
Ameline guvenme! Zira butun ibadetlerimiz, amellerimiz ve hizmetlerimiz, tıpkı duÂlarımız gibi kabule muhtactır.Kulun hicbir ameli, kendisine lutfedilmiş olan nîmetlerin şukur borcunu tam olarak odemeye kÂfî gelmez. Bunun icindir ki, sÂlih ve Ârif kullar ve hatt peygamberler dahî, yalnız amellerinin mukÂbilinde değil, onlara ilÂveten AllÂh ’ın af ve merhametiyle muhÂsebe olunmayı arzu ederler. Nitekim bir gun Allah Resûlu ashÂbını ifrat ve tefritten uzak, muvÂzeneli bir kulluk hayÂtı yaşamaya dÂvet ederek:
“Orta yolu tutunuz, (Kitap ve Sunnet ’in istikÂmeti uzere) dosdoğru olunuz. Biliniz ki, hicbiriniz ameli sÂyesinde de kurtuluşa eremez.” buyurmuşlardı. SahÂbîler:
“Siz de mi kurtulamazsınız, ey AllÂh ’ın Resûlu?” diye hayrretle sordular. Efendimiz:
“(Evet) ben de kurtulamam. Ancak Allah, rahmet ve keremi ile beni bağışlamış olursa, o başka!” cevÂbını verdi. (Muslim, MunÂfikîn, 76, 78)
Diğer bir hadîs-i şerîfte de şoyle buyrulur:
“Bir adam, doğduğu gunden, yaşlanıp olduğu gune kadar Allah rızÂsı icin ve tÂat niyetiyle alnını yerden kaldırmayıp gayret etse, o adam yine de kıyÂmet gunu amellerini az gorur.” (Ahmed, c. IV, s. 185)
AMELLERİMİZ KURTULUŞUMUZA KÂFİ DEĞİL YÂni boyle Âbid bir mu ’min bile amellerinin kurtuluşuna kÂfî gelmeyeceğini anlar. Peygamber Efendimiz de gecelleri ayakları şişinceye kadar namaz kıldığı hÂlde yine de:
“AllÂh ’ım! Sen ’i lÂyık olduğun şekilde medh u senÂdan Âcizim! Sen kendini nasıl medh u sen etmişsen oylesin!” (Muslim, SalÂt, 222) niyÂzında bulunarak insanoğlunun bu husustaki mutlak aczini beyÂn etmiştir. Dolayısıyla bizlere duşen, hicbir zaman gayreti elden bırakmamakla birlikte, amellerimizle kendimizi tesellî etmeyip Allah ’tan af ve kerem dilemektir.
VelhÂsıl, insanların fÂnî lezzetler ve nefsÂnî arzular kıskacında ve rûhî buhranların girdabında Âdeta boğulduğu gunumuzde, uzerimizdeki ilÂhî mes ’ûliyetlerin daha da ağırlaşmış olduğu muhakkaktır.
Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Gonul Bahcesinden Oyle Bir Rahmet Ki, Erkam Yayınları
İslam ve İhsan