
45 Muslim, Zikir, 73.
46 İbn Hanbel, V, 181.
47 Muslim, İmÂre, 16
48 TaberÂnî, el-Mu ’cemu ’l-kebîr, II, 157.
49 İbn Hanbel, V, 372.
50 İbn MÂce, TicÂret, 1
51 Tirmizî, Birr, 62
52 BuhÂrî, el-Edebu ’l-mufred, 403.
53 A ’rÂf, 7/26.
54 İbn MÂce, Zuhd, 24.
55 Âl-i İmrÂn, 3/102-104
56 MÂide, 5/2.
Kaynak: Diyanet İşleri Fetva Kurulu, Hadislerle İslÂm Cilt 1
İslam ve İhsan
Takv Sahiplerinin Ozellikleri Nedir?