
Gunumuzde insanlığın, en cok dûcÂr olduğu nefsÂnî zaaf ve ihtiraslardan kurtulup, fert ve toplumun huzur ve saÂdete erebilmesi icin bilhassa riÂyet edilmesi gereken ahlÂkî dusturları birkac misalle istifadenize sunuyoruz.RivÂyete gore, CenÂb-ı Hak, peygamberlerden birine ruyÂsında şoyle vahyetmiştir: “‒Sabah olduğunda ilk karşılaştığın şeyi ye, –İkinci karşılaştığın şeyi gizle, –Ucuncuyu kabul et, isteğini reddetme, –Dorduncuyu boş cevirme, arzusunu yerine getir, –Beşinciden de kac, asl onun yanında durma!”
1- RABBİNE GUVEN! Sabahleyin o peygamberin karşısına ilk cıkan şey, simsiyah ve kocaman bir dağ oldu. Peygamber, durdu, şaşırdı ve hayretler icerisinde: “Rabbim bana, karşıma ilk cıkan şeyi yememi emretmişti, acaba bunu mu yiyeceğim?! Fakat ben, bu hÂlimle şu koskoca dağı nasıl yiyebilirim!” dedi. Sonra da kendi kendine: “Rabbim gucumun yetmeyeceği şeyi emretmez.” diye duşunerek buyuk bir hayret ve dehşet icerisinde dağa doğru yurumeye başladı. Dağa doğru yurudukce dağ kuculuyordu. TÂ ki, yanına varınca iyice ufaldı ve bir lokma hÂline geldi. Peygamber de onu yuttu. O lokma, kendisine baldan daha tatlı geldi. Peygambere denildi ki: “‒İlk karşılaşıp yediğin bu şey, gadaptır. O ilkin dağ gibi olur. Eğer sabredilip yutulabilirse sonunda baldan tatlı hÂle gelir.”
2- EMREDİLENİ YAP! Allah TeÂl ’ya hamd ederek yoluna devam eden peygamberin onune, bu def icinde hazine olan altından bir tas cıktı: “Rabbim, bana bunu gommemi emretmişti.” diyen peygamber, hemen bir kuyu kazıp o hazineyi iyice derine gomerek yoluna devam etti. Geriye donup baktığında, hazine yerin ustune cıkmıştı. İkinci, ucuncu defa gomdu, ama hazine her defasında yerin ustune cıkıyordu. Bunun uzerine kendi kendine: “Ben, bana emredilen şeyi yaptım.” diyerek yoluna devam etti. Daha sonra kendisine bu hazinenin, sÂlih ameller olduğu haber verildi. Zira sÂlih ameller, riyÂdan korunmak icin her ne kadar sahibi tarafından saklanırsa da, dÂim ortaya cıkar.
3-4- İSTEĞİ REDDETME, BOŞ CEVİRME! Ucuncu olarak peygamberin karşısına bir serce kuşu cıktı. Arkasından gelen bir şahin de onu yakalamak ve yutmak istiyordu. Kuş, can havliyle: “‒Ey AllÂh ’ın peygamberi, bana yardım et. Beni şahinin şerrinden koru!” dedi. Peygamber de onu merhamet ve şefkatle kabul edip elbisesinin icine sakladı. Arkasından gelen şahin: “‒Ey AllÂh ’ın peygamberi, ben acım, sabahtan beri o avın peşindeyim, rızkımı ver, rızkıma mÂnî olma, beni boş cevirme!” dedi. Peygamber kendi kendine; “Ucuncuyu kabul edip isteğini reddetmemek, dorduncuyu de boş cevirmeyip arzusunu yerine getirmekle emrolundum.” diyerek caresizlik icinde duşunmeye başladı. Zira iki emre de itaat etmek zorunda idi. Yani hem serceyi muhafaza edecek hem de şahinin rızkına mÂnî olmayacaktı. Tek careyi, kendinden ferÂgat etmekte buldu. Baldırından bir parca et koparıp şahine verdi. Eti alan şahin gitti. Serce de kurtulmuş oldu. Daha sonra bunun hikmeti de peygambere şoyle bildirildi: “Sana sığınan kuş, bir kimseye guvenerek ona emÂnet bırakan kişiyi; şahin ise, ihtiyacını arz eden bir muhtÂcı reddetmemek, hatt kendin o şeye muhtac olsan bile onu isteyene vermek gerektiğini temsil etmektedir.”
5- GIYBETTEN KACIN! Yurumeye devam eden peygamberin karşısına beşinci olarak, kokuşmuş bir cîfe cıktı. Ondan tiksindi, iğrendi ve hemen kacarak oradan uzaklaştı. CenÂb-ı Hak, peygamberine daha sonra, gorduğunde tiksinerek kactığı şeyin gıybet olduğunu, insanların gıybetini yapanlardan da şiddetle kacması gerektiğini bildirdi. Kaynak: Osman Nûri Topbaş, 40 Soru 40 Cevap, Erkam Yayınları
İslam ve İhsan